Uyuduğum yerin rahatsızlığı, yorganlardan gelen naftalin kokusuyla bir geceyi atlatmış, dışarıdaki fırtınanın cama yansıyan rahatlatıcı sesiyle uyanmıştım.
Gözlerimi açmıyordum çünkü aynı odayı paylaştığım insanlardan birinin, yani en sinirli olanının ayakta olduğunu fark etmiştim. Berat daha hava tam olarak aydınlanmadan uyanmış, pantolonunu ve üstünü giyiyordu.
Bu köy evinde üç tane oda vardı, biri salon olarak kullanılıyordu bütün kadın takımı orada yatıyordu. Erkeklere yer olmadığı için bu küçük, yataklarla dolu odayı kullanıyorlardı. Buranın sobası bile küçüktü. Diğer oda ise mutfaktı. Tuvalet banyo dışarıdaydı.
Baran lisede akrabasının yanında kaldığı için hiç böyle bir hayatı olduğunu aklımın ucundan geçirmezdim. Zorlu ama huzur dolu bir yaşamı olduğunu şimdi anlamıştım.
"Baran," onca hışırtının arasında Berat'ın sesini duyunca uyuma taklidime devam ettim.
Ses gelmedi.
"Baran, kalk hadi çocuk."
Saniyeler sonra uykulu ses doldu odanın içine. "Tamam."
Baran kalktığında bu saatte nereye gittiklerini merak etmiştim ki dışarıdan küreği al, motorun römorkunu bırak gibi konuşmalarını duyunca tarlaya gittiklerini anladım. Bu soğukta tarlada ne yapacaklar bilmiyordum.
Baran gittiğinde huzursuzca uyumaya devam ettim çünkü iki saat sonra diğerleri de uyanmıştı, sesleri geliyordu. Daha fazla uyursam laf edilir diye kalktım, sönmüş soba eşliğinde titreye titreye üstümü giyinip bir sigara yaktım. O sırada küçük çocukların evdeki bağırışlarını, tabak kaşık seslerini duyuyordum.
"Zehra, su taştı su. Git hele çay demle." annesinin bağırışını duydum.
Sigaram bitmek üzereyken iki saatin ardından dışarıdan motor sesi geldi, onların geldiğini anlayınca hiç istifimi bozmadan sigarayı dolup taşan küllüğe basıp ayağa kalktım. Yatağımı toplayıp kenara koyduğum sırada kapı açıldı.
"Abi ara Mustafa abiyi haber et suyunu bağladık diye."
"Birazdan kahvehaneye gideceğim o zaman söylerim.
İlk Baran ile sonra Beratla göz göze geldim.
"Günaydın reis." dedi Baran sevecen bir şekilde.
"Günaydın."
Abisi hiçbir şey demeden geçip sönmüş sobaya yöneldi.
"Bir sobayı yaksaydın bari amına koyayım." diye söylendi Berat, Baran hemen lafa atıldı.
"Ekin haydi kahvaltıya geç."
Abisine ters ters bakıp kafamı salladım, abisi de Baran'a uyarı dolu bir bakış attı. Sanırım kendisine saygısızlık edilmesinden hoşlanmıyordu.
Beraber odadan çıkıp salona geçmeden önce kapının önünde durduk, mutfaktaki anne ve ablası tepsiye kahvaltılıkları koyuyordu. Baran kapıyı tıklattı.
"Müsait mi?"
"Bir dakika abi." diye bağırdı kız kardeşi. Baran beklerken bana döndü.
"Rahat uyudun mu lan?"
"Sokak taşından iyidir diyeceğim şimdi ama hiç o damara girmeyeyim, daha kahvaltı yapmadık."
İlk başta duraksadı, ardından gülüp omzuma vurdu. O sırada abisi içeriden çıktı, direkt mutfağa annesinin yanına geçti. Salonun kapısını küçük kız kardeşi bana utangaç bakışlar atarak açtığında kafamı eğip içeri girdim.
Sobanın yanında sofra bezi vardı, geçip köşeye oturduk. Biz sohbet ederken abisi geldi ve karşımıza oturdu. Kucağında en küçük kardeşi vardı, annesi tepsiyi getirdiğinde kahvaltı yapmaya başladık.
"Oğlum, ye ha çekinme." dedi annesi.
"Sağol teyze."
Abisi herkese ekmek dağıtırken beni es geçince Baran hemen kendi ekmeğini bana uzattı.
Abisine ters bakışlar atıp zor bela kahvaltımı tamamladım.