Tekrar ayağımı uzattım bu sefer bastım. Çiçeklere ulaşmama az kaldığı sırada ne olduğunu anlayamadan kendimi yerde buldum, ayağımı oynatamıyordum telefonum da parçalanmıştı düştüğüm için. Ne yapacağım şimdi ben?
Gerçekten ne yapacaktım. Bileğimi ne kadar kıpırdatmaya çalışsam da kıpırdatamıyordum işte daha ne diye uğraşmaya çalışıyorsam.
"Hazan!" bu endişeli ses tonu çok tanıdık geliyor.
"Hazan!" ve bu da abimin sesi büyük ihtimalle önceki ses tonu da Barış'ın sesiydi. Tezimi doğrulamam çok uzun sürmemişti bile.
"İyi misin? Bir şeyin var mı?"
"Sadece biraz bileğim ağrıyor."
"Diğerleri nerde peki?"
"Bilmiyorum sadece şu yukarıdaki mor menekşeleri alacaktım daha sonra ne olduğunu anlayamadan kendimi yerde buldum."
"Ne diye aksi işler yaparsın ki? Dur bir arayayım Berk'i de meraklanmasınlar."
"Alo. Berk? Hazan mı? Evet evet yanımda. Ayağını incitmiş olabilir. Tamam. Geriye doğru gelin görürsünüz. Hadi görüşürüz."
"Gel bakalım buraya seni şuradaki taşa oturtalım." bir kolumdan abim bir kolumdan da Barış tuttu. Yavaşça beni kaldırıp taşın üzerine oturttular. Abim su uzattı içtikten sonra düşmenin etkisinden dolayı oluşan korkum biraz geçmişti.
"Siz buraya nasıl geldiniz? Yani bizim buraya geleceğimizi nerden biliyordunuz?"
"Selim söylemişti kapıdan çıkmadan." of Selim ne diye dersin ki ama bir yandan da benim açımdan iyi oldu. Şu halime bakınca gerçekten akılsız bir davranış yaptığımı fark ettim ama annemle aramadaki buzları hiç olmazsa eritebilirim diye düşünmüştüm.
"Sanki bir çiçekçide bulamayacaktın."
"Sağ ol iç ses. Her zaman çok yardımcı oluyorsun."
Ben kendi içimde savaşırken bizimkiler gözüktüler. Eylül ve Serra koşarak geldiler.
"Hazan iyi misin?"
"İyiyim Eylül merak etme benim sakarlığımdan. Her zamanki Hazan işte."
"Saçmalama eğer biz de geç fark etmeseydik senin yanımızda olmadığını, sorun olmazdı sen de bizim kusurumuza bakma."
"Ya tamam Serra boşverin sonuçta olmuşla ölmüşe çare yok."
"Peki."
"Hadi herkes kamp alanına doğru gitsin. Eymen sen Hazanla kal Berk arabasını getirsin. Siz onla burdan hastahaneye gidin ben de peşinizden gelirim. Araban bende Eymen." Eymen başıyla onayladı. Berk'de arabayı almak için gitti. Eymen'de yanımdaki taşa oturdu.
"Biraz daha iyi misin yaramaz?" güldüm ve koluna vurdum.
"Bana diyene bak sanki sen küçükken çok akıllıydın annen hep beni överdi."
"Bak küçükken diyorsun ama."
"Olsun. Büyüyünce rolleri değiştirdik diyelim o zaman." güldük. Eski günleri hatırlamıştık. En güzel en mutlu günlerimdi benim. Abimden bile iyi anlaştığım birini bulmuştum bir kardeşi bulmuştum. Berk arabayla geldikten sonra Eymen beni yavaşça kaldırdı. Diğer tarafıma da Berk gelip yardımcı oldu. Arka koltuğa oturdum ve ayaklarımı uzattım. Eymen'de ön koltuğa geçti. Hastahaneye geldiğimizde bir tane tekerlekli sandalye getirdiler. İlk defa tekerlekli sandalyeye oturdum. Gerçekten değişik bir duygu. Doktor film filan bir sürü sey istedi en sonunda sonuçlar çıkınca içeri girdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan
Teen FictionHazan'ın sade ama gizli dünyasını keşfetmeye hazır mısın? Belki de öğreneceği şeyler olmasaydı daha normal olan hayatına devam edebilirdi...