Gözlerim önünümdeki renkli kumaşlarda gezindi. Haddini bildirmez miyim? Derken her şey kolaydı. Ama iş icraata gelince işte orda naneyi yiyordunuz. Ben ne yapıcaktım?
Aşk karmaşık bir duygu ve vazgeçilmez bir parça olarak defilede tanımlanıcaktı. Benim odak noktam vazgeçilmez bir parça olarak tanımlamaktı. 'Olsa da olur olmasa da' cümlesi benim tasarımımda olmıcaktı. Yani takılardan uzak kalıcaktık. Bu da işimizi zorlaştırıyordu.
'Aşk neyden oluşurdu?' Diye kocaman bir şekilde önümdeki deftere yazdım. Altına teker teker duyguları yazmaya başladım.
Nefret
Öfke
Mutluluk
Tutku
Heyecan
Saflık
Zıtlık
ŞehvetBunların hepsi bir tasarımda toplanmalıydı ama nasıl?
Gözlerim saatlerce bu kelimelerin üzerinde gezindi ama nasıl bir tasarım ortaya koyacağımı bilmiyordum.
Her duygunun birbirinden farklı bir özelliği ve endamı vardı.
Elimdeki bir bardak kahveden art arda yudum aldım. Ağzım yanması ile bir kenara bıraktım. Damağımda kalan acı ile gözlerim parladı. En büyük şeyi acıyı umutmuştum. Acı hayatımızın her anında olduğu gibi aşkta da vardı. En güzel aşklar kavuşamıyan aşıklardan olurdu. Bu da tasarımın en büyük odak noktası olucaktı.
Hemen diğerlerinin yanına 'acı' kelimesini de ekledim. Sildiğim tek kelime vardı. O da acı. Geri kalan hiçbir kelimeyi bulamamıştım.
Bütün odak noktam odaya giren Cengiz ile bozulmuştu.
Cengiz şaşkınca bana baktı. "Defileye 1 gün var ve sen hâlâ bir şey bulamadın mı?!" Üzgünce kafamı hayır anlamında salladım. Yanıma sakince oturdu. Saçlarıma teker teker dokundu. "Bitanem, bu hiç önemli değil. Kaybedebilirsin." Cümlesini yarım bırakarak. "Senin sevgilin asla kaybetmez." Gülerek yanığıma öpücük kondurdu. "Evet, benim sevgilim asla kaybetmez ama hiçbir şey yapamamışsın. Bir şey mi oldu?"
Derin bir nefes verdim. "Hiç mativasyonum yok." Tek dudağı havaya kalktı. "Defileden sonra sana bir sürprizim var." Demesiyle içimde büyük bir heyecan oluştu.
"Odadan hemen çık git. Hemen bir şey yapmalıyım!" Diyerek ittirerek odadan çıkarmaya çalıştım. Ama bir türlü çıkaramıyordum. "Sana bir haberim var." Deyince ittirmeyi bıraktım. "Ben senin defilede giremcem. Benim konuma nefret ile değişti. Benim yerime başka biri geldi." Deyince içime bir umutsuzluk çöktü. "Tamam." Diyerek kapıyı kapattım. Şimdi tasarıma başlama zamanıydı.
Hepsine bir tasarım bulup aynı tasarıma yüklemeliydim.
İlk kelime Nefret'ti. Nefret genellikle siyah ile sunulurdu. Ben ise Nefret kelimesini hem kıyafette hem de makyajda kullanacaktım. Keskin bir eyeliner çekicek, siyah bir elbise kumaşı kullanıcaktım.
İkinci kelime Öfke. Öfke krizlerini kullanabilirdim. Dağınık saçlar. Bemce gayet makuldü.
Üçüncü kelime Mutluluk. Bunu elbisenin modelin üzerindeki duruş ile sağlıcaktı.
Dördüncü kelime Tutku. Elbisedeki yırtmaç işimi görürdü. Göğüs ve s8rt dekoltesi işime yarayan şeylerden olabilirdi.
Beşinci kelime Heyecan. Bunu siyah elbisenin üzerine sıçratıcağım beyaz boyalar işimi görürdüm. Çünkü Heyecan dağınık bir duyguydu.
Altıncı kelime Saflık. Bunu beyaz şık bir topuklu ayakkabı ile sağlayabilirdim. Çünkü beyaz saflığı ve temizliği simgelerdi.
Yedinci kelime Zıtlık. Bunu zaten şimdiden sağlamıştım. Beyaz ve siyahın uyumu ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevimli Tasarımcı
ChickLitAşiret ailesi yüzünden zorla evlendirilmek üzereyken evden kaçan bir kız, aslında gerçek ailesi olmadığını öğrenirse ne olur? Çünkü gerçek bir aile bunu yapmazdı. Aşiret bir tasarımcı kulağa biraz garip geliyor değil mi?