14• "Gelincik"

908 175 220
                                    

Oy ve yorum🍫
•••

Ona şimdi demiştim. Ne akla hizmet bunu demiştim bilmiyordum ama parktaydım işte. Salıncağa oturmuş kendimi ileri geri yapıyordum ayaklarımla. Hm. Heyecanlanıp aceleyle gelmezdi umarım. Gerçi pek seçenek bırakmamıştım ama umarım olmazdı. Pufladım ve Ayaklarımla oynatmayı bırakıp kendi kendine sallanmasına izin verdim. Üstümdeki tişört o kadar güzel hissettiriyordu ki bir kaç dakika sadece rüzgarın tenime değmesini hissetmeye odaklandım. İyi hissettiriyordu sahiden.

"Jeongin?"

Ne zaman kapadığımı bilmediğim gözlerimi yavaşça açtığımda sağıma döndüm aynı sakinlikle. Gelmişti. Cidden de gelmişti.

Hemde siyah kapşonlusuyla.

"Hyunjin." Dedim düz bir ifadeyle. Ses tonumda fazla sakindi. "Cebinden kırmızı tişört çıkarıp parkta mı giyinceksin bence bu büyük bir gelişme olur. Sevdim. Hadi yap." Gülümsedim gözlerimi kapatarak. Bekliyorum. Hala bekliyorum?

"Şey ben... İçime giydim."

Sadece bakıştık. Ben ona o bana baktık öyle birbirimize. En sonunda gözlerimi kıprıştırıp önüme döndüm. İçine giymişti demek. Anlıyorum. De. Durun bir dakika. Bu sıcakta siyah uzun kollunun içine tişört mü giymişti?!

Salıncaktan kalktım ve çatık kaşlarla tam önünde durdum. Gözlerini kaçırıyordu hain. "Hyunjin bu sıcakta içine tişört mü giyindin sen?"

"Ben terlemi- Jeongin gelme."

"Kırmızıyı görmediğim sürece kırmızı giyinmiş olmazsın." Yaklaştıkça o geriye kaçıyordu. Bir iki hızlı adım attım ama sonuç aynıydı. Refleksleri iyi olduğundan kapşonunu tutamıyordum. "İlla tişört giymek zorunda değildin Hyunjin. Hadi gel birlikte onlar gelmeden kırmızı kapşon alalım alalım sana. Kaçma. Ortalık yerde üstünü çıkaracak değilim."

"Açıkcası gerçeği öğrenince muhtemelen yapacaksın."

Kaşlarım havalandı. Ne gerçeğinden bahsediyordu ki? Ben asla öyle yersiz bir davranış-

"Tişört değil kapşonlu zaten altımdaki." Durdum yerimde. Ne yani o siyah şeyin altına bir de kırmızısını mı giymişti? Durum buysa yersiz olmazdı ve evet. Haklıydı. Yapacaktım.

"Acımayacak sadece çıkaracağız."

Bir iki adım ileri gittim o ise geriye. Bir iki bir iki derken durur gibi yapıp üstüne koşmaya başladım. Maalesef kanmamış ve o da koşmaya başlamıştı. Parkta daire çizmeye başladığımızda kaydırağın altından geçip önüne geçtim. Bu küçük bir çığlık atmasına neden olmuştu. Kendimi tutamayıp kıkırdadım. Geri geri kaçmasına rağmen o da gülmüştü. "Yaa terleyeceksin. Ciddiyim hasta olacaksın. Hava güzelken hasta olmak daha zorludur. Bari alışveriş merkezine felan gidelim altındakini çıkar ki terleme."

Seslice derin nefes aldı biraz uzağımdaki beden. Siyah şapkonunun altından yüzünde hafif bir gülümseme olduğunu görmüştüm. "Bir hafta önce ben asla... Böyle olabileceğimizi düşünmezdim. Durup düşününce hayal gibi geliyor hala."

"Neden ki? Gözünde nasıl biriyim ki ben?"

"Bana has değil Jeongin." Uzun kolunu iyice çekiştirdi ve avcunun içine aldı. "Nazikliğin, düşüncelerin herşeyin o kadar meleksi ki... Her ne kadar cana yakın olsanda herkesin gözünde o ulaşılmaz kişisin. Örnek olarak alınan hayran kalınan kişi sensin. Ben sadece sana o çikolatayı gönderirken sadece... Sadece bir kere olur da bana dönüp gülümsersin diye düşündüm. Hayal kurmayı severim ama hayallerimin ötesindeydi bu durum."

Gözlerimi kıprıştırdım. Cidden böyle miydi? Herkes bu yüzden mi yanıma gelince heyecanlanıp gülümsüyordu? Demek sabahki olay da bu yüzdendi. Yutkundum. Öyle bir amacım veya vermek istediğim hissiyat yoktu. Kişiliğimdendi sanırım. Elimi kaldırdım ve gözümün önüne gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Hayallerin ötesi demek... Bakışlarımı yerden çektim. Hayal demek. "Hyunjin hayal kurmayı sever misin?"

"Hm. Evet. En sevdiğim şey diyebilirim. Kendi kafamda kurduğum sadece benim bildiğim, benim imkansızlıklarım. Hoşuma gidiyor."

Gülümsedim. Bu hoşuma gitmişti ve aklıma bir fikir getirmişti. Ayrıca ayrıca uzun konuşmasını cidden seviyordum. İlk başlardaki o kaçamak cevapları yoktu. Kalbini açıyordu yavaşça. Bu beni aşırı mutlu eden bir şeydi şu an. "Biz grupçada severiz hayal kurmayı. Saat kaç gibi evde olman gerek? Eğer biraz geceye kalırsan sana bir şey göstermek isterim."

İyice yaklaştım yanına. Bu sırada ellerimi arkamda birleştirmiştim. "Gece kalmayı pek sevmiyorum ama olabilir yani bir şey olmaz. Kalırım ben."

"Güzell."

"Güzel olan nedir küçük tilki ve siz niye haber vermeden geldiniz yahu?" Changbin hyungun sesini duymamla hemen o tarafa döndüm. Yanında Felix buraya geliyorlardı. Aha. Durun. Hyunjin onu erken çağırdığımı bilmiyordu. Gözlerimi büyütüp Felix'e selektör çaktım. Hyungu kontrol altına alması gerek- "Bizde Felix'imle herkesten önce buluşup date yapalım demiştik. Aaa sizi iki çakal yoksa sizinde mi amacınız buydu?"

Felix müdahale edemeden Changbin hyung sorusunu sorup beni yerin dibine soktuktan sonra gülmüştü. Ah. Rezil olmalara doyamıyordum cidden.

Yine de Hyunjin'e baktım göz ucuyla. Tepkisini merak ediyordum. Sonra gözlerimiz kesişti. Parlak gözleri vardı yüzünün yarısını kapanmasına rağmen. Yutkundum ve önüme döndüm. Nedense böyle sıcak olmuştu sanki.

"Güzelim ah niye vurdun ki sen şimdi? Her neyse Hyunjin'di değil mi? Ben Changbin. Tanıştığıma memnun oldum!"

Hyungun sesi o kadar fazlaydı ki Hyunjin'den hafif bir geriye kaçma hissiyatı almıştım. Bu seferde hyunga baktım gözlerimi büyütüp. Anlayıp tepki verin aaa bağıracağım şimdi.

"Bende memnun oldum hyung. Evet şey Hyunjin ben."

Kekelememesi hoşuma giderken hafifçe gülümsedim. Gelişiyordu. Hwang Hyunjin yavaşça bir şeyleri hallediyordu!

"Ulan ya!"

Yüksek sesle soluma baktım. Minho Hyung bağırmış kaldırdığı ellerini sertçe pantolonuna vurmuştu. "Niye erken geliyorsunuz abi siz!"

"Ne oldu lan?!"

Cidden. Aşırı aşırı gürültülü bir grubumuz vardı. Kafamı iki yana salladım asla iflah olmaz- o sırada görmüştüm. Hyunjin. İşaret ve baş parmağıyla geniş tişörtümü tutmuştu. Destek almak ister gibiydi. Yutkundum. Hem gürültülü hemde tanımadığı kişilerdi. Haklıydı yani. Yüzüne baktım ve genişçe gülümseyip tutunduğu yeri bırakmasını sağladım.

Elimi eline kenetlediğimde ise... Bu his de neydi? Sanki bir an etraf sessizleşmiş arkadan bağıran hyungların sesi bulanıklaşmıştı. Koyu gözlerin içine baktım. İçimden bir ses onunda böyle hissettiğini söylüyordu.

"Sincabı çağırmıştım ben. Herkesten önce buluşacaktık!"

"Sevgilisi olan benim lan. Ayrıca tilki ve gelincik herkes önce gelmişti. O değil de şu ileriden gelenlerde bizim aşk özürlüleri değil mi? ALOOG CHAN SEUNGMİN ARABA GELİYOR ÖLMEDEN GELİN LAN!"

Hyung... Cidden. Kulağım... Neyse sakinim. Evet. Tatlı bir Jeongin'im bugün. Çok tatlı hemde. Bu arada gelincik mi? Gözümü Hyunjin'den çekmeyip kıkırdadım.

"Gelincik."

"Tilki."

O da kıkırdayınca gülümsemem solmadan önüme döndüm. Tatlıydı. Hmhm. Sadece tatlı.

•••

Chocolate •Hyunin• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin