-20-

223 49 43
                                    

Oy sınırı: 20

❗️BU HAFTA İKİ BÖLÜM ATTIM ÖNCEKİNİ OKUDUĞUNUZA EMİN OLUN❗️

☆☆☆☆☆

Duraksadı ve kulak tırmlayıcı kahkahasını çıt çıkmayan ortama bıraktı:
"O zaman bütün ailenin geberip gitmesine şahit olursun. Ve inan bana, eğlencemi basit bi' kurşun ile bitirecek türden bir insan değilimdir. Onların olabilecek en acı şekilde öldüğüne emin olurum. Seçim senin."

☆☆☆☆☆

Si-woo'nun gülümsemesi kadar psikopat bakışları Jisung'u bulduğunda, küçük çocuğun gözleri onun üzerinde değildi. Kız kardeşine bakıyordu. Ama bunlar öyle bakışlardı ki, anlam taşımaktan oldukça uzaklardı.

O sırada ne kardeşinden onay almaya çalışıyordu, ne de yapamayacağını itiraf etmeye. Jisung donmuştu. Biricik kardeşini öldürme düşüncesi, hayatı boyunca gördüğü kabusların tümünden daha ağırdı onun için.

Fakat biliyordu yapmak zorunda olduğunu. Nasıl göz yumabilirdi ki ailesinin işenceler içinde can verişini seyretmeye?

İçinde bulunduğu duruma lanet etti sessizce. Henüz bir çocuk olan kalbinin tattığı ilk sorumluluk duygusuydu, ailesinin ölümü ve yaşamı arasındaki ince çizgiyi belirlemek zorunda kalmak. Düşünmesi bile korkunçtu onun için. Sadece birkaç saniyede, yaşamının toplamı boyunca ağızına almadığı lanetleri geçirdi içinden. Ona koca bir ömür gibi gelen bu karar anı, donuk bakışlarının arkasındaki çocuk kalbini öldürdü öncelikle. Yaşayamazdı çünkü çocuk; ailesinin, biricik kız kardeşinin ölümüne göz yumamazdı temiz kalbiyle.

Geçen saniyeler, içinde bulunduğu korkunç durumun giderek daha da farkına varmasına sebep oldu. Algısı açıldıkça, yüzündeki akan yaşlara rağmen hissiz olan bakışları; yerini tedirginlik, korku ve dehşef karışımı harelere bıraktı.

Fırtına öncesi sessizlikti şu zamana kadar yaşadığı, şimdi ise fırtınanın kopma zamanıydı.

Sıkmaktan kırılacağını hisettiği dişlerini titrekçe aralarken, ağızından firar eden hıçkırığa engel olamadı. Sesi ise ister istemez yüksek çıkmıştı:
"Ha-hayır! Yalvarırım yaptırma bunu bana. Ben, ben yapamam ki... Nasıl?... N-nasıl kendi kız kardeşimi..."

Getiremedi cümlenin devamını. Kalbine bile kabul ettiremediği o dehşet verici cümleyi, dili ile söylemesinin imkanı olabilir miydi?

Si-woo, onun sonlara doğru kısılan sesine karşı küçümseyici bir bakış attı. Fakat bu bile yüzündeki iğrenç gülümsemesini yok etmemişti:
"Kardeşini öldürmek ağır mı geldi evlat? Ama işin eğlencesi orda, ne kadar da abarttın? Peki, istersen işini kolaylaştırabilirim."

Sırayla bay ve bayan Han, onlardan sonra ise kız kardeşine silahın yönünü çevirirken, ağızından eş zamanlı sesler çıkartıyordu:
"Piu, piu, piu, önce hangisini öldürmemi istersin? Hmm, anneni mi-"

Çaresiz çocuğun elinden gelen tek şeydi avazı çıktığı kadar bağırmak:
"HAYIR! Dur, dur n'olursun? Dur..."

Adam bununla birlikte kurşunu ateşlemekten vazgeçip ona döndü. Yüzündeki sırıtışı aniden kaybolarak, yerini oldukça sabırsız bir ifadeye bırakmıştı:
"Öyleyse söylediğimi yapacaksın değil mi? Canım iyice sıkılmaya başladı da."

Oğlanın bakışları teker teker bütün ailesinin üzerinden geçerken, gözlerinden akan yaşlar sel misali yanaklarından süzülüyordu. Buğulu harelerinden algılayabildiği kadarıyla farkına vardı. Kız kardeşi, başını hafifçe aşağı yukarı sallamıştı.

 THE ~H~ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin