7. Bölüm - Karakol

291 16 26
                                    

İyi Okumalar!!!


Kumsal'dan

Üçü beraber dışarı çıkıp beni evde tek bırakmıştı, bu durum biraz canımı sıkmıyor değildi. Evde tek kalmaktan korkan birisiydim ama eğer tanımadığım birinin evinde tek kalırsam daha çok korkardım. Evet bir sürü koruması, güvenliği belki vardı ama bana faydası yoktu. Bu benim korkmamam için bir neden değildi. 

Daha fazla boş boş oturup düşüncelerimle kendi kendimi yemektense evi temizleyip yemek yapmak daha mantıklı bir seçenekti. Öncelikle mutfağı temizlemekle başladım. Cam silme tarzı bir temizlik tabii ki yapamazdım o yüzden sadece süpürüp silecektim. 

En sona Cihangir ile kaldığımız odayı bıraktım. Odasında temizleyebileceğim herhangi bir şey aslında yoktu çünkü fazlasıyla temiz bir adamdı. Bu durum beni gülümsetti. Birkaç kirli kıyafetini alıp çamaşır makinesine attım. Makineyi 30 dakikalığa ayarladıktan sonra bu sürede yemek yapmaya başlayabilirdim. Ama benim bildiğim tek yemek tarzı bir şey patates salatası, yaprak sarması ve tavuk pilavdı. En mantıklı olan seçeneği yani tavuk pilavı yapmaya koyuldum. 

Yaklaşık bir 5 dakika sonra pirinçleri buldum ama evde tavuk yoktu ve bu büyük bir sorundu. Kapıdakilerden birinden istesem bence sorun olmazdı. Ne de olsa Cihangir'in kapıya diktiği insanlardı ve parasını Cihangir verecekti. 

Pirinçleri ıslatıp koyduktan sonra tam kapıya gidiyordum ki kapı çaldı. Hem de normal bir şekilde değil alacaklı gibilerdi. İçimi bir korku sardı. Kimdi ki kapıyı böyle çalıyordu? Bildiğim tüm duaları, sureleri okuyarak kapıya doğru adımladım. Kapıyı açtığımda polis memurları ve Merve beni karşıladı. 

Şaşırmıştım. Çünkü Merve ve polis memurları ne alakaydı? Burada ne geziyorlardı? Can'ı aramak istedim ama telefonum yoktu. Kalbim sıkışmaya başlamıştı. Gözlerim kayıyordu ve ben polis memurlarının ne dediğini anlamıyordum. Elim ayağım boşalmış gibi hissettim. Zemin sanki ayağımın altından kayıyordu. Zaten son hissettiğim tek şey bedenimin yeri boylamasıydı. 

*****

Gözlerimi açıp kendime geldiğimde hala tek olan şey polis memurları, Merve ve bendim. Korku bedenimi ele geçirmişti, bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. 

"Uyandınız mı Kumsal Hanım?" polis memurunun seslenmesiyle ona baktım. Kafamı belli belirsiz salladıktan sonra "su" diyebildim. Polis memurlarından birisi bir bardak suyu uzattı, içtikten sonra teşekkür ettim. 

"Daha ne kadar bekleyeceğiz? Bu kızın kendisine gelmesini ne diye bekliyoruz? Yaşıyor işte bir şeyi yok tutuklayın artık." Merve'nin dedikleriyle ağzım açık bir şekilde bakakaldım. 

Sanki dilim tutulmuştu, konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim. Kendimi zorlayarak "Ne tutuklaması memur bey? Ben bir şey yapmadım ki." dedim gözyaşlarımın arasından. 

"Ne yapacağımızı size soracak değiliz Merve Hanım, terbiyenizi ve sınırınızı biliniz. Zira sizin karşınızda bir çocuk veyahut emir verebileceğiniz kimse yok. Öyle bir hakka sahip değilsiniz. Kim olduğunuzu unutmayın, ona göre konuşun. Bir polis memuruyum ben ve inanın devletin polisine karşı takındığınız bu tavırdan kaynaklı sizden şikayetçi olup içeri attırmam bir saniyemi almaz." 

Polis memurunun dediklerinden sonra Merve bir daha ağzını açmadı. Oh olsundu ona, ama benim Can'a ihtiyacım vardı. 

"Bir arkadaşımı arayabilir miyim? Lütfen." dedim ağlar gibi bir ses çıkararak. Çok sulu gözdüm galiba.

ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin