Cengiz Kurtoğlu
Asena'nın en son sarıldığı beyaz battaniyesini kokluyordum. Onun tasarım yaparken ki hâli gözlerimin önünden gitmiyordu, gidemiyordu. Belki o koyu kahverengi gözleri, başkalarının gözleri ile buluşuyordu, incecik belini başkaları kavrıyor, incecik saçları başkalarının tenine değiyordu. Nerdeydi benim sevimli tasarımcımcım, nerdeydi bana inci gibi dişleri ile gülümserken 'nazik odun' diyen kadın, nerdeydi ağlarken bile asaletini kaybetmeyen kadın, nerdeydi her hâli ile güzelliğini, sevimliliğini, asaletini, gücünü kaybetmeyen kadın? O benden çok ama çok uzaktaydı.
Ama aramızda kilometreler olsa bile gönüllerimiz birdi. Biz Asena ve Cengiz değildik, bizdik. Ne kadar Asena için 'biz' olmasaktakta.
Ben Asena'ya biraz bile yakındım ama Saif onun hemen yanındaydı ama ona hiç yakın değildi. Onlar 'biz' değildi. Asıl 'biz' olan Asena ile bendim. Biz birlikte güçlüydük. Ayrı değil.
Belki aramızdaki mesafeler konuşmaya engeldi, hissetmeye değil. Ne de olsa aynı gökyüzünü görüyor, aynı havayı soluyorduk. Her şeye rağmen biz olabiliyorduk.
Saatler önce Asena'nın uyuduğu koltuğa kendimi sertçe bıraktım. Battaniyeyi kendime çektim. Gözlerimi kapattım. Sanki daha fazla içime çekebilirmişim gibi onun bataniyeye sinen kokusunu içime çektim. İçimdeki boşluk asla gitmiyordu, gidemiyordu. O boşluk Asena'm, sevimli tasarımcım gelince bitecekti. Zaten 4 yıldır içimde Asena'ya ait kelebekler doldurmaya başlıyordu ama yetmiyordu. Onun gelmesi lazımdı. Ben onun o güzel kalbine aşık olmuştum, yokluğuna değil.
Toprak gözlüm acaba nasıldı? Neler yapıyordu?
Ben onsuz bir kafes kuşuydum. Özgürlüğü temsil ediyordum ama özgür değildim.
Asena Göktürk
Karşımda benimle uyumak isteyen bir insansı yaratık vardı. Onu sevmiyordum ve sevmicektim de.
Sinirle göğüs kafesim yukarı aşağı kalkıyordu. Ellerim yumruk olmuş bir şekilde yatakta uzanan Saif'e bakıyordum. Saif gülümseyerek "güzelim niye bu kadar sinirlisin?" Histerik bir kahkaha atarak onun odası ile uyumlu siyah koltuğa oturdum. Aynı onun kalbi gibi simsiyahtı.
"Seninle uyumucam diyorum nesini anlamıyorsun?!" Büyük bir şokla bana baktı ama bu şok hiç gerçek değildi. Aksine yaşanıcakları bildiği için böyle bir tip ile bana bakıyordu. "Sen benimsin unuttun mu?" Sinirle güldüm. Elimi koltuktan destek alarak tutundum. "Ben kimseye ait değilim!" Gözleri bedenim üzerisinde gezindikten sonra en sonunda gözleri gözlerime ulaştı. "Ben senin kocanım unutun mu?" Elbisemi sımsıkı sıktım. "Hangi kocamı? Benim kocam yok. Ben bekar bir kadınım." Şok olan yüzü sinirli bir hâle büründü. "İmam nikahlı kadın, kocasının yanında uyur." Şokla ona baktım. Roller sonunda değişmişti.
"Unuttun mu? O sahteydi. Yani bekar bir kadının, bekar bir erkekle uyuması dîni hususlar içerisinde pek doğru olmaz değil mi?" Şok olan yüzümü gülümseme yerini yavaş yavaş alırken ona doğru canım acıya acıya ilerledim ve ona doğru eğildim. "Unutma ben sana ait bir eşya ya da daha fazlası değilim. Seni istemeyen bir kadın ile birlikte olmak gurur yoksunluğundan başka bir şey değildir." Aklıma gelen şey ile biraz daha gülümsemem bütün yüzüme yayıldı. "Unutma 18 yaşından küçük bir kızı evlendiremezsin, üstelik zorla." Saçını akıl verir gibi dağıtıp üzerindeki batteniyeyi çekip aldım. Hemen siyah deri koltuğa büzülüp kendimi uykuya esir verdim.
Saif Göktürk
Asena tüm esaleti ile karşımda uyuyordu. Seviyordum onu. Onun güzelliği beni kendine aşık etmişti. Onun güzelliği hiçbir şeye reşit değildi. İmkansızdı ve bu onu kendine daha da çekiyordu. Lanet olsun çok güzeldi. Bedeni, yüzü... çok güzeldi.
Herkesin sahip olamk isteyeceği bir güzelliği vardı.
(Yazar notu: lan bu kızın güzelliğinden başka bir şeyi yok mu?! Karakteri fln? Kesin bu aptal derki karakter ne yeniyor mu? Neyse devam."
Ona bakmaktan gözlerimi alamıyordum. Ona bakan her insandan kıskanıyordum.
Onu çok zengin ve hanım ağa yapabilecekken her şeyi elinin tersi ile itmişti. O çok imkansız bir o kadar güzeldi.
Cengiz Kurtoğlu
O çok iyi biriydi. Güzelliği kadar iyi kalbi vardı. Ben onu bu yüzden sevmiştim. Kimse de olmayan o kalp yüzünden. O kalp çok eşsizdi. Burak'ın onu reddetmesine rağmen özür dileyip gitmişti. Her şeyden vazgeçip çekip gitmişti. Hayalinden, okulundan, işinden en önemlisi hayatından vazgeçmişti. Ben onu bu yüzden seviyordum, onun o güzel kalbi yüzünden.
O benim hayatımdı. Ona tek görüşte bağlanmış, hatta aşık olmuştum.
Ondan daha güzelleri ve zenginleri bana çıkma teklifi etmişti ama hepsi kaprisli ve kötüydüler ama o, güzeldi en önemlisi iyi kalpliydi.
(Yazar notu: anladık iyi kalpli başka bir şey yok mu?)
Eskilerim intiharlık eseri ama toprak gözlüm intiharlık sebebiydi. Onun o gülüşü beni dünyadan ayırıyordu. Çünkü onunla tek olduğum zaman benim için dünya da tek biz vardık. Sadece biz.
Biraz kısa oldu hakkınızı helal edin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevimli Tasarımcı
ChickLitAşiret ailesi yüzünden zorla evlendirilmek üzereyken evden kaçan bir kız, aslında gerçek ailesi olmadığını öğrenirse ne olur? Çünkü gerçek bir aile bunu yapmazdı. Aşiret bir tasarımcı kulağa biraz garip geliyor değil mi?