9. Bölüm - TÜRK

159 10 21
                                    


İyi Okumalar!

Mustafa Kemal Diyor ki:  Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim.

*****

Gözüme gelen ışıklardan dolayı rahatsızlanıp gözlerimi açtım. Bir iki dakika kendime gelmeyi bekledikten sonra nerede olduğumu ve neden burada olduğumu sorguladım. O anları sanki tekrar yaşıyormuşçasına bir his bürüdü bedenimi. Kaçırılmıştım, hiç bilmediğim bir yerde bir başıma kalmıştım. 

Aptal Kumsal dedim kendime kimseye bir bok demeden, nereye gittiğine bakmadan yola çıkarsan fıstık gibi kızı tabii kaçırırlar. Ama Cihangir? Onu görmüştüm bayılmadan önce. Hepsi bir plandı da bu plandaki piyon ben miydim yoksa? 

Adını koyamadığım bir veda olmuştu biraz, içim yanmaya başladı. Öldürecekler miydi beni? Beni neden kaçırmak istemişlerdi? Ben daha gencecik kızdım, kimseciklere zararım yoktu. Hayatımı daha yaşayamamıştım bile. 

Ölecek misin kalacak mısın belli değil bunları mı düşünüyorsun? diye söylenen iç sesime göz devirdim.

''Vay vay Aslanın iki gözü gibi baktığı prenses uyanmış sonunda.'' İçeri giren adama baktım, tanımıyordum. Tanımaya gerek duyduğum birisi değildi. Korkmuştum çünkü belinde silah vardı. Hemen yattığım yerden doğruldum, ne kadar korksam da geri adım atmadım. 

''Aslan kim birader? Ne diye tutuyorsunuz beni burada?'' İğrenç kahkahası tüm odayı doldurdu, kusacaktım şimdi.

''Birader mi? Senin gibi hanım hanımcık kıza yakışıyor mu hiç böyle kelimeler güzellik?'' Sövmemek için sabır dilenmeye başladım. HAYIR DA SANANE BENİM HANIM HANIMCIK OLDUĞUMDAN?

''Sana Aslan kim şeklinde bir soru sorduğumu hatırlıyorum.''

''Aslan, buraya damlayıp fakat seni bulamayınca delirecek kişi. Bir süre seni misafirim edeceğim sonrası ya benimsin ya kara toprağın.'' Ağzımı açıp sövmeye başlayacağım sıra göz kırpıp odadan çıkmıştı. Çıkarken kapıyı kapatacak kadar nezaketli birisi fakat sorunlarını konuşarak çözemeyecek kadar orospu çocuğuydu. 

Bahsettiği kişinin Cihangir olduğunu anlamıştım, mala yatmak zevkliydi. Umarım beni en kısa zamanda bulurdu. Şantaj için burada tutulduğum apaçık belliydi. Cihangir eli kolu çok uzun adamdı, korkulacak bir tipti ama ondan korkmuyordum. Bazen içimden ona akıp giden bir şeyler oluyordu, kendimi durduruyordum. Kimsenin hayatında kalıcı olmayacaktım hele ki aşk gibi bir duygu asla yaşamayacaktım. Çünkü aşk kumarın en tehlikeli olanıydı. 

*****

Aradan saatler geçti ve ben bana bir şey yapmayacaklarına dair içimi rahat tuttum. Fakat adını koyamadığım bir veda yaşayacak olmanın ağırlığını atamıyordum. Nefes alamıyordum, kalbim sıkışıyordu. Onunla aramda bir şey geçmemişti, aşk değildi. Ona veda edecektim. Onunla kavuşamamışken veda edecektim ve bu çok zordu. 

Yatakta yatıp dışarı bakmaktan başka bir aktivitem yoktu. Pencereyi bile açamıyordum çünkü kilitliydi. İnsan özgür olmayı severdi ve insan özgür olmalıydı. Ben insan değil miydim? İnsanların yaptıkları neden benden çıkıyordu? 

Akrep ve yelkovan birbirini kovaladı, gece oldu. Yıldızlar döküldü göğe onları izledim. Düşündüm, düşünmek zehirlerdi. Umursamadım. Ben zaten zehirli olandım. 

Hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti. Ne kadar yara almışım onu fark ettim. Ne kadar yarı yolda bırakılıp bir başıma, çaresiz kalmışım. Canımı acıtmıştı ilk defa. Sıra annem ve babama geldi, yoklardı. Can'ı düşündüm, Cihangir geldi aklıma. Kalbim acımaya başladı. Kazandığım bir şey bile yoktu, ben sadece kaybetmek için gelmiştim bu dünyaya. 

ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin