44

36.8K 2.2K 170
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, iyi okumalar ^^

Fidan Teyzeyle bir süre sohbet ettikten sonra kadının dinlenebilmesi için Birol'u da alıp çıktım odadan. Fırat da odadan çıkalı bayağı olmuştu ama hâlâ dönmemişti. Nerede olduğunu merak etmeye başlamıştım, alt tarafı doktorla konuşup dönecekti çünkü.

Odadan çıkarken benimle birlikte çıkan Birol'a çevirdim bakışlarımı. "Fırat nerede?"

"Ne bileyim ben! Senin Fıron o sonuçta." deyip omuz silktikten sonra bekleme koltuğuna oturdu. Gamsızlığına göz devirmemek elde değildi.

Çantamdan telefonumu çıkarıp elime aldıktan sonra rehbere girip Fırat'ı aradım. Duyduğum tek şey harika ötesi bir diksiyonla "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor..." sözü oldu. Fırat'ın telefonu genellikle hep ulaşılabilir olurdu yaptığı meslek dolayısıyla. Şu an ulaşılamıyor oluşu ister istemez beni meraklandırmıştı.

Onu aradığım süreç boyunca yüzüme bakmaktan vazgeçmeyen Birol'a döndüm tekrar. "Ulaşılamıyor."

Kurduğum cümle onu da şaşırtırken ayağa kalkıp çatık kaşlarla düşünmeye başladı. "Kafeterya katında şebeke çekmiyor, orada olabilir." dediğinde kurduğu cümleye hak verdim. Birlikte onu aramak için kafeteryaya indik. Fazlaca kalabalık olan kafeteryanın kalabalık olmasına ek büyük olması yüzünden ikiye ayrıldık. Ben sağ taraftaki tüm masalara tek tek baktığımda onu orada görememiştim. Birol'la ayrıldığımız noktaya tekrar döndükten kısa bir süre sonra Birol az öncekine göre çok daha fazla çatılmış kaşlarla yanıma geldi.

"Yok!" Ellerinin boşluğunu göstermek istercesine kollarını iki yanına doğru açtı.

"Nerede olabilir ki?" diye sorduğumda "Doktorla görüşmeyecek miydi bu adam?" diye sordu. Onaylar anlamda kafa salladığımdaysa "Doktorun ismini biliyor musun peki?" dedi.

"Mehmet'ti galiba!" dediğimde kafasıyla gelmemi işaret edip önden yürümeye başladı. Tıpkı Fırat gibi onun da bacakları devasa olduğu için onun bir adımı benim üç adımıma tekabül ediyordu ve ona yetişmek gerçek anlamda fazlasıyla zordu.

Hızlıca bir kat yukarı çıktığımızda Birol adımlarını biraz daha hızlandırıp önümüzde yürümekte olan bir hemşireye yaklaştı. Doktorun adını ve bölümünü söyleyip odasını sordu. Hemşire doktorun odasının olduğu katı söyleyince Birol'la birlikte hızlıca yürümeye başladık. Asansörü bekleyemeyeceğimiz için koşar adım 3. Kata çıkıp doktorun odasını bulduk. Kapıyı çalıp "Gel." sesini duyar duymaz içeri girdik.

"Kolay gelsin." dedi Birol hızlıca. Üstünde üniforması olduğu için, kendisi izin alıp üstünü bile değiştirmeden Fırat'ın yanına gelmişti, doktor ayağa kalktı hızlıca. Sanırım karşısında asker üniforması giyen birini görmek onu biraz telaşlandırmıştı.

"Sağ olun." deyip şaşkın bakışlarla bakmaya devam etti.

"Fidan Adanır'ın doktoru sizdiniz değil mi?" diye sorduğunda adam onaylarca kafa salladı.

"Oğlu sizinle konuşmak için gelecekti buraya. Geldi mi?" diye sorduğunda adam Birol'un arkasındaki beni fark etti. Yüz ifadesi biraz daha rahatlar bir hâle geldi.

"Evet, konuştuk. 20 dakika önce gitti." dedikten sonra Birol'la teşekkür edip odadan çıktık.

Nereye gitmiş olabileceğini düşünürken belki bir umut açar diye tekrar çantamdaki telefonumu alıp Fırat'ı aradım. Telefonu bu sefer çaldığında derin bir nefes aldım. Az önce neden ulaşılamıyordu bilmiyordum ancak şimdi ulaşılabilir olması bile fazlasıyla mutlu ediciydi.

Telefon birkaç çalıştan sonra açıldığında bir ses bekledim ancak hiçbir ses duyamadım.

"Fırat," yutkunmamı engelleyememiştim. "Neredesin?"

"Sahildeyim." dedi çok kötü bir sesle. Bir şey olmuştu, apaçık belliydi. "İyi misin peki?" diye sorduğumda bir cevap vermedi.

Çoktan yürümeye başlayıp "Bekle beni tamam mı? Geliyorum hemen!" deyip bir cevap vermesini bile beklemeden telefonu kapattım.

Birol birkaç adımda bana yetişip "Ne oldu, ne diyor?" diye sordu. Kolumdan tutması beni durdururken nefes nefese oluşum can sıkıcıydı. Bir şey olduğunu anlamam bile nefesimi kesmişti.

"Bilmiyorum, bir şey olmuş ama belli ki. Ben yanına gidiyorum şimdi." deyip tekrar yürümek için bir hamlede bulunacağım sırada kolumu daha sıkı tuttu. Cevap almadan bırakacak gibi durmuyordu.

"Bekle, birlikte gidelim o zaman." dediğinde hızlıca 'cık'ladım. "Sen kal Birol. Fidan Teyzenin bir şeye ihtiyacı olabilir." deyip bir şey demesine müsaade etmeden kolumu elinden kurtarıp hızlıca yürümeye başladım. Hastaneden çıkar çıkmaz gördüğüm ilk taksiyi durdurup gideceğim yeri söyledim.

İki dakikada bir taksiciye biraz daha hızlı olmasını söylediğimden miydi bilmiyordum ama kısa sürede getirmişti beni sahile. Çantamdan para çıkarıp ücreti ödedikten sonra taksiden inip koşmaya başladım. Her buluştuğumuzda oraya oturduğumuz için yerini adım soyadım gibi biliyordum. Koştuğum için kolayca oraya vardığımda diyebildiğim tek şey şu oldu:

Varmaz olaydım...

Vallahi billahi burada bırakasım yoktu ama acun gibi heyecan yaratmak istiyorum sksksksks.

Bu arada biliyorum kısa ama bölümler artık bu uzunlukta olacak. Daha uzun olabilir belki ama daha kısa olmaz asla.

Neysemsi oy ve yorumlarınızı bekliyorum, yarın umarım yeni bölümü atabilirim.

Sizleri çoook seviyorum, yeni bölümde görüşmek üzere hoşça kalın ^^


TELEFONUNUZ BENDE KOMUTANIM/ Texting✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin