Yakından gelen telefon sesi ile gözlerimi açtım, eve gece 1 de gelmistik yorgunluktan uyuyakalmistik. Komidinin üzerindeki telefonuma uzandığımda babamın görüntülü aradığı görmemle hemen ayağa kalkip telefonu açtım.
"nasılsın kızım yerleşebildin mi?" babamin yüzünü görünce daha bir gün önce birlikte olmamiza rağmen özlediğimi hissettim "akşam yerleştirdi yardımcılar babacım daha yeni uyandim" göz ucuyla saate baktım Türkiye saati ile on iki buçuğa gelmek üzereydi. "seni özledim baba Arjantin'e ne zaman dönebilirim annemle konuşur musun beni dinlemiyor" babamın yüzü asıldı ne diyeceğini düşündü biraz.
Bu sirada odamın kapısı çaldı gir dememle Mauro kapıyı açtı ve girdi. Babamın onun sesini duyunca bile rahatsız olduğunu bildiğim için "Fran geldi kapatmam gerek babacım"deyip kocaman öpücü gönderdim ekrana, telefonu yatağın üzerine atıp Mauro ya döndüm
"Hayırdır babalık odaları karıştırdın herhalde" dediğim kelimeyle yüzünü sıvazlayıp odanin içine girdi. "o kelimenin -lık ekini atıp da söyleyebilirsin Adella benim için sıkıntı yok".
Sadece yüzüne baktım yutkundum "o kelimeyi hak eden biri var hayatimda sana da söyleyen var hiç gerek yok bana" dedim. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı "bir saate kadar Galatasaray kulübüne gideceğiz Wanda senin de gelmeni ailecek orda olmak istedi hazırlanman için sana haber vericektim" dediği kelimeyle donup kaldım.'aile' demişti benim ne işim vardı o zaman orda ben aile miydim ona?
"gelmek istemiyorum siz gidin İstanbul'u gezmek istiyorum bugün" gözlerindeki ışık söndü sanki bir an, heyecanlıydı görebiliyordum. "bugün yanımda senin de olmanı istiyorum Adella lütfen gel, bugün benim için gerçekten çok önemli" evet biliyordum belki de hayatının dönüm noktasıydı. O an ısrar etmek için ağzımı açtığım "peki geliyorum bende" demeyi beklemiyordum.
Gerçekten çok mutlu oldu "peki bir saate yola çıkıcaz" dedi ve cevabımı beklemeden kapıyı kapatıp çıktı. Ne giyebilceğimi düşünmeye başladım. En büyük takıntım kıyafetlerdi,babamın da eski futbolcu olması sayesinde büyük bir forma koleksiyonum vardı tabi ki buna Mauro da yardımcı olmuştu çoğu futbolcuyla birebir tanışmış ve formalarını imzalatmamı sağlamıştı. Odamın içerisindeki giyinme odama şöyle bir göz attim rahat ve şık olmak istiyordum annemin abartılı bir elbise giyiceğine adım kadar emindim.
Siyah bir diz üstü şort, beyaz crop üzerine kırmızı gömlekte kara kıldım. Beyaz spor ayakkabılarimı giydikten sonra hazırdım çantamı da alarak aşağıya hoplaya zıplaya indim sanırım moralim nasıl olursa olsun vazgeçemediğim tek davranişim bu olucakti.
Mutfağa geçtiğimde iki tane otuzlarında yardimci ablalarin konustuğunu farkettim türkçe konuşuyolardı. Beni fark ettiklerinde ingilizce konuşarak diğerinden daha esmer olan abla "merhaba ben Ayşe burda olduğunuz sürece size yardımcı olmaya çalışacağiz küçük hanım" dedi elini uzattı "merhaba bende Elissa memnun oldum" elini geri çekip işine döndü, diğer kadın da elini uzatıp "bende Müge, İstanbula ve Türkiye ge hoş geldiniz Elissa hanım" duyduğum hitapla birlikte kaşlarımı çattım "lütfen hanım demeyin adımla seslenmeniz yeterli" pek gönüllü olmasalarda ısrarlarımla kabul ettiler. "annem nerde?" "bahçeye hazırlamamızı istedi kendisi de bahçede" deyip gülümsedi, ona gülümseyip el salladım.
Bahçeye çıktım masaya baktığımda en başa Mauro nun oturduğunu sağına annemin soluna ise kızlar oturuyordu, annemin hemen yanında Constan,Valen,Baned oturmuştu kızların yanina geçip oturdum karsimda Valen vardı telefonuyla ilgileniyordu bizim kültürümüzde aile sofrası gibi şeyler pek önemli değildi benden önce başlamışlardı.
Annem bana dönüp "hazır mısın canım yola çıkıcaz birazdan" dediğinde kafami salladim onayladim. hep beraber ayaklandık ben isi'nin elinden tutup araca doğru ilerledim en köşeye oturup İsi' yi de yanima çektim 5 yasindaydi daha ve onu çok seviyordum tatli bir kizdi hep abla derdi bana. Fran ise arada Adella dese de Mauro Elissa demesini isterdi önceleri pek dikkat etmesem de son bir aydır, hiç gorüsmediğimiz için bana Adella diye seslenen hiç kimse yoktu hayatimda Mauro hariç. Beni ilk gördüğünden beri Adella derdi ilk başta itiraz etsemde pes etmemişti ve sadece o derdi Adella. Karşıma oturan Mauro ile bakışlarımı yüzüne çevirdim. Heyecanlıydı gerçekten duygularını anlayabiliyordum çünkü bugüne kadar çok futbolcu görmüş onlarla çok fazla vakit geçirmiştim.
Stadyumun önüne gelmemiz ile aracin kapisi açıldı ve inmeye başladık en son ben ve İsi indik. Bizi karşılayan korumalarla birlikte stada girdik. Ve o an boş hali bile enerjisiyle beni büyüledi. Bol bol fotoğraf çekildik sonrasında bizi Mauro imza aatacağı yere götürdüler. İmzalar atıldı fotoğraflar çekildi, her şey rüya gibiydi onun için çünkü burayi biliyordu daha küçükken bana ilk hediyesi bu kulübün formasını almıştı. Hiç unutmadığım bir anı olarak zihnimde kalıyordu.
Henüz 6 yasındaydım ve annem Mauro ile konuşuyordu beni de buluşmalarına götürdüğü bir cafe de bana hediye olarak o formayı uzatmistı çok heyecanlanmistim açtığımda ise hiç bilmediğim bir takımın logosu bir sürü imza ve sarı kırmızı renklerinde forma çıkmıştı. Hatırlıyorum da o gün akşam olana kadar bana Galatasaray ı anlatmıştı ama o İnter de ve İtalya'nın en iyi oyuncusuydu.
Bugüne geldiğimde aslında heyecanı çok da normaldi. Annemgil daha fazla fotoğraf çekilirken ben daha fazla sabredememiş oda dan çıkmıştım. Biraz stadı gezsem kafam dağılabilir diye düşünerek rastgele dolaşmaya başladım. Telefonuma gelen mesaj sesi ile kafamı indirdim aynı zamanda da yürüyordum nasıl olsa stad boştu sadece gerekli yöneticiler ve biz vardık. Tam mesaja tıklıycakken bir anda çok sert bir şeye çarptım duvardı sanırım ama çok sıcaktı. Düşmemek için telefonu fırlatıp kolumu boynuna sarmak zorunda kaldım çok uzundu, kafamı kaldırdığım an göz göze geldik gözlerinden geçen şok dalgası benden tam tersi korkuyla geçiyordu.
"daha dikkatli olmalısın küçük hanım" türkçe konuşuyordu galiba beni Türk sanmıştı ona şimdilik belli etmeden ingilizce konusmaya karar verdim "yalnız bu stad bomboştu nerden bilebilirim karşıma dağ ayısının çıkacağını dağda değiliz sonuçta" ağzımdan çıkanı kulağim duymadı o an ben ne demiştim tanımadığım adama, aramıza biraz daha mesafe açarak telefonumu yerden aldım.
"sen Türk değil misin kızım konuşsana türkçe" demesiyle şoka uğradım kızım ne ya daha iki dakika önce karşılaştığı bir kıza kullandığı tabire bakar mısınız. Kafamı ona doğru kaldırıp konuştum mübarek bir boy var adamda "sanane ister Türkçe ister İtlaynaca konuşurum sana mı sorucam?" bunu söylememle kolumdan çekip duvarla arama girdi bir anda gerçekten fiziği çok iyiydi ama bunu yapmaya hakkı yoktu, yine de karşı çıkmanın bir anlamı olmadığını anlayıp dinlemeye başladım "beni tanıyın o halde küçük hanım ben İtalyanların altın çocuğu Nicolò Zaniolo"
bu hikayenin gerçekle alakası yoktur
Not;yazım yanlışım olabilir
!!NOT: kitaptakı tüm karakterlerın gerçekteki yaşları değildir. Nicolò burda 19 yaşında gerçekte 24
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elisa~Mauro İcardi
Fiction généraleGalatasaray'ın yıldız oyuncusu Mauro İcardi ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan kızı sonucunda değişen hayatları