"Niye bu aralar moralsiz duruyorsun?"
İki gün geçmişti o konuşmadan sonra, resmen bir yabancı olmuştuk. O gün yanından geçip gittiğimde hangi kararı aldığımı anlamıştı ve bir daha asla bana yanaşmadı o saatten sonra. Gözümün içine bile bakmıyordu.
Düşman gibi davranması, bundan iyiydi sanırım.
O evde durdukça hem mahcubiyet duygum beni yerle bir ediyordu, hem de utanmaz arlanmaz bir insan gibi duruyordum. Eskiden bir şey yaşadığı insanla aynı evde bulunmak kötü hissettiriyordu, üstelik o ev onundu. Benim gitmem gerekiyordu.
"Biliyorum şimdi kızacaksın ama misafirlik çok uzadı." dedim sigaramı içerken, bir aya yakındır onlarda kalıyordum ve kan bağım bile yoktu. Misafirlik kısa sürerdi.
"Bizim için hiçbir sakıncası yok." dedi direkt, zaten kovacak halleri yoktu.
"Biliyorum ama daha fazla da kalamam." diye mırıldandım, şehire gitmem gerekiyordu ama orada ne yapacağımı ciddi anlamda bilmiyordum. Param bile yoktu, iş bulana kadar kalacağım yer yoktu.
"Aslında bunu sana daha öncesinde söyleyecektim ama yanlış anlarsın diye söylemedim," dediğinde bakışlarımı ona çevirdim, dikkatle dinlemeye başladım. "Biliyorum ki şehirde gidip kalacağın bir yer yok, iş konusu da çetrefilli. Bu yüzden burada tarla işlerine gitsen bir süre, annem geçenlerde görmüş burda tek yaşayan bir dede vardı onun iki odalı bir evi var kızları yanına götürmüş babalarını. Anneme de demişler ki evde birkaç eşya var, bundan sonra bizden kimse bu eve gelmez. İhtiyaç sahibi birine ver, gelip oturmak isteyen sizden izin alıp istediği kadar otursun demiş."
Söylediği her şey kafama yatarken, yürüdüğüm yerde durdum. O da durdu.
"Olum valla böyle bir şey olursa miss gibi olur ha."
"Olur lan niye olmasın, annemle biz konuşmuştuk ama sana söylemedim. Annem ayıp olur falan dedi." dediğinde sırıttım.
"İyi ki dememişsin üzülürdüm biraz, böyle daha iyi oldu." diye açıkça konuştum, Baran'dan başka kimsem harbiden yoktu.
"İyi o zaman, artık gidebileceğim ikinci evim olur." hemen kendine yer ediniyordu pezevenk.
"Bir de bakıyormuşsun burda işleri ilerletiyorum, artık sizin köylünün yerlesi oluyorum." dediğimde heyecanlandı.
"He lan bir de burdan kız buluruz, bebelerin olur. Soyunu çoğaltırsın."
Belki de böyle olurdu, bu köyde olmasa bile başka yerde kendime bir aile kurabilirdim.
"Kısmet." dedim yalnızca, aklıma abisini getirmemeye çalışarak. Ardından sırtına vurdum. "De haydi gidip kıyafetlerimi toplayayım, olursa bu akşam direkt çıkayım."
"Ebesinin amı, ne acelen var?"
"Sabrım yok, yürü." onunla aynı evde bir saniye bile vakit geçirmek istemiyordum.
Konuşarak eve vardığımızda akşam olmak üzereydi, Baran'ı annesiyle konuşmaya içeri yollarken ben odaya geçmiştim. Valize eşyaları koymaya başladığımda bir an önce çıkmanın derdindeydim.
Son iki parça eşyamı koyarken kapı açıldı, Berat içeri girdiğinde kısaca bakıp eşyalarımı doldurmaya devam ettim. O sırada yine kapı açıldı.
"Ekin, hadi annem de geliyor." dediğinde kafamı salladım, Baran dışarı çıktığında saniyeler sonra Berat'da çıktı.
Baran'a seslendiğini duydum. Sonra konuşma sesleri geldi.
"Şehire mi gidiyor?" hevesli bir şekilde konuşmuştu.
"Yok, Celil dedenin evine geçecek."
Birkaç saniye ses gelmedi, ardından sinirli sinirli söylendi.
"Ne alaka oğlum? Siktirsin gitsin şehire, ne işi var burada daha?"
"Abi yeri yok, nerede kalacak? Burada biraz para biriktirip sonra gider ya da kalır kendisi bilir." Baran öfkeyle konuştu.
"Sikeyim yerini de yurdunu da." diye söylendiğini duydum.
Yutkundum, boğazımda bir şey kalmış gibi canımı yaktı.
Gözlerim yavaş yavaş dolarken, düşünmemeye çalıştım.
****
Berat
Ekin