Aslında gidişatı beğenmediğim için hikayeyi kaldırmıştım.
Ancak özlediğim için baştan yazmaya karar verdim.
Her şeyi tamamen değiştireceğim.
Hadi bakalım bu sefer bitirebilecek miyim?☆
🎶No Time To Die🎶
☆Charles
Hepimizin hayatında dönüm noktaları, boşlukta parçalanan benliğimizi bir erekte toplayan hadiseler vardır. Kimi zaman acı, kimi zaman tatlı... Ve bazense umumi; işte o gün pistte hayatımın umumi dönüm noktası yaşanmıştı.
Son virajı da döndükten sonra nihayet düzlüğe çıkmıştım. Verstappen 1 saniye kadar önümdeydi. DRS mesafesine girdiğim an atağa geçtim. Ne var ki Max'in başka planları vardı. Geçmemi engellemek adına önüme kırdı. Ona çarpmamak adına ben de arabayı sağa kırmak zorunda kaldım ve tabi ki bariyerlere girdim. Her zamanki gibi... Ama bu sefer yalnız değildim. Tekerleklerimizin teması sonucu Max Verstappen de yan tarafımda bariyerdeydi.
Sezonun son yarışıydı ve hali hazırda Max şampiyonluğunu ilan etmişti. Yalnızca kazanma hırsı yüzünden ikimizi de tehlikeye atmıştı. Gerçi bir şeyim yoktu ya. Sızlana sızlana arabadan çıktım. Kırmızı bayraklar çoktan çıkmıştı. Başımı bıkkınca hala koltuğunda oturan adama doğru salladım. Kaskımı çıkarıp bir kenara fırlattım. Yanına vardığımda bağıra çağıra küfrediyordu.
"Nefesini harcama bile. Tamamen senin suçundu dostum." Aniden bana dönen kızgın gözlerle tehlikeli bir şey söylediğimin farkına vardım. Oysa tamamen haklıydım.
"Neyden bahsediyorsun Leclerc, benim suçummuş ha?! Senin yüzünden bacağım sıkıştı ve onu hissedemiyorum!" Kendini dışarı çekmeye çalıştığını yeni yeni farkediyordum. Zaman kaybetmeden yardım için uzandım. Halonun üzerinden onu olabildiğince çekmeye başladım. Bir yandan da Max can acısıyla homurdanıyordu. Neredeydi bu sağlık ekibi?
Derken pist tarafından ani fren sesleri duyuldu. Henüz arkamı dönemeden sırtımda hissettiğim acıyla gözlerim sonuna kadar açıldı. Yavaşça dizlerimin üzerine çöktüm. İstemsiz öksürmelerimin arasında ağzımdan süzülen kanın metalik tadını alıyordum. 5 yaşında babamla gittiğimiz oyun parkının kaydırağı da böyle tadıyordu.
Bir elim ağzımdayken diğeriyle sırtımı yokladım. Bir şey vücuduma saplanmıştı ve çok kan kaybediyordum. Sanırım yolun sonuna gelmiştim. Demek ki ölüm böyle hissettiriyordu. Boş ve soğuk...
Vücudum tamamen yere serilirken aklım Jules ve babamdaydı. Sözümü tutamamıştım işte. Kırmızılar içinde şampiyon olmadan yanlarına gitmek istemiyordum. Zihnim her geçen saniye biraz daha bulanıklaşırken ölümümü çoktan kabullenmiştim. Uyurcasına gözlerimi kapatırken birinin çığlıkları sonsuz huzurumla arama girdi.
"CHARLES! KENDİNE GEL CHARLES! SAKIN UYUMA!" Gözlerimi hafifçe aralayıp sese doğru baktım. Sıkıştığı yerden tek başına çıkıp gelen Max miydi yoksa? 5 dakika önce şunu söyleseler sıkı bir kahkaha atardım. Ancak zorlanarak tebessüm edebilmiştim. Max başımı dizlerinin üzerine yatırdı. Terlemiş saçlarımı elleriyle yana yatırdı.
"Hiçbir şey yok. Korkma sakın. İyileşeceksin tamam mı?" Onay bekleyen gözkerine baktım. Bilmiyordu, tepki verecek gücüm yoktu. Sadece uyumak istiyordum.
"Özür dilerim, çok çok özür dilerim."
Ağır ağır başımı doğrultup güç bela konuştum.
"Ön-önemi yok M-Max, bu s-sa-sadece yarıştaki bir ka-kazaydı."
Göz kapaklarım bana ihanet edip kendiliğinden kapandı. Kulağımın çınlamasının arasında tek bir serzeniş vardı.
"UYUMA CHARLES! NEREDE BU SİKTİĞİMİN SAĞLIKÇILARI? YARDIM EDİN!" Zihnim artık duyduğum kelimeleri anlamlandıramıyordu. Son hatırladığım Max'ın kollarıyla yerden ayrılan bedenimdi.
☆
Yine içime sinmedi
Olsun be
Vote ve yorum bekliyorum ona göre devam edeceğim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tu sei il mio Destino | Lestappen | b×b | +18
RomanceSonunda zorlukla dudaklarımız ayrıldığında güzelliğine hayran olmadan edemedim. Hali hazırda kırmızı olan dudakları şişmiş, burnu ve yanakları kızarmıştı. Yüzü hafifçe terlemiş parlıyordu. Göz kapakları aşağı kaymış gözleri baygınca beni izliyordu...