0.9

123 10 1
                                        


"Baştan uyarıyorum, benim gibi Disney manyağı bir kızı buraya getirmenin sonuçları senin için hiç kolay olmayacak. Her geçen dakika burayı terk etmeme isteğim artabilir ve çok geçmeden bunda ne kadar ciddi olduğumu anlayabilirsin."

Cole bunu kabul ediyormuş gibi başını salladı. "Sıkıntı yok, Ron'un da ilk seferi hiç kolay geçmemişti."

Cole'un söylediğine güldüm, ardından etrafı her bir detayı ezberlemek ister gibi incelemeye başladım. İlk önce neye binmek istediğime asla karar veremiyordum, sanırım bu seçimi Cole'a bırakacaktım.

"Buraya bakmak isteyebilirsin," dedi Cole bir mağazanın önüne geldiğimizde. Elbette istiyordum. Mağazaya girdiğimizde bizi Disney karakterleriyle ilgili peluşlar, şapkalar, kupalar, biblolar... ve teması Disney olan yüzlerce figür karşıladı. Burası benim için yeryüzündeki cennet olabilirdi.

Mickey Mouse taçlarının asılı olduğu stant gözüme çarptığında koşarak oraya ilerledim. Disneyland'e geldiysem kesinlikle bu tacı takmalıydım çünkü bu bir çeşit gelenek gibi bir şeydi. Taçlardan birini elime alıp fiyatına baktığımda gözlerimi büyüterek tacı yerine geri koydum. Otuz beş dolar. Pekâlâ, sırf Disneyland'e geldim diye bu tacı takmak zorunda değildim. Zaten bu fazla klişeydi.

Cole tacı bıraktığımı gördü. "Neden onu bıraktın?"

Omuz silktim. "Almaktan vazgeçtim."

Cole bana göz devirdi. "Sen almayacaksın zaten Sarışın, bugün sana istediğin her şeyi ben alıyorum. Tak o tacı kafana."

"Gerekli bir şey değil, zaten fazla çocuksu," dedim önemsizmiş gibi. Gerçekten de istediğim her şeyi almasına göz yumacak değildim.

"Çocuksu mu? Daha beş dakika önce Disney manyağı bir kız olduğunu söylerken fazla yetişkin görünmüyordun Sarışın." Cole tacı alıp yavaşça kafama taktı, yüzüme baktığında gülümsedi. "Artık tam bir Disneyland kızı oldun."

Aynı şekilde gülümsedim. "Teşekkür ederim."

Cole tacı ödemeye gittiğinde ben de biraz daha etrafta gezindim, içimdeki çocuk gördüğü her yeni şeyde sevinçle çığlık atıyordu ve her şeyi almak istiyordum. Los Angeles'tan dönmeden buraya bir kez daha gelmeyi aklıma not ettim, yanımda Cole yokken tabii. Zaten bir daha ne zaman yanımda olacaktı ki?

Cole yanıma geldiğinde tacı tekrar kafama takıp saçımı düzeltirken, "Bunu ben de yapabilirdim," dedim. Sürekli bu kadar yakın durmasına gerek var mıydı sanki...

"Sadece yardımcı olmaya çalışıyordum," dedi masum bir şekilde dudak bükerek.

Sert bir nefes verip önden yürümeye başladığımda Cole da peşimden geliyordu. "Beni yoruyorsun."

Cole tam karşımda durduğunda sırıttı. "Ve daha hiçbir şey yapmadım."

Gözlerim kocaman oldu, elimle sertçe koluna vurdum. "Sözde bugün çok centilmen biri olacaktın. Böyle yapmaya devam edeceksen ben gidiyorum." Ciddi olduğumu anlaması için çıkışa doğru yürümeye başladığımda Cole gülerek beni bileğimden tutup durdurdu.

"Tamam dur, söz veriyorum bundan sonra böyle yapmayacağım. Ayrıca hakkımı vermelisin, şu ana kadar çok iyi gidiyordum."

"Belki," dedim omuz silkerek. Aslında gayet iyi gidiyordu ama bunu ona söylemeyecektim. "Her neyse, hadi artık bir şeylere binelim."

"Tamam," dedi Cole hafifçe gülümseyerek. "İlk önce neye binmek istediğine karar verdin mi?"

"Hmm, sanırım roller coastera binmek istiyorum."

SON YAZ | Kısa HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin