1.1

79 8 0
                                    




Elimdeki kahveler her ne kadar yarısına kadar buzla dolu olsa da bu Los Angeles sıcağında soğuk kahve olma özelliklerinden eser kalmamıştı. Üstelik kahveleri yurdun karşısındaki caddedeki bir kafeden almıştım ama yine de sıcaklık her şeyi eritebilecek kadar yüksekti.

Ben bile dışarı çıkmadan duşumu almış, güneş gözlüğümü ve şapkamı takmış olmama rağmen şu an eriyecek gibi hissediyordum. Bella bu sıcakta çıkıp ona kahve alma zahmetine girdiğim için kıymetimi bilse iyi olurdu.

Yurdun içine girdiğimde kaldığım binaya yaklaşmanın verdiği mutlulukla adımlarımı hızlandırdım fakat mutluluğum çok uzun sürmedi çünkü önüne bakmayan aptalın teki yüzünden sertçe çarpıştık. Çarpışmamızın etkisiyle onun elindeki kitap yığını, benim de soğuk lattelerim yeri boyladı. Bu neden hep benim başıma geliyor?

Çarpıştığım çocuk sarışın, benden biraz daha uzun boylu ve bebeksi yüze sahip biriydi. Mavi gözleriyle sert bir şekilde yüzüme baktı. "Neden dikkat etmiyorsun? Kitaplarımı mahvettin," diye cırlarcasına konuştuğunda ona kaşlarımı çattım.

"İsteyerek yapmadım," dedim kitaplarını toplamasına yardım ederek. "Ayrıca benim de kahvelerim döküldü."

"Senin kahvelerin benim kitaplarımı mahvetti. Gidip kahvenin yenisini alabilirsin ama bu kitaplar önemliydi."

"Özür dilerim," dedim kitaplarını silmesi için ona ıslak mendil ve peçete uzatarak. "Ayrıca bu sıcakta tekrar o kafeye gitmek de hiç kolay olmayacak," dediğimde sarışın çocuk bana o kadar kötü baktı ki hemen susup dudaklarımı birbirine bastırdım. "Bak," dedim suçlulukla. "İsmin ne?"

"Gale," dedi huysuz bir şekilde.

"Gale," dedim başımı sallayarak. "Şu an yanımda fazla para yok ama eğer kitapların dediğin kadar önemliyse sana daha sonra parasını ödeyebilirim. Ne dersin?"

Gale suratıma hâlâ huysuz bakıyordu ama ilk baştaki hâline göre biraz yumuşamıştı. "Cömert teklifin için teşekkürler ama bu kitaplara şu an ihtiyacım olduğu için bana yardımcı olamazsın," dedi ve sonra ağlar gibi bir ses çıkardı. "Bugün her şey çok kötü gidiyor. Gece aptal bir ayyaş gibi şişenin tamamını içtiğimden kurduğum yirmi iki alarmın hiçbirini duymadım. Yirmi iki alarm. Buna kış uykusuna yatmış bir ayı bile uyanırdı. Ve geç kaldığım yetmiyormuş gibi bir de şu an seninle konuşarak daha da geç kalıyorum."

"Pekâlâ," deyip ona Instagramını girmesi için telefonumu uzattım. "Buraya hesabını gir. Eğer kitapların için yardımcı olabileceğim konusunda fikrini değiştirirsen bana yazarsın."

Gale söylediğim gibi telefonuma hesabını girdikten sonra gülümsedi. "Seni sevdim..."

"Melissa."

"Melissa," dedi başıyla onaylayarak. "Teşekkürler Melissa ve sanırım şimdi ben de kahvelerini ödemeliyim."

"Buna gerek yok," diyerek onu reddedeceğim esnada Gale sözümü keserek, "Geç kaldım zaten beni daha da uğraştırma," dedi. Ona kahvelerin ücretini söyledim, parasını bana uzattı.

Gitmeden önce, "Ve sana kitaplarım için mutlaka yazacağım, benden o kadar kolay kurtulacağını zannetme," dediğinde gülerek arkasından seslendim. "Bekliyor olacağım."


☀️


"Hafta sonun nasıl geçti?" diye sordu Ronan hamburgerinden koca bir ısırık almadan önce. Bugün Ronan'ın annesi dışarıdan hamburger söylememize izin vermişti ve Ronan kendisi için bugünün bayram günü olduğunu söylüyordu. Zavallı çocuğun daha bu yaştan beslenmesine bu kadar dikkat etmek zorunda olması iyi mi yoksa kötü mü karar veremiyordum.

SON YAZ | Kısa HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin