Selamlar
Şimdi şöylekine ilham gelmiyor
Sabah akşam lestappen editleri izliyorum
Yine gelmiyor
O yüzden hemen bölüm yazamıyorum
Özür diliyorum🥲☆
🎶Let Me Down Slowly🎶
☆Charles
Kış arası başlayalı 1 ay olmuştu. Kazanın izleri yavaş yavaş vücudumdan silinirken simülatörlere başlamıştım. Günlük çalışmamı bitirdiğimde çoktan akşam olmuştu. Duş alıp -artık tek başıma yapabiliyordum- bir şeyler atıştırmak için mutfağa indim. Buzdolabına bakacakken kapaktaki not dikkatimi çekti.
'Çorba yaptım. Onu ısıtıp içersin. Hava soğuk, üşütme duştan çıkınca.
-Annen'
Hafifçe tebessüm edip ocağın üzerindeki çorba tenceresine baktım. İç çekerek altını yakıp ısınması için beklemeye başladım. Max'in ilk geldiğinde zorla çorba yapmaya çalışması aklıma gelince gülümsemem genişledi. Çorbayı ocaktan alıp masayı hazırladım. Su içmek için bardak ararken Max'in kupası gözüme çarptı. Çok düşünmeden onu alıp masaya geçtim.
Çorbamdan yudumlarken kupanın üzerindeki fotoğrafına bakıyordum. Zihnime üşüşen anlara dalıp gitmiştim. Ağzıma ulaşan tuzlu tatla kendime geldim. Farkında olmadan ağlamaya başlamıştım. Ağlayarak çorbamı içmeye devam ettim.
☆
10 gün önce
Charles
"Şimdi ne olacak?"Max yalnızca saçımı okşuyor sorduğum soruya katiyyen cevap vermiyordu. Fazla umursamayıp burnumu göğsüne sürttüm. İyice mayışmıştım. Uyumam an meselesiydi. Max bunu fark etmiş olacak ki beni yavaşça yatağa yatırıp arkama uzandı. Sağ eli boynumun altında sol eliyse belimdeydi. Yanağımı okşamaya başlamasıyla kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.
Gece 1 gibi ter içinde ve susuzluktan ölmüş bir halde uyandım. Max yanımda yoktu. Ev çok soğuk ve karanlıktı. Yalpalayarak odamdan çıkıp onun odasına gittim. Kapıyı çalıp içeri girdim. Işığa uzanıdım, içeriye bir göz attım. Boştu. Telaşla gardırobunu açtım. Kıyafetleri yoktu. Bir açıklaması olduğunu, Max'in oturma odasında ya da mutfakta beni beklediğini düşünerek koşaradım aşağı indim.
Orası da kapkaranlıktı. Kendimi avuturcasına kapıya doğru ilerledim. Arabası burada olmalıydı yine de. Garaja girdiğimde sadece kendi arabamı görmemle gerçek yüzüme şak diye vurdu. Gitmişti. Tek bir şey söylemeden beni bırakıp gitmişti.
Bir süre garajda öylece dikildikten sonra içeri döndüm. Mutfakta kendime su kattıktan sonra oturma odasının bahçe kapısına yaslanıp telefonumu çıkardım. 'Koltuk hırsızı Sid' yazısına tıklayıp uzunca bir süre bekledikten sonra kapattım. Aramalarımı açmayacağı belliydi zaten. Mesaj atmaya karar verdim.
"Max"
"Neredesin?""Kendi evimdeyim."
Hemem cevap yazıp çevrimdışı olmuştu. Sertçe yutkunup ekrana bakakalmıştım. Aniden telefonumun şarjının bitmesiyle onu sinirle koltuğa fırlattım. Hoş, şarjı bitmese de yazacak bir şeyim yoktu. Ne diyebilirdim ki? Tarif edilemez bir çaresizlik hissiyle bahçeye çıktım. Hava kapalıydı, tenime ufak çizikler bırakan rüzgar yerini yavaşça yağmur damlalarına bırakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tu sei il mio Destino | Lestappen | b×b | +18
Lãng mạnSonunda zorlukla dudaklarımız ayrıldığında güzelliğine hayran olmadan edemedim. Hali hazırda kırmızı olan dudakları şişmiş, burnu ve yanakları kızarmıştı. Yüzü hafifçe terlemiş parlıyordu. Göz kapakları aşağı kaymış gözleri baygınca beni izliyordu...