1.0

80 7 1
                                    




Cole bizi Los Angeles'ın en iyi hamburgercisine getirmişti ve ben bundan yüzde yüz emindim çünkü burası benim bildiğim bir yerdi, Bella'yla yurdumuza yakın bir şubesine sık sık gidiyorduk. Hatta Darrel'ın kolamı döktüğü gün tanıştığımız yer o kafeydi. Fakat elbette bunu Cole'a söylemeyecektim çünkü zaten kendisi garip bir şekilde Darrel'a kafayı takmıştı ve sırf bu yüzden şu an yeterince açken başka bir yere gitmek istemiyordum.

Arabadan inip kafenin içine girdik, kasada kuyruk beklediğimiz esnada Cole menüdeki hamburgerleri anlatıyordu. Aslında benim daha önceden yediğim bir favorim vardı ama Cole şu an bana gerçekten şehirdeki en iyi hamburgeri yedireceği için fazla hevesli görünüyordu. Hevesini kırmak istemediğimden buraya ilk gelişim olmadığını söylemeyip önerdiği hamburgerlerden birisini sipariş ettim.

Hamburgerlerimizi alıp cam kenarındaki masalardan birine oturduk. Cole kendi hamburgerine başlamadan önce başıyla benim hamburgerimi işaret etti. "Hadi ye."

Bu hâli beni güldürdü. Hamburgerimden bir ısırık aldığımda damağıma yayılan tadın güzelliğinden istemsizce gözlerim kapandı. Hamburger gerçekten Cole'un övdüğü kadar iyiydi. Ben bunu neden daha önce yememiştim?

"Ee?" dedi Cole beklentiyle. "Nasıl?"

"Kendimi şu an New York'ta yediği en iyi hamburgeri hamile bırakmaktan korkan Barney Stinson gibi hissediyorum."

Cole güldü. "Seveceğini biliyordum."

"Ben sadece fazla iddialı olduğunu düşünmüştüm ama," dedim hamburgerimden büyük bir ısırık daha alırken. "Bu gerçekten çok iyi."

Bir süre ikimiz de hamburgerleri yemeye devam ettik. Ardından Cole hamburgerini bitirdiğinde bakışlarını üzerimde hissedip rahatsızca yerimde kıpırdandım. "Noldu?"

Cole gülümsedi. "Böyle bir fiziğe sahip olup bu kadar yiyebilmen şaşırtıcı."

Kaşlarımı çattım. "Fazla bir şey yemedim ki."

"Yine de orada yediklerinin üstüne hâlâ bu kadar iştahlı yiyebiliyorsun."

Omuz silktim. "Yemek yemeyi seviyorum."

"Evet, bu belli oluyor," dedi Cole. "Başka?"

Cole arkasına yaslanarak kollarını kavuşturduğunda gözlerim gerilen kol kaslarına kaydı. Aklıma istemsizce birkaç hafta önce gördüğüm çıplak vücudu geldiğinde midem tuhaf bir dürtüyle çalkalandı, yutkunarak kendime gelmeye çalıştım. "Başka ne?"

"Başka neler yapmayı seviyorsun?"

"Bilmiyorum," diye salakça bir cevap verdim. Aklım neredeydi benim?

"Sarışın," dedi Cole gülümsüyordu ama hafifçe kaşları çatılmıştı. "Sen iyi misin?"

"İyiyim," dedim ve boğazımı temizleyerek sorusuna cevap verdim. "Aslında birçok şeyi seviyorum ben. Kitap okumak, dizi-film izlemek, gitar çalmak, yürüyüş yapmak -özellikle yağmurlu bir günde-, kahve içmek, sonra kurabiye pişirmek, müzik dinlemek, arkadaşlarımla dışarı çıkmak, yeni yerler keşfetmek, karla oynamak, gün doğumu ve gün batımlarını seyretmek..." Saydıklarımı bitirince güldüm. "Ben gerçekten seviyormuşum bu hayatı."

Cole gülümsedi ama söylediklerim arasından bir tanesine takılmıştı. "Gitar mı çalıyorsun?"

"Evet," dedim başımı sallayarak. "Fazla iddialı değilim ama kendi hâlimde çalıyorum işte."

"Belki bir gün dinlerim seni?" derken dudaklarında karnımdaki kelebekleri kanat çırptıran bir gülümseme vardı. Kelebekler, orada ne işiniz var?

SON YAZ | Kısa HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin