37.

314 23 50
                                    

İyi okumalarr!

...

Jisung Minho'yla konuşmasını bitirdikten sonra yanıma gelmişti.

"Hyunjin'i de alıp geliyorum dedi. Hoseok'ta birazdan oradayım yazdı."

"İçeri girelim o zaman."

"Ben korkuyom amk."

"O zaman niye bizi buraya getirdin gerizekalı!"

"Ya gayiz çünkü! Gay bara gelmeyip ne yapalım!"

"Diğer barlara gayler giremiyor mu mal?"

"Hee, diğer barlara girelim de senin Hyunjin'le öpüştüğünü görüp bizi vatan haini ilan etsinler."

"Off! Giriyorum ben."

Işıltılı mekânın içine doğru girince içimdeki tedirginliğe hâkim olamadım. Bizimkilerin bir an önce gelmesini umdum sadece. Jisung arkamdan kolumu tutunca ilerlemeye devam ettim. Boş ve rahat bir yer görünce hemen oraya yanaştım. Jisung tam karşıma oturunca bir garson yanımıza geldi. Jisung bana pek ağır olmayan bir şey sipariş ettiğini söyledi.

Bir süre sonra yanımıza yaklaşan bir silüet gördüm ama çıkaramadım. Ya Jisung'un söylediği 'pek ağır olmayan' içkiden dolayıydı ya da gerçekten bu kişiyi tanımıyordum. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin erkek olduğunu ve saçlarının siyah olduğunu gördüm. Yoksa Hyunjin miydi?

Hayır, o olsa kesin tanırdım.

Çocuk biraz daha yaklaşınca yüzü tamamen ortaya çıkmıştı ama hâlâ tanıdık gelmiyordu. Jisung'un ayağa kalktığını ve o çocuğa döndüğünü gördüm. Yoksa bu Hoseok mu?

"Hoş geldin Hobii!"

Evet, bu kesinlikle Hoseok. Çok değişmiş.

"Hoş buldum Jisungie!"

Bu kim de benim arkadaşıma Jisungie diyor be!

"İşte, bu Felix, Felixciğim bu da Hoseok."

Jisung bana kaş göz işareti yaptı, sanırım ayağa kalkmamı istiyordu. Ama benim parmağımı kıpırdatmaya bile hâlim kalmamıştı. Yine de nezaketen kalktım ve selam verdim.

"Vay be, bizim kimseyi sevmeyen Felix'e bak sen!"

"Asıl bizim ayran gönüllü hobiye bak sen."

Jisung gülmemek için kendini adeta sıkıyordu. Hoseok ise bozulmuş olacak ki yüzü düşmüştü.

"Şaka şaka, otur hadi."

Ortamı yumuşatmak adına söylediğim şeyden sonra hepimiz oturmuştuk. Hoseok Jisung'la bir şeyler konuşurken benim aklım hâlâ Hyunjin'deydi. Acaba ne zaman geleceklerdi.

"Ee Felix, sen neler yaptın?"

"Hiç, okul okuyorum hâlâ."

"Liseden sonra pek görüşemiyorduk, dürüst olmak gerekirse lisede de pek görüşmüyorduk. Sen pek sevmezdin beni."

"Çünkü o zamanlar gevşek bir çocuktun, önüne gelen her kıza yavşıyordun. Hatta pardon, sen erkeklere de yavşıyordun. Ciddi ilişki insanı değildin yani. Neyse ki sonradan Namjoon ve Seokjin ile arkadaş oldun da Jisung'u senin elinden kurtardım."

"Ayıp oluyor ama."

"Pardon, biraz fazla içtim sanırım."

"Biraz daha içmek ister misin? Ben ısmarlıyorum."

"Hâlâ ayran gönüllüsün Hoseok."

"Hayır, ben her zaman sana hayrandım."

"BANA DA HAYRAN OLSANA!"

Dalgın dalgın Hoseok'la konuşurken gelen yüksek ses beni kendi kendime getirmişti. Bu Hyunjin'di. Sonunda gelmişti.

"Sen kimsin kardeşim?"

"Ben şu hayran olduğun çocuğun sevgilisiyim, bir sorun mu var?"

Hoseok şaşkınca bana döndü.

"Felix gibi birinin sevgilisinin olabileceğini sanmazdım. Her zaman itici biriydi, kimseyi sevmezdi."

Bu nasıl bir u dönüşü be! Az önce bana hayran olduğunu söyleyen çocuk şimdi beni zorbalıyordu resmen.

"Peki Jisung nasıl biriydi?"

Soru Minho'dan gelmişti ve eğer Hoseok tatlı bir şeyler söylerse Minho onu öldürebilirdi.

"O peri gibiydi, özellikle ilk senemizde ona çok aşı-"

Cümlesini bitiremeden Minho ona sert bir yumruk atmıştı. Müdahale etmek istemiştim ama aslında istememiştim de, hak ediyordu. Ayrıca bunu yapacak hâlim de yoktu.

"Orospu çocuğu! Benim oldu sonunda! Sana değil bana aşık!"

Minho gözü dönmüş şekilde söylüyordu bunu Hoseok'un yüzüne, hatta söylemekten ziyade tükürüyordu resmen. Jisung Minho'yu sakinleştirmek için dışarı çıkardığında Hyunjin de beni çekiştiriyordu. Ama içimde kalan bir şey vardı. Hâlâ afallamış duran Hoseok'un yanına yürüdüm, tam önünde durdum ve dudaklarımı büzüştürdüm. Biraz daha yaklaştım ve, yüzüne tüm gücümle tükürdüm. Bunu kesinlikle hak etmişti. Hyunjin'in elini tutup kapıdan çıkacakken duyduğum ses ile yerime çivilendim.

"Baban gibisin."

Hoseok bu olanları bilen sayılı kişilerdendi. Bunu yüzüme vurması çok yanlıştı, ve çok can yakıcı.

Şoku atlattıktan sonra sıktığım eli bıraktım ve dışarı çıktım. Nefes alamıyordum. Kesik nefeslerim ve yarı sarhoş hâlim ayakta durmamı zorlaştırıyordu. Dizlerimin üzerine düştüğümde gözlerindeki yaşları serbest bıraktım. Midem bulanıyordu. Her şeyden.

"Lix, kendine gel kuşum..."

Jisung'un seslerini duymama rağmen sakinleşemiyordum. Bağırmak geliyordu içimden, ama nefes alamıyordum.

"Felix, sevgilim... Kalk."

Hyunjin'in sesini duyduğumda kalkmaya çalıştım ama bedenim buna izin vermiyordu. Tüm vücudum ağırlaşmıştı ve bacaklarım bedenimi kaldıramayacak duruma gelmişti.

Bedenime sarılan güçlü kollarla irkildim. Bu sıcaklığı tanıyordum. Başımı yerden kaldırıp avuçları arasına alınca artık bağırarak ağlamıyordum, ama nefes almakta hâlâ güçlük çekiyordum.

"Bana bak, birlikte nefes alacağız, tamam mı? Hadi. Burnundan al şimdi."

Burnumdan nefes aldım ve onun komutuyla verdim. Birkaç kez böyle devam ettiğimizde artık nefes alabiliyordum. Vücudumun titremesi sürerken bana sımsıkı sarılmıştı. Yorgunluktan gözlerimi kapattım ve kendimi onun kollarına bıraktım.

...

Tek bölümde gelip tek bölümde giden Hoseok yapmislar cok ayip

Sonlara yaklasiyoruz bu yuzden yeni ficimin taslagini olusturdumm! Umarim onu da okursunuz.

Bugun birkac gundur konusmadigimiz ve kirgin oldugum biriyle baristim o yuzden,

Baiii🚣

Aşkımı özgür bırakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin