Yanlış Like, Doğru Mesaj
Yorgunca oturduğu banka ayaklarını ileriye uzattı ve suyunu kana kana içtikten sonra başını geriye yasladı. Bir saattir aralıksız yüksek tempoda koşuyordu. Sahil yavaştan kalabalıklaşmaya başladığında her zamanki gibi koşusuna ara verdi. Hem kalabalıkta koşamıyordu hem de tanındığı için fotoğraf çektirmek isteyen oluyordu. Oturduğu yerden düzenli soluklar almaya başlayınca güneşin doğmasıyla denize vuran ışığı her zamanki gibi muazzamdı, bir hikâye çekerek '2012 yılındaki 'günaydın' storysi' yazarak günün ilk paylaşımına başladı.
Gözlüğünü hafifçe tepesine çıkartıp yüzüne termosundaki soğuk suyu çarptı, üzerinde Lucifer yazan sporcu atletine gelince üzerindeki suyu hafifçe silkeleyip arabasına doğru ilerlemeye başladı. Yanından geçen iki kadın ona selam verip günaydın dediğinde gözlüğün üzerinden onlara bakarak gülümseyip baş selamı verdi sadece. En azından gizlice fotoğrafını çekenlerden değildi, en azından... Kalçaları da oldukça iyiydi.
Haylazca arabasına bindi, kulaklığını çıkartıp kutuya koydu ve telefonuna gelen bildirim sesiyle birkaç kez daha soluk almak için hemen çıkış yapmadan bildirimlerini kontrol etti. Instagram bildirimlerine zaten yetişemiyordu, onu direkt kapattı. WhatsApp bildirimine girerek kuzeninden gelen mesajı açtı, evinde olduğunu belli etmek için kahve makinesinin fotoğrafını atmıştı. Makinesinin kurulmuş olmasına oldukça sevindi. Yola çıkmadan Instagram'dan gelen bildirimleri kontrol etti. Sabahın bu saatinde yaklaşık beş binden fazla insanın ayakta olup hikayesini ve postlarını beğenmesini görünce güldü. Gelen DM'leri kontrol etti, onlar oldukça yorucuydu. Tekrardan bildirim panelini kontrol etti, dün akşam attığı postun yorum ve beğenileri arasında bir beğeni dikkatini çekti. Tek kaşını kaldırıp perihnsade adındaki kullanıcının beğendiği posta tıklayınca 2013 yılındaki fotoğrafını beğendiğini gördü. Sabahın yedisinde 700 gönderinin sonuna inmişti. Kaşlarını çatıp bu delinin kim olduğunu merak ederek profiline tıkladı. Profilinin kapalı olduğunu gördü, takipçisi de azdı. Merakla profil fotoğrafına tıklayınca yan bakışla gülümseyen kahverengi dalgalı saçlı kıza dikkatlice baktı. Nereden tanıdığını hesapladı. Bulması çok uzun sürmedi, Ay Savaşçısı olduğunu hemen anımsadı. Asistanlık başvuruları arasındaki en iyisiydi ancak çok yüksek bir maaş talep ettiği için yoluna onunla devam etmemişti.
Bu saatte fotoğrafını beğenmesi bir mesaj mıydı peki? Kesin öyleydi, kendini hatırlatıyordu. Biraz mahcupluk hissederek kirli sakalını hafifçe kaşıdı. Kızın yerine başkasıyla devam etmişlerdi ancak üçüncü haftada anlaştıkları Burak'la pek anlaşamamışlardı. Onun amacı daha çok Doğan Aydoğan'la girdiği ortamlarda kızlarla tanışmak ve elbette ki partilemekti. Bu sebeple yolları ayrılmıştı geçen günlerde. Tekrar asistansız kalmıştı, bu da sinirine dokunuyordu.
Her ne kadar inkâr etse de babasının ciddiyetini ve annesinin mükemmeliyetçiliğini anlamıştı. Üstelik babasının yanında çalışmadan kaçmasının en büyük sebebi onun her şeyi ciddiyetle yapmasıydı, bir reklamcıya göre fazla ciddiydi. Önce işiydi, herkes işini yaptıktan sonra eğlenebilirdi. Ancak her reklam ajansında olduğu gibi bu sektörde hiçbir zaman iş bitmezdi. O lanet revizelerin sonu asla gelmezdi ve müşteriyi ikna etmek ciddi bir işti.
Babasının reklam ajansı olması, okuduğu bölümde de hızlı yol kat etmesine olanak sağlamıştı. Daha üniversitenin ilk senesinde jr. sanat yönetmeni olarak başlamıştı babasının ajansında. Okul bitene kadar da reklamcılık sektörünü iyice kapmış ve okulu bitince de direkt olarak kreatif direktör olarak başlamıştı. Şu anda da yaptığı işte bu deneyim büyük bir rol oynuyordu. Yine de hem babasından hem de bitmek bilmeyen revizelerden kaçtığı pek mesuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZINI PARLAT
RomanceMüge kariyerini yaban ellere bırakmamak için tehlikeli sulara dalarak kendini influencer olan Doğan'ın asistanını olarak buldu. Aslında bunu planlamıştı, plansız hiçbir şey yapamazdı ancak Doğan'ın hayatını düzenleyip daha çok parlatmak için girdiği...