İyi Okumalar.
"Endo?"Yıldız söylenerek kapıyı açtığında karşısında kadını görmeyi beklemiyordu. Sonuna kadar açılan gözlerini kırpıştırdı, kadını içeri davet etti. Zira Ender'in keyfinin olmadığı, ilk defa bu kadar net dışarıdan belliydi.
"Gelsene içeri."
"Rahatsız etmiyorum umarım, Yıldız?" Dedi Ender, derin bir nefes verip. Yıldız birkaç saniye önceki şaşkınlık ifadesini takındı, tekrar.
"Endo, sen iyi misin?"
Ender gözlerini devirdi. Yıldız'ı cevapsız bırakarak içeri geçmişti, sonra. Etrafta gözlerini gezdirerek üzerindeki ceketi çıkardı, koltuğa gelişigüzel bıraktı.
"Geldiğin iyi oldu aslında. Ben de seni arayacaktım." Dedi Yıldız, bir bacağını diğerinin üzerine yerleştiren ve kollarını da gerginlikle göğsünde topladıktan sonra dalgın bir ifadeyle parmaklarıyla oynayan kadını kısılı gözlerle süzüp. "Ne yapacağım konusunda çok kararsızım. Bugün ofiste yaşananlardan sonra özellikle..."
Ender ters bakışlarını kadına çevirip bir kez daha gözlerini devirdi. Yıldız'ın ne olursa olsun konuyu bir şekilde kendisine çevirebilmesine tahammül edemiyordu. Bir an yanlış kişinin kapısını çaldığını düşündü. "Yıldız bana hiç Halit veya Kerim konusunu açma. Şu an ikisini de kaldırabilecek kafada değilim. Çok sinirliyim! Tedirginim..."
Yıldız bir an duraksadı. Kadının bir sorunu olduğunun zaten farkındaydı ancak bu kadar ciddi olduğunu da tahmin etmiyordu. Ender hiçbir sorunu gözünde bu denli büyütmezdi çünkü. Ya da kendisi öyle zannediyordu. "Tamam. Ne oldu, anlat?"
"Şahika! Kaya'yla aramız açıldı..."
Ender alnını sıvazlayarak mırıldandığında, Yıldız da anlamadığını belirtir şekilde yüzünü buruşturmuştu. "En iyisi bize içecek bir şeyler getireyim ben. Sen de biraz sakinleş." Ayaklanan Yıldız, mutfağa yönelecekken tekrar Ender'i süzmüştü. "Böyle şık şık da depresyona girilmez gerçi ama olsun. O da senin farkın."
Ender sert bakışlarını kadın henüz sözünü bitirmişken kadına dikti. Ortamı yumuşatmaya çalıştığını biliyordu ancak buna da tahammülü yoktu Ender'in, o an için. Kadın kendi kendine gülüp yanından ayrıldığında da, derince soluyarak önce telefonunu kapatmış; ardından da başını koltuğa yaslamıştı.
Belki de Kaya haklıydı ve ikisinin de yalnız kalıp düşünmeye ihtiyaçları vardı.
-
"Baba... Sen mi geldin?"
Kaya, ışıkları kapalı salondan gelen sesle duraksadı. Merdivenlere doğru olan rotasını salona çevirdi. Yiğit'i koltuklardan birine uzanmış, telefonuyla oynar vaziyette bulmayı beklemiyordu. Şaşkınlıkla solumuştu, sonra. "Yiğit...Uyumadın mı, sen?"