Bir masalın sonuna gelmiştim.
Masallar zaten hep kısa olurdu, benimki biraz daha kısa sürmüştü. Ve kötü sonlu bir masaldı bu, kötü sonlu masallar olur muydu?
Berat'ın söylediklerinden sonra eve gitmeyip, geçen sefer içki içtiğimiz tepeye çıkıp uzun uzun düşünmüştüm. Dedikleri beni kırsa bile doğru olduğu yerler de vardı. Daha onu tanıyalı bir ay bile olmamıştı, ne kadar ben önce davranmış olsam da onun da gönlü vardı biliyordum ama belki de o kadar büyük bir şey değildi.
Bir ay içinde nasıl bana, benim ona hissettiğim duyguları hissedebilirdi ki zaten?
Kimsesiz kalmış biriyken, en ufak sevgi kırıntısına muhtaçken onun bana muhtaç olup, o duyguları hissetmemesi normaldi.
Benden hoşlansa, daha fazlasını isteyecektim. Aşık olsa yine fazlasını isteyecektim.
Berat bunları bana sunacak biri değildi.
Kimsesiz olmak bir dil gibiydi aslında, aynı dili bilmediğin kişiler seni anlamazdı. Onun beni anlaması zordu, ben de onu aynı dilden konuşmaya mecbur bırakmıştım bir nevi.
Sadece cinsel istekle yaklaşması ise, kendi kendimi haksız çıkardığım bütün olayların üstünü gölge gibi örtmüştü. Öfke vardı içimde, o kadar güzel davranmasının tek sebebi cinsellik olamazdı. Eğer öyleyse de, haklı olduğu yönleri silip atardı.
Eve döndüğümde o da yoktu, işi olduğu için dışarı çıkmıştı. Zaten ancak iş ve karı kız peşinde koşuyordu. Daha doğrusu kızlar onun peşinden koşuyor, kızlar hevesleniyor onlar perişan oluyordu. Ha bir de ben.
Ben enayiydim zaten.
Odaya girip ne yapacağımı düşünürken, Baran yanımda yeni yaptığı sevgilisiyle konuşuyordu.
"Yok güzelim ya, sizin suyu niye keselim?" yalan söylüyordu, kızdan haber alıp gidip suyu kesmişti sabah.
"Tamam, babanın siniri geçsin yarın markete çık orada seni bir göreyim."
Millet birbirini görmek için gizli buluşmalar yapıyordu, ben istediğim her an görebiliyordum ama o bana baksa bile beni görmemişti. Sıkıntıyla gözlerimi yeniden telefon ekranına diktim.
Telefonumda iş teklifinin olumsuz olduğuna yönelik mesajı dakikalardır okuyordum. Hiçbir şey yolunda gitmiyordu ve bu durum çıkmaza sürüklemişti beni.
Baran telefonla konuşarak odadan dışarı çıktığında, ben de salona geçmek için ayağa kalktım. O sırada kapı açıldı Berat girdi içeri, o konuşmadan beri saatler geçmişti onu ilk defa görecektim.
Odaya girdiğinde beni karşısında görünce duraksadı, sanki nasıl bir tepki verdiğimi kestirip ona göre davranacaktı. Birkaç saniye yüzüne bakıp ardından dümdüz bir ifadeyle bakışlarımı kapıya dikip yürüdüm.
Kapıyı açıp gitmeden önce onun güldüğünü duydum, dalga geçer gibi.
Dişlerimi sıkarak salona gitmek yerine bahçeye çıktım, biraz sigara içip kafa dağıtmam gerekiyordu.
***