Bugün Los Angeles'taki altıncı, işimdeki dördüncü günümdü. Geçtiğimiz hafta sonu çalışma günüm olmadığı için şehirde biraz gezme fırsatı bulmuştum, henüz gitmek istediğim birçok turistik yere gitmemiştim ama şehirde dolaşmış hatta kaldığım öğrenci yurdundan birkaç kişiyle tanışmıştım. Hollywood tabelasını tek başıma ziyaret etmek istemiyordum, belki aradan biraz zaman geçince onlara birlikte gezmeyi teklif edebilirdim.Geldiğimden beri yurtta tek kalıyordum fakat bugün oda arkadaşım gelecekti. Nasıl biri olduğunu merak ediyordum, konuşmalarımızdan onunla ilgili ilk izlenimim samimi biri olduğu doğrultusundaydı.
Öte yandan Ronan bana alışma sürecindeydi, hâlâ tam olarak alışabildiğini söyleyemezdim fakat en azından ilk günkü gibi üzerime oyuncaklar fırlatmıyor ve evin içinde avazı çıktığı kadar bağırarak koşturmuyordu. Söylediklerimi yapıyordu ve bu şimdilik benim için yeterliydi.
Ona aramızdaki buzları eritmek için Walmarttan oyuncak bile almıştım fakat hiç ilgisini çekmemişti. O aptal oyuncak arabaya ödediğim dolarlar içime oturmuştu.
Tamam. Belki paraya fazla kıymayıp dandik bir şey almıştım ama yine de bu muameleyi hak ettiğimi sanmıyordum.
Ronan'ın abisini ise ilk günden beri görmemiştim ve bunun böyle devam etmesini umuyordum. O Cole denen çocuğun tavrından hiç hoşlanmamıştım. Gerçi tipi için aynı şeyi söyleyemezdim sanırım.
O günkü tanışmamızı Ezgi'ye anlattığımda çığlık atıp, Cole'u gördükçe ona kur yapmamı ve bir şekilde kancayı geçirmemi söylemişti. Hatta Ronan'ın abisi hakkında ağzını arayıp bir şeyler öğrenmem gerektiğini... Ona bunların hiçbirini yapmayacağımı söylediğimde, O zaman çok dikkatli ol Melisa, Amerikan erkekleri çok tehlikeli olabilir şeklinde bir şeyler zırvalamıştı. Dudaklarımın arasından alaycı bir gülüş kaçtı.
En fazla ne olabilirdi ki?
"Deli olduğunu düşünmemi istemiyorsam neye güldüğünü söylemen gerek," dedi Ronan, beni daldığım düşüncelerimden sıyırarak.
"Önemli bir şey değil, sen sebzelerini yemeye bak. O tabak bitecek," dedim başımla haşlanmış brokoli ve havuç dolu tabağı işaret ederek.
Ronan elindeki çatalıyla sebzeleriyle oynayarak homurdandı. "Bu şeyler iğrenç."
Yaslandığım mutfak tezgâhından doğrulup masada karşısına oturdum. "Ama çok sağlıklılar."
"Umurumda değil. Tekrar donmuş pizzalardan yapamaz mıyız?" deyip bana ikna edici yavru köpek bakışları atmaya başladı.
"Hayır," dedim hızlıca. "Bu bakışlar bende işe yaramaz. Ayrıca her gün donmuş pizza yersek annenler buzluktaki pizzaların sayısının azaldığını fark eder."
"Ben zaten her gün yiyelim demiyorum ki, bugün yiyelim diyorum sadece."
Ona sırıttım. "İyi denemeydi ama hayır."
Ronan homurdanmaya devam ederek sebzelerini yediği esnada dış kapının kapanma sesini duydum. Saatime baktım, henüz Bayan Black'in geliş saati değildi ve erken geleceğine dair haber vermemişti. Ronan'ın babası mı gelmişti?
"Ron? Mutfakta mısınız?" Cole.
Cole'un sesini duyduğum an istemsizce oturduğum yerde omuzlarım dikleşmişti. Neden kendimce ona karşı bir savunma mekanizması oluşturup onu devreye soktuğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ve neden benim kardeşine bakıcılık yaptığım saatlerde kardeşiyle ilgilenmeye geliyordu ki? Şimdi o geldiğine göre çıkmalı mıydım? Ama paramı saatlik kazanıyordum ve erken çıkarsam maaşımdan kesebilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YAZ | Kısa Hikaye
Historia CortaMelisa, üniversite üçüncü sınıfının yazında üç aylığına çalışmak ve gezmek için Amerika'ya gider. Mezun olmadan önceki rahat geçirebileceği son yazı olduğunu düşünenen Melisa'nın tek amacı biraz eğlenmek ve kendi başına bir şeyler yapabileceğini gör...