Bir hafta sonraGülce gerçekten de Monica'nın şirketi satın almasından sonra işe girmişti. Bu sefer sadece denileni yapıyordu. Daha az kavga ediyorlardı bu sayede. Hatta o günden beri tek tartışmaları yemek seçimi üzerine olmuştu.
Çınar, Gülce ve diğerleri ile birlikte bara gelmişlerdi iş çıkışında yemek yiyip.Gülce sohbet edebilecek birilerini bulduğundan beri de Ömer'in üstüne fazla düşmüyordu. Zaten yorgun da olduğundan Ömer ile zaman geçirme isteği olmuyordu.
Çınar, Gülce'yi ciddi anlamda sabırla eğitiyordu iş konusunda. Gülce'de de analitik zeka ve çözüm yeteneği olduğundan çabuk kavrıyordu anlattıklarını.
"Hafta sonunu bağ evinde geçirmeye ne dersiniz?" Diye sordu Ramon. İspanya kökenliydi Ramon. Çocukken İtalya'ya yerleşmişlerdi. Arda ile birlikte çalışıyorlardı.
"Ben hafta sonu yapılan küçük kaçamaklara ne zaman hayır dedim ki" dedi Agata da. Kızıl saçları ve yüzündeki çillerle oldukça ilgi çekiciydi. Agata da Ramon'un kız arkadaşıydı.
"Bu hafta sonu biraz daha rahatız. Ben de gelirim" dedi Çınar.
Herkes Gülce'ye bakmıştı cevap sırası onda olduğu için. Gülce bi beş gün kadar önce olsaydı, "biliyorsunuz ki ben Türk erkeğiyle evliyim. Öncelikle izin almam yada haber vermem gerekiyor" derdi.
Ama artık düşünce yapısı değiştiğinden "ben de gelmek isterim" dedi. Çünkü gitmek istiyordu. Geriye de sadece gideceğini bildirmek kalıyordu. Tıpkı eşinin de yaptığı gibi..
Çınar ile bu cevaptan sonra göz göze geldiklerinde, Çınar hafifçe başını sallamıştı gülümseyerek.
"O zaman bu gece valizleri hazırlıyoruz" dedi Ramon ve bira şişesini havaya kaldırdı. Kaldırıp bira şişelerini havada tokuşturdular.
"Kendin karar vermen en doğrusuydu. Sanırım ilişkinizde başından beri yapman gerekeni şimdi yapıyorsun." Dedi Çınar hafifçe eğilip Gülce'ye doğru.
"Bu onu afallatacak. İtiraz edebilir" dedi Gülce ve şişeyi ağzına dayadı.
"Dediğin muhtemel" dedi gözlerini kısıp Çınar. "Fakat anladığım kadarıyla senin kararlarına oldukça saygı duyan bir eşin var" diyip elini sırtına attı Çınar, Gülce'nin.
"Çoğu zaman öyledir" dedi Gülce gülümseyerek.
"Onu da çağırabiliriz" dedi Çınar. "Gelir mi?"
"Hiç sanmam" dedi Gülce. Ömer'in hiç tatil günü yoktu ki. Her an işte olabilir her an izinde de olabilirdi. Belirli bir günü yoktu.
"Peki. Ama sen yine de şansını denersin" dedi Çınar.
Gülce kafasını sallasa da boşuna teklifte bulunmayı düşünmüyordu. Ömer hiçbir zaman uzak yerlere gitmezdi.
O gece taksiyle önce Gülce'yi eve bırakmışlardı. Gülce yavaş yavaş merdivenleri çıktı çünkü başı acayip dönüyordu. Ardından da zorla kapıyı açtı. İçeri girip üzerindeki çantadan, atkıdan, eldivenden ve kalın montundan kurtuldu. Salona geçtiğinde, Ömer'in film izlediğini gördü.
Ömer hızlıca filmi durdurup "hoşgeldin." Demişti. Gülce gidip sarıldı ve yanağına öpücük kondurdu.
"Filmi yeni açtım. Başa almamı ister misin?" Dedi Ömer.
"Hazırlanmam lazım. Yarım saate beni tekrar almaya gelecekler. Bağ evine gideceğiz" dedi Gülce ve ondan uzaklaştı. Tepkisini merak etmişti ama Ömer hiçbir şey dememişti. Kalkıp odasına geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK TARAF
ChickLitHerkesin karanlık tarafı vardır. Peki ya en saf beyazın bile içinde siyah var mıdır?