4- YEMİN

24.6K 2.3K 706
                                    

"Ekin!"

Baran tarlanın öbür başından bağırdığında kazdığım yeri bırakıp ona baktım, eliyle gel işareti yapıyordu. 

"Gel, yemek ye."

Aynı sırada kazma kazdığım kuzenleri yemek lafını duyunca anında kazma kürekleri bıraktılar. Hızla onların olduğu köşeye giderken yavaşça bende peşlerinden gittim.

Amcasının iki büyük kızı dün gördüğümün aksine bugün şalvar giymişlerdi. Bu soğukta o şalvarın altına kim bilir kaç kat eşofman giymişlerdir. Onlara göz ucuyla bakıp büyük tepsinin olduğu yere ilerledim. Tek bir tencere vardı tabak falan yoktu, demek ki herkes aynı kabtan yemek yiyecekti.

"Haydi geçin aslanlar iyi çalıştınız." Amcası gaz vermek yerine iyice sinir ediyordu. Para vermeyeceğini bildiği için ırgat gibi çalıştırıyordu şerefsiz.

Yemek yemeden önce soğuğa aldırmadan getirdiğimiz şişede suyu çamurlu ellerime döktüm. Şişeyi bacaklarımın arasına alıp öyle dökmeye devam ederken tepemde biri durdu.

"Ver abi ben dökeyim." dün bana abi diyen kızdı bu. Kafam yukarıda ikilemde kalmış bir vaziyette, ellerim soğuktan donarken birkaç saniye düşündüm. Belki de günahını alıyordum, öyle bir niyetle bakmıyordu. 

Hayır baksa güzel kızdı ama yeminim vardı işte.

"Zahmet olmasın?"

"Ne zahmeti abi." Abi diyordu ama benden toplasan bir iki yaş küçüktü. Yani reşit bile değildi.

Şişeyi alıp elime su döktüğünde aceleyle yüzümü de yıkadım ve sağol diyerek yemek yerine yürüdüm. Herkes oturmuşken o kolu, üstü çamur içindeyken sigara içiyordu ve aynı zamanda bana ters ters bakıyordu.

Ters bakmak da değildi bu, dövecek gibiydi.

İkilemde kalsam da onların yanına adımladım, omzumu delip geçen bakışlar eşliğinde yemeğimi yemeye çalıştım. Berat yemek bile yememişti, yemekler bittiğinde herkes biraz dinlemek için en çamursuz köşeyi kendine seçerken Baran piçi yorgunluktan beni satıp hiç düşünmeden bir ağaca sırtını yaslayarak gözlerini kapattı ve sızdı.

"Ekin," ismimle seslenilince dönüp baktım, amcası uzandığı yerden bakıyordu. "Oğlum bu hayvanlar uyudu, sen ayaktasın sana zahmet gidip arabanın içinden suyu alır mısın yengen bir çay yapsın."

Yengemin de senin de çayının da...

"Tamam Haydar amca."

Sigara yakıp tarlanın başındaki arabaya ilerledim, iki araba bir traktör gelmiştik buraya. Amcasının arabasını bulup ilk başta suyun nerde olabileceğine baktım, arkada olduğunu görünce kapıyı açmak için uzandığım sırada ensemden çekilmemle irkildim. Elimdeki sigara yere düşerken, sırtımı hayvan gibi sertçe kapıya yaslayan kişiye baktım.

Berat.

Öyle sinirli bakıyordu ki ağzımı açamadım.

"Seni uyarmasam, bak seni uyarmasam..." diye soludu. "Bu yaptığını görünce seninle adam akıllı konuşurdum. Herkes kötü niyetli değildir, belki de güzel bir şekilde bakıyor olur. O zaman saygı duyarım, en azından böyle tepki vermem."

Yakamı biraz daha sıkı kavradı.

"Ama ben seni ilk başta uyandığım halde, sen de yemin ettiğin halde bunu yapıyorsan. Senin niyetinin amına korum."

"Bak sana yemin ederim ki bir suçum yok. O niyetle bakıp konuşmadım."

"Kes lan." dedi, çok fazla sinirliydi.

"Berat abi, ben yemin edip söz verdiysem sözümde dururum. Ölen annemin üzerine yemin ederim ki öyle bir niyetim yok."

Araya büyük yeminleri kattığımda sabırla dinledi, işe yaramıştı.

"İstersen şimdi çıkıp giderim burdan önemli değil ama yemin ederim geldiğimden beri kimseye o gözle bakmadım."

Berat'ın gözleri o sıra benim mavi gözlerimde dolandı, uzun uzun dolandı.

Fazla dolandı.

"Nereye gidersen git," dedi gözlerini gözlerimden zorlukla çekip. "Sebebin ben olmayayım. Zamanın gelince siktir git."

İnanmıştı.

Yakamdan itip beni bıraktı, o giderken derin nefesler alıp arkasından baktım. Kendi kendime sinirle güldüm.

"Siktiğimin yerinde düştüğümüz duruma bak." kapıya öfkeli bir şekilde avucumun içiyle vurdum,  dişlerimi sıkarak bir sigara daha yaktım.

Sakinleşmek için sigaramı içerken, biraz kendime gelince suyu alıp onların yanına ilerledim. Berat çoktan oraya geçmiş oturuyordu, hâlâ sinirli duruyordu.

Suyu getirince kızlardan biri hemen elimden aldı, Baran'ın yanına geçip oturdum. Çay olana kadar uyuyan Baran kalktığında biraz daha sinirim geçmişti. Bu yabancı yerde tek tanıdık oydu.

Herkes sohbet edip çayını içerken bir tek ben konuşmuyordum.

Berat bana sinirini unutmuş gibi ciddi ciddi bir şeyler konuşurken sigarasını içiyordu, eline ince bir çubuk aldı ve amcası konuşurken onu dinledi. Kulağı ondaydı ama gözleri yerdeki çamurdaydı. 

Baktığımda iki tane göz çizmişti, çamura yakışmayacak kadar güzel çizmişti hatta. Ne çizdiğinin bile farkında değildi çünkü dikkati amcasındaydı.

Herkes çaylarını içip yeniden işe başlarken, içimde hâlâ bir öfke vardı.

KİMSESİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin