0.4

134 11 0
                                        


Cole'un mutfak dolaplarından birinde bulduğum hazır çorbalardan birini pişirip bir tepside içeriye götürdüm. Çorbayı kendim yapmam daha sağlıklı olurdu muhtemelen ama burada bizim çorbalarımızdan yapabileceğimi sanmıyordum, hem zaten herhangi sıcak bir şey içmesi şu an için iş görürdü.

"Çorban hazır," dedim tepsiyi koltukta uzanan Cole'un önündeki sehpaya bırakarak. "Sonra duruma göre şu ilaçtan bir daha içersin."

Cole uzandığı koltukta doğrularak oturur pozisyona geçti. "Çorbayı kendim içebileceğimi sanmıyorum," dedi özellikle zayıf çıkardığı bir sesle.

Tek kaşımı kaldırdım. "Şansını zorlama istersen."

"Peki, tamam," dedi bu sefer sesini normal çıkararak. Cole çorbasını içmeye başladığında ben de etrafı incelemeye başladım. Büyük ekran plazma olduğunu tahmin ettiğim televizyon, etrafını kitaplık şeklinde çevreleyen bir TV ünitesinin üzerindeydi. Raflardaki kitapları incelemek için üniteye yaklaştım. Gözlerim bir süre raflarda gezindiğinde kitapların beklediğimin aksine gerçekten iyi kitaplar olduğunu fark ettim. Gerçi tam olarak ne bekliyordum onu da bilmiyorum.

"Genç Werther'in Acıları ha?" dedim kitabı elime alarak. "Beni şaşırtıyorsun."

"Neden?"

"Bilmem," dedim omzumun üstünden ona bakarak. "Önce pilotaj okuman, şimdi de bu kitaplar."

Ama bunu söylediğim anda kırdığım potu fark edip bakışlarımı kaçırarak yanağımın içini ısırdım. Aptal Melisa.

Yeniden Cole'a baktığımda sırıtıyordu. "Ronan kendisi söyledi, ben bir şey sormadım," dedim hemen bu aşırı eğlendiğini gösteren sırıtışı kesmesi için. Çok utanıyorum.

"Sorun yok," dedi Cole göz kırparak. "Anlayabiliyorum."

"Anlamanı gerektiren hiçbir şey yok ama," dedim sesimi normal tutmaya çalışarak. Kızarmak huyum olsaydı şu an domatestim.

Konuyu değiştirmek istediğimden kitabı incelemeye başladım. "Bu kitapları gerçekten okuyor musun?" diye saçma bir soru sordum. Biraz önceki durumdan dolayı düşünme fonksiyonlarım işlevini kaybetmişti.

"Hayır, onlar sadece senin gibi kızları etkilemek için bakın ben de okuyorum süsü veriyorlar."

Cole'un açıklaması yüzümü buruşturmama sebep oldu. "Gerçekten mi?"

Tepkime güldü. "Hayır, Sarışın. Gerçekten okuyorum. Kitapların içlerine bakarsan anlayabilirsin."

Cole'un dediği gibi kitabın sayfalarını incelemeye başladığımda yamuk bir şekilde altı çizilmiş cümleler gördüm. Gözüme çarpan bir sayfada durup içimden altı çizili alıntıyı okudum: Böyle mi olacaktı, insanı sonsuz derecede mutlu kılan şey aynı zamanda üzüntüsünün kaynağı mı olmalı?" Ve Cole o alıntıya ok çıkarıp eklemişti: İnsanın en yakınını sonsuz derecede mutlu kılan şey onu bu kadar üzmek zorunda mıydı peki?

Okuduğum alıntıya Cole'un yaptığı yorum hafifçe kaşlarımı çatmama sebep oldu. Burada ne demek istemişti? Kitabı kurcalamaya devam ederken ilk sayfasında Cole'un ismi ve altında bir tarih yazılı olduğunu gördüm: Cole Black, 09.07.2016.

Kitaba nasıl bakıyordum bilmiyorum ama Cole, "Birçoğu çok eskiden okuduğum kitaplar, içleri ergenlik dönemimdeki ağır depresyon içerikli yorumlarla dolu olabilir," dedi Cole alaycı bir sesle. "Onlara aldırış etme."

"Pekâlâ," dedim kitabı rafta yerine bırakarak. Daha sonra en üst rafta gözüme çarpan Kafka'nın Milena'ya Mektuplar kitabını görünce heyecanlandım çünkü bu İngilizce baskısıydı. Orijinalinin İngilizce olmadığını bilsem de bu kitabın İngilizcesini uzunca bir süre aramıştım. Üstelik hemen yanında Shakespeare'in oyunları da vardı ve bunların bazılarının İngilizcesini okusam da okumadıklarım da oradaydı.

SON YAZ | Kısa HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin