23.

380 31 63
                                    

Gece bolum yazmak ayri guzel oluyor.

...

Saatlerdir bekliyordum, kimse hiçbir şey söylemiyordu. İçeri sürekli doktorlar girip çıkıyordu sadece. Jisung'un diğer arkadaşları da gelmişti. Herkes birbirine destek olmaya çalışıyordu. Changbin Jeongin'le, Chan ise Seungmin ile ilgileniyordu, hatta Seungmin Chan ile ilgileniyordu desek daha doğru olurdu.

Felix ise bir köşede yalnız başına oturuyordu. O an neden bunu yaptığımı düşündüm. Birbirini seven insanlara bakarken 'Neden?' diye düşündüğünü anlamak zor değildi, çünkü artık ben de böyle hissediyordum.

Sandalyede bile değildi, yere çökmüştü öylece. Artık iyi bir kuzen olmam gerektiğini fark ettim o an.

Yanına çöktüm ben de. Önce şaşkınlıkla bana baktı, ne olduğunu anlamaya çalıştı. Sonra önüne döndü tekrardan.
Artık bir şeyler yapmam gerekiyordu.

"Hey, Lix. Nasılsın?"

Sorduğum soru onu şok etmiş olacak ki bir süre tepki veremedi, neyse ki bu kısa sürdü.

"İyi gibi mi görünüyorum, b-burada beni kollarıyla saracak, bana 'Her şey geçecek.' diyebilen bir kişi bile yokken nasıl iyi olabilirim! Sevdiğim adam en kötü zamanımda yanımda yok, sence nasılım Minho!"

Haklıydı, sonuna kadar haklıydı. Herkes sevilmeye ihtiyaç duyar, öyle değil mi?

Özellikle Felix, anne ve babadan sevgi görmemiş ufak bir çocuk. Küçükken sürekli arkamda dolanan, kötü bir şey olduğunda ilk beni çağıran küçük kardeşim...

Yaptığım şeylerin yeni yeni bilincindeydim. Ne olursa olsun sevenleri ayırmak neden bana düşsün ki? Bir insanın yapayalnız öylece oturmasına sebep olmak ne kadar doğru?

"Özür dilerim."

"Özür dileyince geçmiyor, Min. Daha çok canımı yakıyor sadece. Neden bir yalan yüzünden hayatımda görmediğim zorbalığı göreyim ki, kim ister bunu?"

"Haklısın. Ben sadece..."

"Sen sadece bir kez seninle gurur duyulsun istedin Minho."

Haklıydı, küçüklüğümden beri ne kadar büyük bir şey yapsam da asla kimse bana 'Seninle gurur duyuyorum.' demezdi. Ben de acısını bu şekilde çıkarmaya çalışmıştım işte.

"Hepsini halledeceğim."

"Hyunjin bana neler söyledi, haberin var mı? Ben o sözleri duyduktan sonra bir daha nasıl sağlıklı bakabilirim ilişkime? Geçen gün beni öptü, ama sadece öptü Minho, oynadı benimle."

Ağlamaya başlamıştı, bunun ağırlığını yeni yeni anlayabiliyordum. Ve o an fark ettim, hayatımda ilk defa bir erkek için ağlamıştım. Muhtemelen o da öyleydi, çok acı verici olmalıydı.

"Hyunjin seni seviyor Felix. O yayını açtığınızda yayın sonuna kadar seni izledi."

"O gün bana sürtük dedi Minho, o gün, o yayının içinde bana sürtük dedi!"

Tanrım, sinirden gözü dönmüş olmalıydı. Bu gerçekten ağır bir ithamdı...

"Çok kıskandı Lix, seni çok kıskandı. Ben de Jisung'u kıskandım. O zaman bunu fark etmemiştim ama, aşık olan kıskanıyormuş işte."

"Aşkının farkına varman için illa Jisung'un bıçaklanması mı gerekiyordu?"

"Hayır-"

"Evet."

Uzun süre durdu, düşündü.

"Ben de bıçaklansam, ya da ölsem, Hyunjin beni eskisi gibi sever miydi?"

"Tanrım, ne saçmalıyorsun?"

"Artık beni sevmiyor Min."

"Bütün gün senin fotoğraflarına bakıp ağlıyordu Lix."

Şaşkınca bana döndü, bunu beklemiyordu.

"Ciddiyim, evet, söyledikleri çok yanlış şeyler ama gerçekten seni hâlâ çok seviyor. Lütfen umudunu kaybetme, Jisung'um çıksın, birlikte halledeceğiz. Bunu en çok o isterdi..."

Jisung'um...

Bana dolu gözlerle baktı, gülümsedi.

"Teşekkürler Min."

"Rica ederim. Olayı başlatan bendim, bitiren de ben olmalıyım, değil mi?"

"Hmhm, öyle."

Vücudumda yayılan bir sıcaklık hissetmiştim, bu sevgiydi.

Onu biraz daha rahatlatmak istedim, çünkü artık beni sevmesini istiyordum. Kötü bir kuzen olmak istemiyordum.

"Hyunjin'in saçını siyaha boyadığı gün..."

Dikkatini bana verdiğini anladığımda devam ettim.

"O gün çok ağladı, çok fazla. Elleri titriyordu boya yaparken. En son daha saçının yarısını yeni bitirmişken boya fırçasını bıraktı elinden, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. 'Ona ihanet ettim, bir daha asla beni sevmeyecek.' gibi şeyler söyledi. Sonrasında biraz sakinleşince kalan boyaya ben yardım ettim. Dışarıya umursamaz görünüyordu ama, o çok ağladı Felix. Seni gerçekten çok sevdiğini o zaman gördüm ben."

"Minho, sen de böyle sevilebilirdin. Eğer arkadaşıma, Jisung'a izin verseydin sen de böyle sevilebilirdin. Biz birlikte ağlıyorduk biliyor musun? Ben Hyunjin için ağlarken o senin için ağlıyordu. Senin erkeklerden hoşlanmadığını bildiği hâlde çok istedi seni, sürekli istedi. Bu olayları senin yaptığını öğrendiğinde bile, içten içe hâlâ sana aşık olduğunu biliyordum. İlk defa aşık olmuştu çünkü, ilk defa tatmıştı bu duyguyu. Her sabah erkenden kalkıp senin için süsleniyordu. Her şeyini özenle yapıyordu. Sırf bizim sınıfa gelebilmek için yaramazlık yapacağını bile söylemişti. Çok aşıktı o."

"Bilemedim. Onun bu kadar güzel olduğunu, bu kadar güzel sevdiğini, seveceğini, bilemedim işte. İçten içe erkeklere olan ilgimi bastırmaya çalıştım, sırf takdir edilebilmek için. Ama artık kimseden korkmayacağım. Hayatımda bir kere olsun sevdiğim kişinin peşinden gideceğim. Çok güzel seveceğim onu."

Birbirimize bakıp gülümsedik, iki aptal aşık gibiydik.

Doktor içeriden çıktığı gibi herkes ayaklandı.

"Nedir durumu?"

"Bıçak biraz derine girdiği için bizi zorladı, ama iyi şekilde atlattık. Az sonra normal odaya alınacak, bir sonraki gün değerlerine bakıp taburcu edebiliriz. Geçmiş olsun."

Ve doktor gitti. İçimden derin bir oh çektim. Felix'e baktım, bana gülümsüyordu. Ben de ona gülümsedim.

Ve ilk defa yaşadığımı hissettim.

...

Sen neymişsin be Minho, madem böyle şeylerin vardı niye söylemiyorsun lan köpek.

Uzun bir bölüm oldu yine, gece ilhamı geldi galiba.

Herkese iyi geceler!

Baiii🚣

Aşkımı özgür bırakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin