Yakut ⋆
Kızın gidişinden sonra 2 gün geçmişdi. Tek kaldığım evde havuz bahçeme bakıyordum.
Hiçbir şey umurumda değildi. Ne zengin olmam nede bir savaşın ortasında olmayı.Derin nefes aldım. Aklımda o kız vardı. Tokat atmak çok öteki bir şeydi peki bunu nasıl idrak etmişdi? Gerçekten çok farklı bir kız...
Kulpumu dudaklarıma doğru götürüp kahvemdem yudum aldım.
Aklıma onun yanına gitmemeyi idrak etmeye çalışıyordum.
Yapamazdım aramızda ne iletişim ne bir durum vardı. Kulpu yavaşça tezgaha koydum. Dışarı çıkıp motor sürmekten başka bir eğlence kapasitem yoktu.Ben umursamıyordum.
Meloş ↻
Çilek almıştım, milkshake yapmak istemişti canım.
Kaldırımda yürüyor, yaklaşan evime doğru içimde kırıklanmalar oluşuyordu.Hâlâ iyi değildim, hâlâ bırakamadım. Hâlâ acınasıyım. Bir babası tarafından sevilmeyen kızın gücü kadar olamadım.
Evet kendimi çok kıyaslardım ama kötü bir şekilde. İnsanları değil kendimi değersiz kılardım. Elimdeki çilek paketine baktım. Bir çilek insana nasıl zarar verebilirdi?
Bu durumdam beni kurtaracak tek şey çileği bırakmam mıydı? Evin kapısını açtım. Yavaşça içeriye baktım...
Belki, belki biri vardır diye.Vanilyanın en durgun kokusu burnuma doğru esmişti. Bu benim kokumdu... hayır, annenin kokusuydu.
Kapıyı yavaşça kapattım. Kırmızı atkıyı boynumdan çıkarıp koltuğun üstüne koydum. Gerisinde ceketimi çıkartıp askılığa astım. Ah..Gerçekten hep aynı döngü, benden sıkıldınız değil mi?
Kimsesiz olmak buydu belkide, cansız olan şeyleri zihninizde konuşurturur, gülmeye çalışırsınız...
Mutfağa geçtim bıçağı almadan önce çilekleri paketinden çıkardım, daha sonra onları güzelce yıkayıp yapraklarını soydum. Tahtanın üstüne getirip hepsini kestim.Çileğin kokusu...beni, beni yine diğer paralel evrenlerimin yanına götürdü..
Mucizelere hiç inandınız mı?
"Anne! Anne! Küçük yine çiçekleri kırdı!"
Abim beni yine ve yine şikayet etmişti! Annem kapıdan bakıp beni çiçeklerin arasında gördü. Kızacağını sandım ama bana gülümseyerek yaklaştı. Eğildi ve vanilya kokulu ellerini yanağıma koydu.
"Güzel kızım, sen bu çiçekleri sevmedin mi?"
"...Sevdim."
"Peki neden onları yaşam suyundan alıkoyuyorsun?"
"Onlar zaten yaşayamıyor ki anne.. hem abim onları çok ucundan koparıyor. Canları yanıp ölüyorlar.."
Annemin elleri saçlarımda durmuştu. Ama o gülümsemesi, onu asla unutmuyordum. Tıpkı ölü bir çiçek gibiydi.
Abim içeriden babamada bağırınca annem endişeyle kalktı yanımdan.
"A-anne! Seni kırmak istemedim! Üzgünüm!"
"Odana geç..."
Kalkıp ellerimi uzattım. Ama annem benden çoktan kopmuştu. Babamın gür sesi. Masadaki çilekleri dökmeye yetmişti. Hıçkırdım. Hepsi abimin yüzündendi. Onun lanet kıskançlığı!
Minik elimi göğsüme koydum, o an hissettim bir şey hissetmediğimdi...
...
Parmağımın acısı elime geçince ayılmıştım. İşaret parmağımı kesmiştim sanırım yanlışlıkla. Gerisinde bıçağı bıraktım. Derin nefesler Aldım. İçeri geçip bir dolabın içinden yara bandı alarak orayı güzelce sarmıştım...
Gerisinde mutfaktaki ezilmiş, yıpranmış hiç kesilmemişe benzemiş çileklere baktım..Derin bir iç çektim. Sanırım milkshake yapamiyacaktım... aklıma gelenle bütün çilekleri alıp çöpe atmıştım!
"B-bende annemin kızıydım!"
Titreyen ellerimi yanaklarıma yerleştirdim bacaklarımda derman varmışcasına eğildim, belki ağlarım diye gözlerimi bekledim.
Hıçkırık, asla çözüm değildi. Nefret ediyordum. Kalbim hızlanıyordu, kanım hopluyordu, vanilya kokusunu çürütmeye başladığımı hissediyordum!Kahretsin! Babam bağırıyordu! Yardım edin! Lütfen! Abi, öylece durmuş bana ucube gibi bakma...annemi kurtar... Daha da hıçkırdım. Bedenim titremeye başladı, deli gibi yeri boyluyordum. Kaçıncı nöbet geçirişimdi? Kaçıncı bende bıraktığınız en kötü etkiydi?
Vanilya saçlarının havada acıyla süzüldüklerini asla kavrayamadım elimi uzattım tutacak gibi oldum.
Ama hep yarıda kaldı ellerim bile.Kapının sert şekilde açıldığına kâanat verdim. Bakmak istedim ama asla bakacak durumda değildim. Bakarsam babam beni öldürürdü. Bedenimi kavradı. Tanıdık kokusu yavaşça yoğunlaştı yüzüme doğru.
Nöbet geçirdiğimi mi fark etmişdi. Hızlı adımlarla masaya ilerledi ve oradan ilaçları aldı o sırada aniden kafamdaki saçlarımı sıkarak çığlık atmaya başladım. Babam, üstlerimi kopartarak beni dövüyordu. Bakışlarım yerde yatan annemdeydi."Sakin ol yarım! Kendine gel, buradasın yanındayım!"
Soğuk avuçlarını iki yanıma alıp beni kendine çekti. Yakut gözleri güneşin bile olamadığı güzellikteydi. Ağzıma ilacı verdi sakince, böyle kişilere bakmayı biliyor muydu? Yuttum ve sessizliğin arasında onun iyiliğine hayran hayran izledim. Ben gerçekten güçsüz biriydim. Ben insanlara göre şekilleniyordum.. beni kucağına doğru çekip sardı ve adeta korumacı şekilde saçlarımdan okşadı...
"Sana bir hikaye anlayacağım Shoto,"
"N-nedir.."
"melez kızın yıkılan kalbi."
Ne kadar tanıdık geliyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗙𝗼𝗿𝗴𝗼𝘁𝘁𝗲𝗻 𝗗𝗶𝗮𝗿𝘆 // 忘れられた日記
Paranormal𝓜𝓮𝓵𝓸ş.. Ben bir siyahtım. Sigaramı içer küllerini üfler, yok ederdim. Kırardım ama toplamasını planlardım. Ben, ben iyiyim. Herşey bir kadehti ve sadece onu içmek gerekirdi. Ama neden, neden siyahima beyazını damlatıyorsun? Neden bunu yapıyors...