Kalabalık evden zor bela çıktığımda içeriden gelen sesleri duvar bile önleyemiyordu.
Bugün evdeki odunlar bittiği ve ancak yarın yeni oyunların geleceğini öğrendiğimizde annesi hepimizi toplayıp amcaların evine getirmişti. İlk başta itiraz etme ihtimalim yokken, gelip birkaç saat vakit geçirdikten sonra sığmayız bahanesiyle evden çıkmıştım. Berat zaten hiç gelmemişti, evde kalmayı tercih etmişti. Hem de bu dondurucu soğukta.
Baran ne kadar ısrar etse de, hatta benimle gelmeyi düşünse de onu güzel bir şekilde reddettim. Çocuk seslerini kafamın kaldırmayacağını söylediğimde kendisi de hak vermişti.
Akşam karanlığında eve yürürken adımlarım hızlıydı, elimi cebimden çıkarmıyordum. Eve vardığımda sadece bizim yaptığımız odanın ışığı acıktı. Elimi cebimden çıkarıp kapıya iki kere vurdum, daha sonra etrafıma bakınıp olduğum yerde bacaklarımı titretirken kapının açılmasını bekledim. Bir dakika sonra kapı açıldı.
Berat üzerinde siyah bir kazak, üstüne aynı renkte hırka altında da gri eşofmanla kapı açtı. Beni görünce kaşları çatıldı.
"Niye geldin sen?" diye sorunca beni daha içeri girmeden kovmasın diye hızla içeri sıvıştım. Kapı açık halde arkasını döndü bu sefer, botlarımı çıkarırken kafamı kaldırıp ona baktım.
"Kuzenin Hüseyin bana yavşadı, dayanamadım çıktım geldim ne yapayım?"
İlk başta duraksadı, ardından kaşları çatıldı.
"Hüseyin'in sözlüsü var." dediğinde ofladım.
"Tüh, keşke Mustafa deseydim."
"Hiçbirinin adını saymasan daha güzel olmaz mı?"
"Gözlerim gibi mi?" diye sorunca gülecek gibi oldu ama ardından kafasını iki yana sallayıp kapıyı kapattı.
"Soğuk burası, hasta olursun."
Botları kenara bırakıp omuz silkerek ona yaklaştım ve beline sarılıp kafamı göğsüne koydum.
"Seninle bir gece geçirmek var işin ucunda. Bir şey olmaz."
O da kollarını belime doladı, saçımdan öptü.
"Salak." diye mırıldandı.
Ardından sarmaş dolaş odaya girdik, harbiden içerisi dışarıdan daha soğuktu. Berat vücudunu benden ayırıp ilk başta montumu kendi elleriyle çıkarıp, ardından kıyafetlerinin olduğu yere gidip bir kazak çıkardı. Bana doğru attı, anında tuttum.
"Giy şunu üstünü çıkarmadan."
"Ya normalde beni şu an soyman gerekiyordu, sen kat kat giydiriyorsun." dediğimde sırıttı ama sesini çıkarmadı. Bir de eşofman çıkarıp verdiğinde onu bilerek gözünün önünde giyindim, biraz utansam da.
"Hadi yatağa gir." dedi lambayı kapatıp, sokak lambasının ışığıyla aydınlanıyordu oda.
"Seninle beraber yatacağım." dedim inatlaşarak.
"Aksini söylemedim zaten, gir yatağa." dedi odadan çıkıp giderken.
Yatağa geçip yorganı üzerime çektim ve onu bekledim. Aşırı soğuktu harbiden ve iyi ki kat kat giyinmiştim.
Saniyeler sonra Berat içeri geldi, kapıyı iyice kapatıp yatağa geçti. Arkama geçtiğinde olduğum yerde döndüm ve yüz yüze gelmemizi sağladım.
Yorganı üzerime sıkıca örttü, ardından uzanıp dudağımdan sıkıca öptü.
"Bugün başka bir yeri keşfetmek istiyorum, biraz." dediğimde gözlerimin içine baktı.
"Mesela nereyi?" anlamıştı ama beni sınıyordu.
"Merak ediyorum." dedim sorduğu soruya cevap vermeden.
"Merakını gider o zaman."
Nefesim hızlanırken soğuk ellerimi yorganın içinde hareket ettirip, eşofmanın üzerinden aletinin üzerine koydum. Gözünü bile kırpmadan beni izliyordu.
"Aynısı bende de var biliyorum ama seninki farklı." laf çarpmasın diye önceden söyledim.
"Farklıdır muhtemelen."
Eşofmandan belli olan aletini hafifçe sıktım, daha çok hissetmek için.
"Böyle çok anlamıyorum." dediğimde kaşını kaldırdı.
Hiçbir şey demeden elimi eşofmanın, ordan da baksırının içine sokup sıcak aletine dokundum. Damarlarını bile hissedebiliyordum. Ucuna dokunup işaret parmağımla okşamaya başlayınca nefes alışverişlerim hızlandı. Aleti yavaş yavaş elimde sertleşti.
O da elini sırtıma atıp okşamaya başladı, hem azgınlık hem de bir tür mayışıklık vardı üzerimde şu an. Uzanıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Anında karşılık verdi, beni kendine daha çok çekti.
Elimi yavaş yavaş oynattım, bir sikin beni bu kadar zevke getireceğini tahmin etmezdim.
Ağzımdan boğuk bir inleme kaçarken, dudağım yerine çenemi yalamaya başladı. Boynuma kadar yalayıp kalçamı sıktı. Aletini eşofmandan çıkarıp daha hızlandırdım elimi.
"Öpeyim mi orayı?" dediğimde ensemden tutup çenemi ısırdı.
"Eğer bu güzel dudağın oraya değerse, seni sikmek zorunda kalırım. Bu durumda yapmak istemiyorum."
Açık açık konuşması beni daha çok azdırdı.
"Öpeyim?" diye kıvrandım.
"Şşş."
Dakikalarca öpüşüp, aletini okşadım. En sonunda elime boşaldığında onun menisini silmeden kendi aletimi çıkarıp menisini aletime sürüp çekmeye başladım. O da aletime boydan boya dokundu ama kendimi çekmeme izin verdi kendisi yapmadı.
Ben de rahatladığımda, kenarda bir peçete çıkarıp elimi sildi, beni kendine çekti. Bu soğukta ter içinde kalmıştık.
"Kimse gelmez mi?" diye sordum göğsüne kafamı koyarken.
"Kapıyı kitledim, sabah erkenden uyanırım."
"Tamam."
Yeniden birbirimizi öptük, huzurlu ve rahatlamış bir uykuya daldık.