-13-

205 41 46
                                    

Elektrikler yok, uykusuzluktan gözlerim ağrıyo, peki ben ne yapıyorum... BÖLÜM ATIYORUM.👌🏻

Siz de oy ve yorum yapın artık o kadar uğraşıyom demi? Hehe🤪

☆☆☆☆☆

Gözlerini kapatıp iç çekti ve kendini hazır hissettiğinde ise konuşmaya başladı:
"Benim.. bir kız kardeşim vardı..."

☆☆☆☆☆

Kurduğu ilk cümleyle birlikte gözlerinin dolması Minho'yu lafa girmeye zorlamıştı:
"O gün, Mi-rae'yi bu yüzden mi kurtardın."

Jisung yüzüne yerleştirdiği buruk gülümsemesi ile başını sallarken onu onaylamıştı. Bir defa daha Minho'nun ne kadar zeki bir adam olduğunu anlamıştı. Çünkü ilk cümlesinde bile bir şeyler çözmeyi başarmıştı.

Ama gri saçlı için bunu düşünmenin sırası değildi:
"Eğer yaşasaydı, şuan onun yaşlarında olacaktı. Bu... benim gerçek olması için hayatımdan dahi vaz geçebileceğim bir hayalim... Ama ne yazık ki şu hayatta imkansız olan birçok şey var, tıpkı haylim gibi."

Gözünden firar eden bir damla yaşı hızlı bir hareketle sildi:
"Daha önce hiç bir insanı öldürmedim. İşlerimi yaparken yoluma çıkanları yaraladığım elbette oldu, ki zaten bu yüzden yanımda silah taşıyorum. Ama daha önce beni iş üstünde yakalayan kimse olmamıştı. Mi-rae 'H' olduğumu bildiğinde kimliğimin gizliliği için onu orada öldürecektim, yani eğer sen gelmeseydin öyle yapacaktım. Ama o panik anında sana abi dediğini duyduğumda..."

Artık göz yaşlarını tutmaya çalışmıyordu, başaramazdı da. Minik damlaların yanaklarından yol çizerek boynunu ıslatmasına izin verdi sadece. Boğazında oluşan tıkanıklığı hissetmesine rağmen durmamıştı:
"Bilmiyorum, sanırım... bana onu hatırlattı. Bir abiyi daha kardeşinden mahrum bırakmaya yüreğim göz yumamadı. Yakalanarak hayatımın sona ermesi ihtimalini bile göze aldım o an, yeterki kardeşler ayrılmasın istedim. Ve bence... kardeşim o genç kızı cennette yanına almaktansa, burada geçireceği dolu hayatı seyretmeyi tercih ederdi."

Bunlar söylediği son sözler olmuştu. Boğazındaki yumru daha fazla konuşmasına müsaade etmedi gri saçlı gencin. Sadece kafasını masaya gömüp inci tanelerini akıtmaya devam etmeye gücü vardı o an.

Fakat duygulanan tek kişi o değildi, büyük olan da gözlerinin dolmasına engel olamamıştı.

Mi-rae şu hayattaki tek ailesiydi ve onu kaybettiğini düşünmek en kötü kabustan bile daha beterdi. Karşısındaki genç ise bunu bizzat yaşamıştı.

İşe yaramayacağını bilmesi canını yaksa bile ona destek olmak istedi içten içe:
"Eminim kardeşin... cennette bir yerlerde.... duygularını kontrol etmeyi başarıp, katillik damgası ile kendini kirletmeyen abisi ile... gurur duyuyordur."

Jisung suskunluğunu bozmadan yaşlarla kaplı yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi. Kızıl saçlı onun anlattıkarı ile fark etmese bile öyle derinden etkilenmişti ki, o an bu güzel gülümsemenin Jisung'un yüzünde sonsuza dek sürmesini diledi.

Bilmiyordu ki sonsuza dek ona bu gülümsemeyi verebilecek tek kişiydi kendisi...

Büyük olan bir süre onun kafasını dinlemesine müsaade etti. Fakat çok geçmeden aralarındaki sessizlik onu boğmaya başlamıştı:
"Biliyor musun? Her ne kadar hayatın bütün deneyimlerini yaşayarak olgunlaşmış, hislerinin hepsini bir rafa kaldırmış gibi davranıyor olsan bile, içinde hala yaşamını sürdüren küçük duygusal bir çocuk var. Onu nasıl kamufle edersen et en savunmasız anında, o küçük çocuk kontrolü ele geçiriyor. Bana kalırsa... sen aslında o küçük çocuksun, öyle değil mi 'H'?"

 THE ~H~ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin