-18-

210 46 50
                                    

Oy sınırı: 13

ÖNCEKİ OY SINIRINI AŞMIŞIZZ!!!🥳🥳

Tebrik ediyorum bizi çok mutlu ettiniz beni. Oy ve yorum yapan herkese çok içten teşekkür ediyorum.

Uzatmiyim bakalım iyi okumalar.

☆☆☆☆☆

Küçüğü istesin veya istemesin; eğer onu kurtarabilecekse Lee Minho, Han Jisung'un çukura batmış olan hayatının içine atlamaya hazırdı...

☆☆☆☆☆

Adam beklemediği bu ani darbe karşısında yere yığılırken Minho, eline aldığı silahı olaylar daha da tehlikeli bir hal almaması için odanın uzak bir köşesine fırlattı.

Hemen ardından gözleri bir santim dahi kıpırdamadan hala titreyen elleriyle silahı tutan gence ilişti. İşte o an farkına varmıştı, ölüm makinesinin yeni hedefiydi kendisi.

Fakat korkmadı, Jisung'un içinde bulunduğu şoku anlamak için bakışlarındaki donukluğu görmek yeterliydi. Bu yüzden kızıl saçlı, küçük olanın silahı doğrultmasındaki sebebin kendisi değil aklındaki  düşünceleri olduğunu biliyordu.

Buna olan inancı sayesinde tereddüt dahi etmeden adımlarını maskeli çocuğa yönlendirdi.

Bunlar yavaş ve sakinleştirici adımlar değildi. Normalde olsa ona güven vermesi gerektiği için böyle yapardı. Ama yere yığılan adam ayaklanıyordu ve bu olmadan önce ikilinin odayı terk etmesi gerekliydi.

Minho seri bir hareketle Jisung'un elindeki silahı alıp kendi beline yerleştirdi ve kolundan tuttuğu gibi kendisiyle birlikte odanın dışına çıkarttı.

Yaklaşık 15 dakika içerisinde Minho ve Jisung, Si-woo'nun peşlerine taktığı güvenliklerden kaçmak için karmaşık yollara saparak 1. kata gelmeyi başarmışlardı.

Zemin kata inerek binadan kaçabilmeleri için bir kat kalmıştı, fakat işler kızıl saçlı için hiç iyi gitmiyordu.

Çünkü normalde aklının derinliklerine hapsetmiş olmasına rağmen, birkaç dakika önce karşılaşmış olduğu adam yüzünden gün yüzüne çıkan anılarından dolayı, sinir krizi geçiren Jisung'u zaptetmek zorundaydı.

Asıl kötü durum ise; şuanda evde değil, acilen terk etmeleri gereken bir binanın içerisinde olmalarıydı.

Boş ve karanlık ofis odasında Minho saklanmaları için, odadan kaçmaya çalışan gri saçlının beline sarılmış, durdurmaya çalışıyordu. Jisung'un ise, gencin kollarında çırpınırken avazı çıktığı kadar bağırmasına sebep olan nefret dolu sözleri, ona kesinlikle yardımcı olmuyordu:
"SENİ ÖLDÜRECEĞİM ŞEREFSİZ P*Ç! ÖYLE ACI BİR ŞEKİLDE GEBERTECEĞİM Kİ YALVARACAKSIN! ÖLMEK İÇİN YALVARACAKSIN BANA *MINA K***MUN O*****SU! MASUM İNSANLARA ZARAR VERDİĞİN O PARMAKLARIN HEPSİNİ TEKER TEKER-"

Haykırışlarını yarıda kesen şey, çocuğun önüne geçmeyi başarıp, yanaklarına yerleştirdiği elleri ile göz göze gelmelerini sağlayan büyüğün bağırışıydı:
"BANA BAK!"

Fakat avuçlarının altında hissettiği hafif ıslaklık ve karşılaştığı yaşlarla dolu hareler, ses tonunun ani bir şekilde düşerek fısıltıya dönüşmesine sebep oldu:
"Sakin olmalısın. Sorun ne bilmiyorum ama, sana söz veriyorum çıktığımızda bununla ilgileneceğim. Dediğim gibi, sadece şuan buradan çıkmamız gerek. Lütfen..."

Sözlerini tamamlarken destek amaçlı kendine doğru çektiği gri saçlı çocuk, davetini reddetmeyip yüzünü büyük olanın boynuna gizlemişti.

Minik taneler yanaklarından yol çizerek diğerinin tenine temas ediyordu. Bu sırada hala tamamen yatıştıramadığı sinirini zapt etmek için ihtiyaç duyduğu çareyi, karşısındakinin deri ceketinin eteklerini parmakları arasında ezercesine sıkmakta buldu.

 THE ~H~ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin