"Hazan! Hazan! Hadi uyan!" Abimin sesi yankılanıyordu beynimin içinde. Birden gözlerimi açtığımda abimin karşımda olduğunu görünce hıçkırarak ağlamaya başladım. Allah'a şükür ki rüyaydı.
"Tamam prenses, tamam geçti. Sadece bir rüyaydı." Abim bunları sürekli tekrarlıyordu. Bir kaç dakika sonra hıçkırıklarımın yerini iç çekişlere bıraktığımda abimden ayrıldım.
"Ne gördün bakalım?" abim sesini çok incelterek sormuştu eğer ağlamıyor olsaydım onunla dalga geçebilirdim.
'Hazan bu halinde bile saçmalıyor musun?'
'Hoşgeldin iç ses, güle güle iç ses.'
"Zor bir soru sormadım Hazan, sadece ne gördüğünü söyleyeceksin. Bu kadar düşünmene gerek yok. Söyle bakalım." Ne kadar çok konuşmuştu abim ya.
"Yok birşey abi boşver. Şu an dinlenmeye ihtiyacım var."
"İyi. Ben bunu öğrenmesini bilirim. Hadi uyu artık."
"İyi geceler abi." Yanağına bir öpücük kondurdum. Daha sonra abim odamdan çıkınca üstümü değiştirdim resmen kan ter içinde kalmıştım. Biraz dışarıya baktım hafiften yağmur yağıyordu. Allah'tan gök gürültüsü yoktu. Nedensizce her şimşek çaktığında, gök gürlediğinde çok korkuyorum. Geri yatağıma dönüp yattım.
Sabah uyandığımda saat daha yediye geliyordu. Biraz balkona çıkıp hava aldım. Havanın güzelliği ve denizin kokusu her zamanki gibi dışarı çıkma isteği uyandırıyordu. Hemen altıma siyah taytımı üstüme de spor ceketimi alıp saçlarımı yukardan bağladım. Telfonumu ve kulaklığımı aldıktan sonra evdekilere not bırakıp evden çıktım.
Dışarı çıkar çıkmaz deniz kokusunu içime çektim ve sahilin yürüyüş kısmına doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Telefonumu açtığımda bir sürü mesaj vardı çoğu bizim gruptakilerdendendi. Şu an sadece bu anın tadını çıkarmak istediğim için onlarla sonradan ilgilenecektim. Kulaklığımı takıp müziği açtım.
Yürüyüş kısmı için ayrılan bölüme geldiğimde etrafa baktım. Bir çok insan yağmur sonrası açan güneşin sıcaklığıyla bu anın tadını çıkartıyordu. Ben de önce biraz yürüdükten sonra sevdiğim büyük bir ağacın yanına gittim. Ağacın hemen önüne sallanan bir oturak yapmışlardı. Boş olduğunu görünce oturdum. Kulaklarıma gelen hafif ve güzel bir müzik sesiyle karşımda duran deniz manzarası harika bir görüntü oluşturuyordu. O sırada yanıma çok şirin bir köpek geldi. Biraz sevdikten sonra geri döndü ve sahibinin yanına gitti kafamı kaldırıp gülümsemiş ve sonra da arkamı geri dönüp yürümek için bir adım atmıştım ki kafam bir anda dank etti.
'Bir dakika... O... O Barış' mıydı? Ve ben ona mı gülümsedim?'
'Evet. Ne yazık ki Hazan.'
"Neden durdun Hazan? Bir şey mi diyecektin ha bir de gülümsemiştin değil mi?" dedi Barış ve ses tonunu alaycı bir tonda kullanmıştı. Gözlerimi kısarak geri döndüm ona karşı.
"Eğer sen olduğunu bilsem emin ol suratına dahi bakmazdım ve şu güzel günümü senin gibi egoist bir insanla konuşarak mahvedmeyeceğim." Hemen kulaklıklarımdan gelen müziğin sesini yükselterek ilerlemeye başladım. Bir süre sonra da koştum. Neden acaba sürekli görmek istemediğim şahsiyetleri görüyordum ki. Kendini beğenmiş ukala işte. Of neyse düşünmeyeceğim.
Benim düşünmem gereken daha önemli şeyler var. Mesela ailemin benden sakladıkları sırlar, o harf... Bütün bunlar ne demek tehlikede miyiz, yoksa biz mi birine bir şey yaptık? Aklımda çok fazla soru var. Biraz dinlenmek için çimlere oturdum ve telefonuma baktım. Whatsapp'tan 4 konuşmadan 738 mesaj vardı. Ne konuştunuz bu kadar iyi ki dünden bu yana telefonu elime almadım. Mesajlara girdiğimde bizim sınıfın açtığı saçma bir gruptan, bizim beşli olarak oluşturduğumuz gruptan, bir de 2 yabancı numaradan mesaj vardı. Bizim beşimizin olduğu "Bizim Tayfaa" adlı gruba girdim. Bu isim sağ olsun her zaman ki gibi Selim'den çıkmıştı çoğumuz itiraz etsekte böyle kaldı. Neyse mesajlara baktım çok fazla güncel konu yoktu ama son mesajlara doğru benim nerede olduğumu sorup durmuşlardı. Daha sonra sınıfın grubuna girdim. Bir dakika ! Yok artık matematikçiden yazılı sorularının cevabını çalmışlar zaten normalde bu kadar mesaj gelmezdi bu gruptan bir gariplik var diyordum. Ee bu tarz işler de anca bizim Ajan Can'dan çıkardı. Yine yaptı yapacağını umarım yakalanmaz. Daha sonra geriye kalan iki farklı numaradan gelen mesaja baktım.
"Bu ne cesaret dışarı çıkmana nasıl izin verdi ailen gerçekten çok merak ediyorum. Dikkatli ol Hazan! Hayatın bir uçurumun kenarında!"
Ne diyordu bu, numarayı aradım ama kullanılamamaktadır diyordu. Hemen abimi aradım ve bulunduğum yeri bildirerek yanıma gelmesini istedim. Sürekli etrafıma bakıyordum. Daha sonra orada bulunan süper markete girdim. En azından burası büyüktü. Telefondaki diğer yabancı numaradan gelen mesaja baktım.
"Bir daha kim olduğunu görmeden kimseye gülümseme hem de bana sinirli bir şekilde bakma zaten çirkinsin daha da çirkin oluyorsun ve benim gibi biri o çirkin suratı görmek zorunda değil."
Yok artık ya? Barış mıydı bu cidden? Numaramı kimden buldu ki? Cidden ya bir insan bu kadar sinir bozucu olabilir miydi ki? Çirkinmiş? Türünün son ve tek örneği egoist ukala.
Marketten çikolata almak için en köşede bulunan çikolataların yanına gittim. Çikolataları aldıktan sonra hemen yan tarafta bulunan nescafelerden aldım. Arkamdan bir ses geldi etrafa baktığımda kimse yoktu. Elimden bir paket yere düştü. Onu almak için eğildiğim sırada birinin ayakları tam önümde durdu. Kafamı kaldırdım.
"Merhaba Hazan."
Bir dakika bu oydu. Fotoğraftaki ve rüyamdaki çocuk...
.............................................................
Merhaba hepinizi çok beklettim biliyorum ama çok yoğun bir programım var bu yüzden ancak şimdi yayınlayabildim belki biraz kısa ve sıkıcı bir bölüm olmuş olabilir benim pek içime sinmedi ama umarım beğenirsiniz. Hepinizi çoooookkk seviyorum. Görüşmek üzeree :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan
Teen FictionHazan'ın sade ama gizli dünyasını keşfetmeye hazır mısın? Belki de öğreneceği şeyler olmasaydı daha normal olan hayatına devam edebilirdi...