Not: Fbfbfb randomunun başka bir hikayesi var, henüz kimse tahmin edemedi xkdkkdkd.
~
Sonunda be! diyenleriniz vardır umarım. Umarım kitabı unutmamışsınızdır sjskkdkd.
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen,
İyi okumalar ^^
Bir de bölüm şarkısı koyalım: Seksendört - Anlayamazsın
Elçin:
"Ben de gerekeni yaptım."
Kalbim biraz daha acıdığında Fırat'ın yüzüne baktım. Öfkeli duruyordu, çene kemiklerinden dişlerini çok sıktığı anlaşılabiliyordu. Öfkeli olması gereken kişi sadece benken...
"Ne yaptın?" diye sordum duyacaklarımdan korkarak. Onun söyleyeceği, anlatacağı şeylerden korkuyordum çünkü Serhat benim en yakın arkadaşımdı. Ona bir şey olmasını asla istemezdim. Evet, bana öylece yazması doğru değildi belki ama yapacak bir şeyim yoktu. Bana karşı bir şeyler hissettiğini zaten daha öncesinde söylemişti. Bense onun duygularına karşılık bir duygum olmadığını dile getirmiştim. İkimiz de birbirimizi anlayışla karşılamış, bir daha bu konuyla ilgili tek bir kelime bile etmeyeceğimize söz vermiştik ancak belli ki sözünden caymıştı aradan yıllar geçtikten sonra.
Tamam, bana karşı duygularının olduğunu bildiğim biriyle arkadaşça konuşmak biraz zor olmuştu başlarda ancak ikimiz de alışmıştık. Sonuç olarak çocukluk arkadaşıydık ve o benim hayatımdan öylece silebileceğim biri olmamıştı hiçbir zaman.
"Telefonunun bende olduğunu söyleyip kendimi de senin aşık olduğun kişi olarak tanıttım. Bir daha da yazmamasını söyledim. Nazik bir dille tabi!"
Ve en yakın arkadaşıma birine aşık olduğumu benden önce söylemişti. Üstelik bana karşı duyguları olan bir arkadaşıma...
"Yaptığın ne kadar doğru peki?" Ses tonumu öfkeden arındırmaya çalışmıştım ancak başarılı olmuş muydum bilmiyordum. O an yüzü bana değil, önüne dönükken öfkeyle yüzüme döndü; ben konuştuktan sonra.
"Doğru olduğunu savunmadım!" Direksiyonu tutan elleri o kadar sıkı kavramıştı ki, bembeyaz olmuştu. Fırat şu an öfkelenmeden öfkelenmiş gibi görünüyordu ve bu durum çok can sıkıcıydı. Sakinleşmek için derin nefesler alıyor gibiydi. Neye sinirlenmişti bu kadar anlamak mümkün değildi ancak korkutucu görünüyordu.
"Neden yaptın böyle bir şeyi? Telefonum sende diye önüne gelene yazamazsın!" dediğimde keskin gözleri biraz daha kısıldı. Evet, vücudumu bir titreme almıştı ama dik kafalılığı bırakamazdım çünkü ben de en az onun kadar öfkeliydim.
"Önüme gelene yazmadım, önüme gelen yazdı. Bilmesi gerekirdi kendine ait olmayan bir şeye konmaya çalışmaması gerektiğini." arabanın içi ikimize de dar geliyor gibiydi. İkimizin de her geçen saniye sinir katsayısı biraz daha artıyordu.
"Kendine ait olmayan bir şey?.. Mal mıyım ben Fırat!"
"Kastettiğim şeyin bu olmadığını biliyorsun. Çarpıtma!" Asla bağırmıyor aksine çok sakin kalmaya çalışıyordu benim gibi. Ancak o başarılı olan kişiyken ben beceremeyen taraftaydım.
"Kastettiğin şey ne o zaman, söyle bilelim." dediğimde bağırırcasına, öfkesi biraz dinerek baktı yüzüme. Sanki yüzümün her bir santimini inceleyerek bakıyordu kara gözleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFONUNUZ BENDE KOMUTANIM/ Texting✓
Teen FictionSiz: Iı... Şey... Siz: Bugün sizi çok rahatsız ettim galiba ama... Siz: Sanırım telefonunuz bende komutanım. Siz: yani otomatik olarak benimki de sizde olmuş oluyor. Siz: Özetle telefonlarımız karışmış komutanım. Yahuşuklu Komutan: Fark ettim. Yahuş...