Evlatlık

650 25 40
                                    

Hayır, ya ben evlatlık olamazdım. Yani onlar yüzünden mi benim hayatım kararmıştı? Şaka yapıyordu.

Zoraki de olsa kahkaha attım. Çünkü şaka yapıyordu. Ona baktım. Gözlerim onun gözlerine bakınca gerçekleri anladım. O gerçekten ciddiydi.

"Ha ha ha çok komik." Tabletini tahta olan masaya koydu ve yanıma geldi ve nazikçe oturdu. Sabırla nefes verdi.

"Biliyorum, senin için inanması zor ama gerçek bu. Gerçek ailenizi merak ediyor musun?" Alayla güldüm ve gözümü başka yere çevirdim. Beni terk eden birileri ile nasıl görüşebilirdim ki? Ağzımı açıcağım sırada nazik odun konuşmaya başladı. "Görüşmek istemeyebilirsin. Tabiki seni anlarım ama onlara bir şans ver." Başımı dizelerime doğru eğdim. Nasıl cevap vericektim? Şimdiden onlardan nefret etmeye başlamıştım. Peki onları görünce nasıl tepki vericektim?

Bir el yüzümü yukarıya kaldırdı. Bu el Cengiz'in eliydi. Yüzlerimiz aynı hizaya gelince konuşmaya başladı. "Konuşmak istemediğine emin misin?" Derin derin nefes verdim. Şimdi işin duygusallık tarafından değilde mantıksal yönünden bakmalıydım. Kalacak bir yer İstanbul gibi bir yerde bulmak zordu ve ailem yani üvey ailem beni rahatlıkla bulabilirdi. Belki ailem ile anlaşıp, orda 18 yaşıma gelene dek orda kalabilirdim. Sonrası bana kalmıştı ama tek sorun benim doğum günüme 6 ay olmasıydı.

Elini boynumdan çekip, "kabul" dedim ve koltuğa yattıp, battaniyeyi kafama kadar çektim. Sıcak hava ile beraber battaniye eklenince hem daralmış hem de terlemiştim. Daha fazla dayanamayıp battaniyeyi belime kadar çekip gözlerimi kapattım.

Sonra aklıma gelen şey ile sinsice gülümsedim. "Bu arada Sema'nın lakabı 'Nazik Odun.' diyerek gülümsedim. Birden koltuktan ayağa kalkarak. "Biliyordum işte!" Diye çocukça bağırdı. Bana bakan koruma yanmasın diye "kızı ben zorladım. Eğer onu attırırsan-" diyecek bir şey bulamayınca "gerisini sen düşün." Aslında hiçbir şey yapamazdım. Beni şurda öldürse kimsenin ruhu duymazdı.

Cevap vermeden hızlı bir şekilde geçip, gitti. Ben ise daha bir iki dakika önce duyduklarımı sindiremeden kendimi uykuya teslim ettim.

Cengiz Kurtoğlu

Odadan hışımla çıkıp, arabama doğru ilerlerlerken bir yandan da Hakan'ı arıyordum.

Arabaya bindikten sonra Hakan sonunda açtı. Bende telefonu koltuğa atıp, arabayı çalıştırdım.

"Hakan, benim uzun zamandır aradığım kadın vardı ya."

Biraz düşündükten sonra cevap verdi.
"Asena Göktürk mü abi? Hani Göktürk aşiretinden olan ama evlatlık?" Hatırlaması beni mutlu ederken devam ettim.

"Şimdi ben bunu benim sponsor olduğum okulda buldum."

Büyük bir şaşkınlık ile "Nasıl abi! Biz onu her yerde aradık ama bir türlü bulamamıştık!" Haklıydı. Sanki kız yer yarılmıştı da içine girmişti ama bir tesadüf sonucunda onu bulmuştum.

"Evet, aradık ama bulamamıştık. Şimdi gerçek ailesi ile buluşmak istiyor. Bana gerçek ailesinin adresini atar mısın?" Hakan koca bir sessizliğe büründü. Sadece duyduğum şey onun yutkunmasıydı.

"Hakan?" Bir anda aydınlanmış olacak ki "efendim abi." Dedi.

Ben ise büyük bir bıkkınlık ile "Hakan adres?" Bu çocuğun aklı nerelerdeydi?

"Abi kızı annesi terk etmiş. Diğer ailesi ise öldü biliyor. Zaten bu yüzden büyük acı yaşıyorlar. Üstelik onun kız değil, erkek olduğunu biliyorlar. Biz şimdi sizin çocuğunuz yaşıyor ama erkek değil kız mı diyelim?" Haklıydı. Uzun süre düşündüm. Düşünmekten kaza yapıcaktım ki arabayı sağa çektim.

Çocuğu ile buluşmalılardı. Hem o kızın hem de o ailenin haklıydı. Ben ablam ile görüşmeden bir hafta bile dayanamıyorken onlar ise 17 senedir bu acıyı yaşıyorlardı. Ben onlara bu acıyı daha fazla yaşatmak istemiyordum.

Büyük bir kararlılıkla "ev adresini at. Onlara daha fazla bu acıyı yaşatamam."

Hakan cevap vermeden birkaç tuş sesleri ile bana cevap verdi.

"Adresi mesaj ile yolluyorum." Dedikten sonra bildirim sesi boş arabayı doldurunca gülümsedim.

"Teşekkürler Hakan." Dedim büyük bir memnuniyetle.

"Rica ederim, abi." Diyerek telefonu kapattı.

Hemen aracı çalıştırıp, attığı adrese doğru büyük bir hızla gitmeye başladım.

...

Eve geldiğimde kocaman bir konak ile karşılaştım. Bu benim yutkunmamı sebep oldu. Onlar aşiretti ve Asena aşiretten kaçıp, tekrardan aşirete gidicekti. Üvey ailesi aşiret olduğu için gerçek ailesi hakkında böyle düşünecekti. Bu korkunç bir şeydi.

Eğer onu her aşiretin böyle olmadığını anlatabilirsek sorun olmazdı.

Aracı kapalı olan kapıya doğru sürdüm ve yaklaşınca orda durdurdum. Bir güvenlik bana doğru adımlayınca pencereyi açtım. Bana doğru eğilip, "kime bakmıştınız?" Bunu bende bilmiyordum. "Ben Cengiz Kurtoğlu. Onlarla konuşmam gereken çok önemli bir konum var. Kötü bir şey değil, gayet iyi." Cebap vermeden onlar için ayrılmış kulübeye gidip, birkaç numara tuşladıktan sonra kapıyı hızlıca açtı.

Arabayı çalıştırıp, konağın önüne bıraktım ve arabadan çıktım. Açık olan kapıyı destursuzca girdim. Çünkü şu an ne yapacağımı bilmiyordum.

Sanki benim evimmiş gibi salonu tahmin buldum. Şu an karşımda yaklaşık 20 kişi vardı. Buna alışkındım ama yine de biraz olsun tırsmama sebebiyet vermişti.

Ayağa oturmadan önce. "Merhaba, sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Konuşmam gereken önemli bir konu." Dedim ve cevap vermesini bekledim.

Evin en büyüğü -tahminimce Asena'nın dedesi- "tabiki, gel otur şöyle" diyerek önündeki koltuğu işaret etti. Ben de tedirgin adımlar ile koltuğa oturdum.

"Öncelikle 17 yıl önce bir çocuk kaybetmişsiniz." Deyince bir kadın hemen ayağa kalktı "ben size kahve getireyim." Diyerek hemen kalktı gitti. Bu benim şaşırmama sebep olmuştu ama hiç uzatmadan devam ettim.

"O çocuk yaşıyor. Annesi yurda vermiş." Herkes şokla birbirine bakıyordu. Yutkundum. "Tek sorun, çocuk erkek değil kız." Benim yaşıtlarımda olan bir çocuk ayağa kalktı ve hızla mutfağa doğru koştu." Geri kalan 18 kişi şokla birbirine bakarken "ve kızınız sizinle konuşmak istiyor." Büyük dede konuşmaya başladı. "Hemen şimdi getirin onu!"








Ayyy çok mutluyum. Bugün generalleri fln görücemmmm

Sevimli TasarımcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin