Ellerim titreyerek mektubu okumak için açtım.
Tam okumaya başlayacağım sırada abim içeriye girdi. Ben ona şaşkın gözlerle bakarken o da elimden mektubu çekti. Ben de kolyeyi almaması için saklamaya çalıştım.
"Hazan bunlar senin eline nasıl geçti? Ayrıca ben seni aradım o kadar neden geri dönmüyorsun bana?" hiç bir şey diyemiyordum. Abimi daha önce bu kadar sinirli görmemiştim.
"Konuşsana Hazan! Bu mektubu nereden aldın?!" ağlamaya meyilli olan gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı bile. Abim mektubu cebine koyup hızlıca odadan çıkarak kapıyı çekmişti. Yatağıma uzanarak ağlamaya devam ettim.
Bir an soğuk bir rüzgar tenime çarptı. Ürpermiştim. Hiç bir ses yoktu. Sessizliğin içerisinde kendimi boğuluyor gibi hissediyordum. Gözlerimi açmaya çalışsam da olmuyordu. Biraz daha çabaladım ama bu sefer etraftaki fazla ışıktan gözlerim kamaştı. Zamanla gözlerim etraftaki ışığa alışınca nerede olduğumu kavramaya çalıştım. Ellerim ve ayaklarım bağlanmıştı. Ağzımı kıpırdatmaya çalışsam bile oynatamadım çünkü tahminimce bant vardı. Etrafıma baktığım da yerde bir sıvı vardı. Kan gibiydi ama emin değildim. Birden burnuma keskin berbat bir kokunun dolduğunu hissettim ve yerdeki sıvı gittikçe çoğalıp bana yaklaşırken sadece ağlayabiliyordum. Birden tanıdık bir sesin kahkahaları geldi kulağıma güzel değil berbat bir kahkahaydı ve şiddetini gittikçe arttırıyordu. Kulağımı kapatma isteği duyarken aynı zamanda da çığlık atma isteği uyanıyordu içimde. Yerdeki sıvının bana ulaşmasına çok az kalmışken bir silah sesi kadar keskin bir ses kulaklarımı doldurduğu bir an da her yer karadı ve birinin beni çağırdığını hissettim. Sonunda çığlık da atabilmiştim.
''Hazan, uyan!'' Gözlerimi açtığım sırada karanlığın içinde yanımda bir tek annem vardı. Ona sarıldım, ben biraz ağladıktan sonra sakinleştiğimi anladığında hiçbir şey demeden odadan ayrıldı. Bana böyle davranarak olayları daha çok araştırmama hiçbir şekilde engel olamayacaklar. Artık her ne olursa olsun öğrenmek istediğim bir gizle karşı karşıyayım belki de beni karanlığa hapsedecek bir gizle.
Sabah uyandım. Okul kıyafetlerimi giymek için elime aldığım sırada aklıma müzik hocamın dedikleri geldi. Ben tabi ki de çok güzel bir şekilde şarkı bulamamıştım. Şimdi ne yapacaktım acaba? Aklıma gelen fikirle hemen telefonumu elime aldım. Whatsapp grubumuza girerek durumu anlattıktan sonra hepsinden birer şarkı seçmelerini istedim ve hazırlanmaya başladım.
Okul kıyafetlerimi giydikten sonra Eylül ve Selim'in aldıkları bileklikleri taktım saçlarımı da açık bıraktım. Parfümümü de sıktıktan sonra dudaklarıma nemlendirici sürdüm havalar tam ısınmamıştı bu yüzden üstüme kot ceketimi aldım.
''Hazan! Hadi in artık!'' birileri bugün erken kalkmış galiba. Abimi daha fazla sinirlendirmemek için merdivenleri hemen indim ve ayakkabılarımı giydim. Arabada abimle hiç konuşmadım gerçi evdekilerle de konuşmamıştım. Bu belki de uzun süre devam edecekti. Zaten annemin artık nöbetleri filan da başlayacakmış bundan dolayı bize pek fazla zaman ayıracağını sanmıyorum. Babam da her zamanki gibi çok yoğun olduğundan sürekli dışarıda.
Telefonumun titrediğini fark edince elime aldım. Gelen mesajlara baktım.
Selim her zaman ki gibi bu konuyu da dalgaya almıştı. Eylül '' Varsa Söyle '' şarkısını seçmişti. Serra'da mesajlara bakmış olacak ki o da Pinhani'den ''Ne Güzel Güldün'' şarkısını seçmişti. Berk'te hiç beklenmeyecek bir hareketle ''Yalnızlık Senfonisi''ni seçmişti. Grubun yeni üyesi olan Eymen'de Teoman'dan ''Sevdim Seni Bir Kere'' şarkısını seçmişti. Benim aklımda bir şarkı daha vardı. Hepsini hocama söyleyecektim. O karar verse bence en iyisi olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan
Teen FictionHazan'ın sade ama gizli dünyasını keşfetmeye hazır mısın? Belki de öğreneceği şeyler olmasaydı daha normal olan hayatına devam edebilirdi...