Su damlacıkları.

21 5 3
                                        

İncelikler yüzünde- Sertab Eraner.

Yakut ✴

Bedenime sarılan kadını dahada sardım. Hoş kokulu, masumluk içeren geçmişde takılı kalan biri...
İki renkli saçlarını okşayıp onu ceketimin içine gömdüm.

Bilmiyorum, belki garipti belki saçmaydı. Ama daha tanışmamız 3 günden ne az ne fazla olmasına rağmen, bu kadın beni etkilemişti.
Ona bu dünyayı yeniden duyurmak istiyordum.

Sadece bir rengin değil, diğer renklerinde güzel olacağını.
Üzülmekle bir şey olmadığını...
Zamanın zamanla geçtiğini ve anıları toplamasını.

"Yakut değil adım, Katsuki. Bana Katsuki de, Shouto."

"Derim..neden peki?"

"Hayatına girmek, seni yaşamak istiyorum."

"N-neden ben?"

"Neden sen?"

İki renkli gözleri yakutlarımla buluştu. Mai ve siyahı andıran gözleri bana daha çok umudu andırıyordu. Bu kadın çok ilginçti.

Düşündü. Gerçekten düşündü.
Oysa sadece Sensin demek istedim.

"B-ben acınası olduğum için mi?"

Yanıtı, tanıdık gelmişti. Hafif burkulup bir elimi yanağına atıp okşadım.

"Hayır, Shouto. Sen çok ilginç bir kadınsın. Ama inan tek bu sebeb değil. Senin hayatına girmek için sebebler çok ama hepsi beni işlemez."

Gözlerindeki umut pırıltılarını gördüğümde gülümsedim. Aniden omuzaltına kolumu bacaklarının altından kaldırıp kucağıma aldım. Meraklı gözleri ile kollarını boynuma sardı. Mavi denizin içine doğru ilerledim.

"Su- su soğuk Katsuki!"

"Ben seni kollarım."

İki renkli gözleri tekrardan denize doğru döndü. Ayakkabılarını çıkartıp sonra benimkini çıkardım. Heyecanlı bakışları denizi değil, bütün dünyayı heyecanlandırıyordu.
Yavaşça denize girdim. Sanki giren kendisi benim yerime irkilmişti.
Sırıttım.

"G-gülme, senin için endişeliyim."

"Endişelenme, soğuk bazen iyi gelir."

Diz kapaklarıma doğru gelince yavaşça Shoutoyuda suya bıraktım.

"Soğuk!"

"Shh alışacaksın, kız çocuğu."

Kıkırdayıp ayaklarını suya tam soktuğunda irkildi ama tek geçmeyen şey, küçük uzun parmakları elimin arasındaydı. Sıkıca sardım parmaklarını. Suya doğru eğilip eliyle su damlacıkları o havaya fırlattı.
Sırıtarak izledim.

"Keşke su damlası olsak,"

"Neden?"

"Ne güzel, havaya uçup geri başka yerlere doğru uçuyoruz..."

"Sende mi uçup, başka bir yerlere gitmek istiyorsun?"

"Farklılıklar güzel deniliyor..."

"En güzel farklılık sensin zaten."

Durduğunu hissettim ama yavaşça belinden tutup onu havaya kaldırdım. Çığlıkları eşliğinde kolları omuzlarımı tutmaya çalıştı.

"Peki, seni ben uçursam ne yaparsın?"

Mavi-Gri gözleri gülümseyerek yakutlarıma baktı.

"O zaman burada kalayım..seninle."

"Seninle."

Yavaşça bedenini tam sarıp o anın kokusuna kapıldım..
Annem ve babamdan sonra hiç çekilmeyen bir insan olmuştum. Umursamaz, zengin olsa bile harcamaz. Kahyam ve keyfim olduğu hâlde adım bile atmayan adamdım.

Tokat attığı gün, 'Kim oluyorda bana vuruyor?' ah, işte o zaman fark ettim ya. Tek üzülen, tek yalnız sen değilsin.
Bedenimde, uyuya kalan kadına baktım. Yavaşça denizden çıkıp ayakkabılarımı giydim. Diğer elimle küçük ayakkabılarını alıp kumda ilerledim.

Gecenin 3ü, sadece ben ve shouto vardı

.
Was it easy to forget? You forgot me. quickly.

Sıcak yatağa yatırıp üstünü örttüm. Yanına yere oturup, uyuyan yüzünü izledim. İrkiliyor, kabuslarıyla savaşıyordu. Bir elimi yavaşça saçlarıma götürüp okşadım.


"Shh birgün her şey geçecek..."

Duvara yaslanıp sağımda kalan yatağa başımı koydum. Ellerim okşamayı asla bırakmadı. Sadece gözlerimi yumdum ve uyudum.

Anılarımız seninle olsun, sadece seninle.

𝗙𝗼𝗿𝗴𝗼𝘁𝘁𝗲𝗻 𝗗𝗶𝗮𝗿𝘆 // 忘れられた日記Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin