Kendi topuklularının sesini duyarken bile bu hayatı, olduğu yerleri, girip çıktığı mekanları yine ve yine haketmediğini düşünse bile buradaydı Luica.
Sorguluyordu, çoğu zaman yaptığı şey buydu. Soğukkanlıydı, herşeyden çok parası vardı, güzelliğiyle herkesi ezebilecek raddedeydi, ama herşey gerçekten bu kadar basit miydi?
Kendisine kaçamak ve çekingen bakışlar atan çalışanlarını gördükçe gururlanıyordu ama bu onun için kısa bir sürede kısıtlı kalıyordu.
Geçmişin yaraları, izleri, sorumlulukları hala üstündeydi. Çoğu insanın olmak istediği yerdeydi aslında ama olduğu yere bu kadar basit gelmemişti.
Bu kadar yükselebilmek için kimleri arkada bırakmıştı? Kimleri üzmüştü, kırmıştı? Tabiki bunlar o anlarda bu kadar önemli değildi. Ama insan bazı şeylerin değerini tek başına kalınca daha iyi anlıyordu.
Elinde olsa bundan bir 10 yıl öncesine gitmek isterdi. En azından mutluydu değilmi? Bu kadar ifadesiz değildi mesela, hayatında gerçek sevgiyi gördüğü onlarca insan vardı.
Olduğu yerde hiç kimsede yıllar önceki sevgiyi bulamıyordu ama bunun için herşeyi yapabilirdi, yapıyodu da.
Luica'nın son zamanlarda ilgi ve odağını verdiği tek nokta geçmişiydi ama bu onun için çok zor ve ağırdı. Hiç bir iz yoktu ailesinden, arkadaşlarından, geçmişte yanında olan bir kişiden bile iz yoktu. Bunları düşündükçe sinirleniyor ama yürümeyi ve ifadesizliğini hiç bırakmıyordu.
Acaba hangisi ne halde diye düşünmeden edemiyordu. Geride bıraktığı herkes yaşıyomuydu? Hepsi onun kadar lüks bir hayatın içindemiydi? Muhtemelen hayır. Kendisi de dahil ailesindeki hiç kimsenin çocukluğu kolay değildi.
Ama artık ne bir ailesi ne de çocukluğu kalmıştı. Hepsi geçmişin birer iziydi. Ağır izler.
Odasının olduğu koridora girince adımlarını hızlandırdı, artık hiçbir şeye sabrı kalmamıştı.
Odasının kapısını çarparken ardındaki sekreterini ve çalışanlarını orda bırakmıştı. Tek yaptı buydu zaten.
Masasına doğru ilerlerken tek bir telefon, tek bir haber ile her yere gidebileceğini biliyordu.
Keşke öyle bir telefon olsa da gitsem diye düşündü.
Sakinleşmeye çalışıyordu, ama elinde değildi, herşeyi mahvediyordu.
Eline ilk geçen şeyi yere fırlattı ve ardından devamını, masanın üstünün tamamen dağılmasını bekledi. Tek sorun geçmişi değildi, sinir hastalıkları vardı, kendini kontrol edemiyordu. Yani herşey son zamanlarda üstüne geliyordu. Olsundu zaten o bunun için uğraşmıyormuydu? Yalnız kalmak için. Böyle olucağını bilemezdi, ama düşünmesi gerekirdi.
Sırtı kapıyı dönükken izinsizce odaya giren kişiyle arkasına döndü, daha çok sinirlenmişti.
Elinde telefonla birlikte ona doğru yürüyen Burak'ı görünce sorguladı.
"Abla, Alen arıyor sakinleş ve cevap ver."
Bu da canını yaktı. O bir günahtı değil mi?
Telefonu eline aldı ve kulağına götürdü.
"Efendim." Sesi soğuk ve samimiyet den uzaktı.
"Annee neden aradığımda hiç açmadııınn." İşte buydu, günahı buydu, zoruna gidiyordu kızının hayatında bir kere bile kimseye baba diyememesi.
...
...
..
..
.Merhabaa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EHVENİŞER
Genel KurguBu bir his mi yoksa hissizlik mi? Benim ehvemdi o bırakmazdı ki beni, geçmezdi ki karşıma. Yanımda olurdu hep ne kadar zaman geçmiş olursa olsun. Ama yıllar sonraki sözleri bunlar mı olurdu? "Ne bu cesaret Carla, yoksa beni alt edebileceğini mi düşü...