Sıfır uyku, sıfır enerjiyle sabah erkenden tarlaya gelmiştik. O piçin amcasını bile görünce sinirleniyordum. Onun soyundan kimseyi görmek istemiyordum. Baran hariç.
"Kardeş," yarım yamalak Türkçe konuşan bir abi bana seslenince ona döndüm, küreğin sapına yaslanmış gülerek bana bakıyordu. "Topraktan alacağın bir öc mü var bu ne kin?"
Bunu söylediğinde etraftakiler güldü, gülenlere tek tek bakıp yine o adama döndüm. Dalga mı geçiyordu yoksa konuşma tarzı mı böyleydi bilmiyorum ama rahatsız olmuştum.
Samimiyetsizce gülümseyip işime devam ettim, diğerleri hâlâ gülmeye devam ediyordu.
Umursamadan işimi yapmaya devam ettim, öğle arası geldiğinde yemek için amcasının olduğu tarafa gittim. Yine kalabalıktı, köy ahalisi yolda geçerken uğrayıp çaylarını içiyorlardı. Benim yaşlarımda da birkaç kere gördüğüm çocuklar vardı.
"Gel aslanım, gel." amcası beni görünce hemen boş yeri gösterdi, işini fazlasıyla gördüğüm için ilgi gösteriyordu.
"Selamün aleyküm." dedim oturup, hepsi bana bakıyordu.
"Aleyküm selam." dedi hepsi bir ağızdan.
"Kaç dakikadır gözlem yapıyorum, en iyi çalışan sensin." sesin geldiği yere baktığımda daha önce köy meydanında gördüğüm benden belki birkaç yaş büyük oğlanın konuştuğunu gördüm.
Yakışıklı bir suratı vardı, samimi birine benziyordu. İçlerinde en ağır duran oydu.
"Sağol." dedim gülümseyerek.
"Diğerleri hayvan hayvan." Amca dert yakınırken hepimiz sırıttık.
"Ekin aslan aslan." Az önce konuşan yakışıklı adımı biliyordu ama ben daha bilmiyordum.
Muhabbet ilerlerken adının Akın olduğunu öğrendiğim, kafamın içinde yakışıklı demekten vazgeçtim. Çokta yakışıklı sayılmazdı, Berat'dan yakışıklı değildi mesela.
Orospu çocuğu Berat.
"Sen biraz daha otur onlar işlerine başlasın." dedi Akın sırıtarak, millet kalktıkça ikimizin arasındaki mesafe azalmış artık genel değil direkt birbirimize konuşuyorduk.
"Kürtçe küfür etmeye başlarlar, anlamıyorum da zaten." dediğimde güldü.
"Sen aklında tut bana söyle, Kürtçe biliyorum biraz."
"Mesela 'meska' ne demek? Öyle bir şeyi söylüyorlar sürekli."
"Bak demek herhalde." O da tam emin konuşmamıştı.
İkimiz gülerek sohbet ederken biraz ötede Berat'ı gördüm, o da kendi tarlasına gidiyor olmalıydı. Amcasıyla konuşurken beni görmediğini düşünmüştüm ama bakışları dikkatli bir şekilde benim olduğum tarafa döndü. Ne kadar süredir burda duruyordu bilmiyorum ama baya bir süredir burada olduğu kesindi.
Gülerek sohbet ettiğimizi görmüştü.
O ana kadar aklımda farklı bir şey yokken, Akın'a baktım. Güzel bir arkadaş olabilirdik ama o şerefsizin bizi arkadaş olarak bilmesine gerek yoktu.
Keyfim yerine gelirken, o gidene kadar sohbet etmeye devam ettim bilerek. Zaten sohbeti de güzeldi.
***
Kısa ama sık bölümler... her konuyu bir bölüme sıkıştırıp günler sonra bölüm atmak istemiyorum yani diğer yazarlar uzun bölümler yazıyor çünkü betimleme ve olayları ayda yılda bir bölüm attıkları için (ben kendimi bunun dışında bırakıyorum durgunluk donemim harici hiç ayda yılda bir bölüm atmazdım deprem şu bu üst üste geldi) uzun atıyorlar. Ben kısa ama sık atıyorum. Bana alışanlar vardır zaten ama bölümlerin kısalığına isyan edenlere söylüyorum.