Sevgi neydi?

397 24 12
                                    

Hayatın ne zaman "çok şükür" dersen o zaman burnundan getirdiği bir espiri anlayışı vardı. Ne zaman ben artık tamamım desem, aslında hep yarım olduğumu bir şekilde yüzüme vurmaktan da çekinmedi. Bugün olduğu gibi. Belki de bu anı, nasıl davranacağımdan tut; nasıl konuşacağıma kadar, binlerce defa kafamda tekrar etmiş olsam da evdeki hesabın çarşıya uymadığı bir anı yaşıyordum şimdi. O kadar sessiz o kadar yokmuşum gibi.. Ya da belki de ben onu yok sayıyordum. Geldiğinden beri bakışlarının yoğunluğunu üzerimde hissetsem de yok saymaya devam ettim. Abim ve sevgilimin soruları hariç ne konuştum ne cevap verdim.

Mert bile geçmişten gelen bu adamın varlığından rahatsız olduğunu beden diliyle bağırıyordu sanki. Ben ne kadar suskun, hareketsizsem o kadar konuşkan ve benim ile temas halindeydi. Şimdiye kadar abimden çekindiği için o varken aynı koltuğun diğer ucunda otururken şimdi elleri sürekli üzerimdeydi. Nefesi ara sıra boynuma değiyor, parmakları belimde geziniyordu. O dokundukça ben ilk defa irkiliyor, iliklerime kadar yabancı hissediyordum. " Sevgilim, yorgunsan odaya geçelim" Kulağıma fısıldayan sevgilime döndüğümde gözlerindeki hüznü görüp yutkundum. Biliyordu işte! Yine rol yapamamış saklayamamıştım. Yine dağılmıştım, başladığım noktaya geri dönmüştüm. Ve Mert bunun farkındaydı. Başımı ağır ağır sallayıp onaylarken tebessümle ayaklanıp ellerini uzattı. Bakışlarım abime değerken onaylayan bir bakış attı. Tutup kalktığımda onun sesi bütün duvarlarda yankılanmıştı. "Ömer" Uzun zaman sonra ismimi ağzından ilk defa duymamın etkisi miydi, bilmiyorum. Ama adeta zangır zangır titremiştim. Kaskatı kesilen vücudum ile dönmeyi red ettim. "Biraz konuşabilir miyiz?" Kollarımı sıkan Mert'e döndüm. Sanki gözleri ile yalvarıyordu. Ama biliyordum ki onu arkamda bırakmayı başaramazsam Mert'i mutlu edemeyecektim. Anlayışlı bir tebessüm yüzümde oluşurken boşta kalan ellerini tutup sıktım.

Yavaş hareketlerle ona döndüğümde ayakta hüzünlü bakışları ile göz göze geldim. "Konu neydi Yusuf abi" dedim yutkunarak. Dilime abi kelimesi ne iğreti durmuştu. Bu onu da rahatsız etmiş olacak duraksayıp gözlerini kaçırdı. "Sadece.. Çok kısa sürecek söz veriyorum. Sonra sevgiline gidebilirsin" dediğinde yüreğime yumruk yemiş gibi kasılmıştım. Bir an, belki de bir an...
İçimden bile söyleyemediğim sözcükler gözlerimin dolmasına sebep olurken başımı olumlu anlamda sallayıp balkona doğru yürüdüm. Arkamdan gelen adımları kalbimin hızını hâlâ attırıyor, heyecanla kasılmaktan kendimi alamıyordum.

Arkamdan örtünen kapıyla yanımda yerini alırken cebinden bir sigara çıkarıp dudaklarının arasına koydu. Ben ise o anlarda özlediğim kokusu ile yıllar sonra karşılaşmanın şaşkınlığıyla neredeyse nefes almayı unutmuş onu izliyordum. Dudaklarının arasına koyduğu sigara bile dünyanın en güzel resmi gibi hâlâ yüreğimi sıkıştırıyordu. Hipnoz olmuş gibi onu izliyordum. "Sigaraya başlamışsın" dedi. İrkilirken sanki asıl konuşulması gereken sözcükleri boş kelimelere harcıyor gibi yüzümü buruşturdum. "Bunu mu konuşmak istiyordun?" Diye sordum sesimdeki sertliğe engel olamadan. Bakışları beni bulurken ilk defa yoğun harelerin hedefi olmuş gözlerimi kaçırmıştım. Neydi bu şimdi?

"Hayır, bunu konuşmak için çağırmadım. Sadece.. giderken pek iyi ayrılmadık ve aramızın kötü olmasından.."

"Sorun değil! Unuttum gitti" dedim bir çırpıda sözünü keserek. Neden hâlâ içimdeki bu hayal kırıklıklarına yer veriyordum. Onunla ne zaman bir araya gelsem hep bu duygu bir bıçak gibi boğazımdaydı. Yutkunamıyordum.

"O yüzden mi geldiğimden beri yüzüme bakmadın?" Diye sorduğunda bakışlarımı yüzüne çıkarmış yine aynı yoğun bakışları ile titremiştim. Sanki özlemle bakıyordu. Belki de bu özlem kardeş özleminden farklı değildi ama benim kalbim aksini söylemek için yeminliydi. "Özür dilerim. Bir an şaşırdım. Beklemiyordum" dedim fısıltıyla. Ben konuşmasam ya da konuşması için sorgulayıcı bakışlar atmasam o sanki sessizce saatlerce gözlerime bakacak gibiydi. Çünkü ne zaman kaçamak bakışlarımı yüzüne çevirsem, aynı yoğun bakışlar ile dalgınca yüzümü izliyordu. "Söyleyecek başka bir şeyin yoksa..." Diyerek hareketlendiğimde ne olduğunu anlayamadan yüzümü göğsünde bulmuştum. Kollarının arasında bedenimi sıkıca sararken boynumdan aldığı derin nefesler ile şaşkındım. Artık kelimeler tükenmiş sadece bedeni konuşuyordu sanki. Öyle sıkı sarıyor, ciğerlerini kokuma boğuyordu ki ne yapacağımı şaşırmış tepki bile veremiyordum. Sadece ona hasret kalbim bu anın tadını çıkarmak istiyor gibiydi.

"Sonunda kollarımın arasında" Sanki kendini ikna etmeye çalışan sözlerine cevap vermek bir yana benim ellerimde onun sırtını bulmuş sarabildiğim kadar sarmıştım. Kardeş hasreti diye adlandırdığım bu sarılma boynuma kışkırtıcı bir öpücük kondurduğunda dağılmıştı. Zira bu kardeş öpücüğünden çok uzaktı. Önce yanlışlıkla olduğunu düşündüğüm şey derince boynumu koklayıp emdiğinde irkilip göğsünden sertçe ittim. "N-Ne yapıyorsun?" Gözleri şokla aralanırken ne yaptığının farkına yeni vardığı anlaşılıyordu. "Ö-Ömer özür dilerim güzelim. B-Ben bir an da.." duraksayıp yüzüme bakarken gözlerini yenilmişlikle yumdu. "Ben aslında.." tekrar duraksayıp gözlerini açmadan devam etti. "Hasretinden kafayı yedim sanırım." Diyerek gözlerini açıp tebessümle bakarken sertçe yutkunmuştum. "Hasret? O yüzden siktir olup gittikten sonra bir kere bile aramadın?" Sonunda içimdeki kaosu kusmaya karar verdiğimde buğulu gözlerini üzerime dikti.

"Özür dilerim" fısıltıdan farksız sesiyle dudaklarım alayla kıvrılmış acı bir tebessümü yüzümde oluşturmuştum.

"Boşuna özür dileme! Geçmiyor. Ve senden ricam bir ilişkim var, ayağımda dolanıp bizi huzursuz etme. Sonuçta bir zamanlar seni de sevmiştim" dediğimde yüzünde ilk defa hep bende oluşturduğu o ifadeyi gördüm. Hayal kırıklığı! Hep bende oluşturduğu o yüz ifadesi şimdi ondaydı. Bir şey söylemeyeceğine emin olup kapiya doğru bir adım atmıştım ki konuştu. "Hâlâ beni seviyorsun" Bedenim kaskatı kesilirken şaşkınlıkla ona döndüm. Yüzünde rahatsız edici ama kendine güvenen bir ifade vardı.

"Bu yüzden ufaklık, seni geri alacağım" Kalbim göğsümün duvarlarını sertçe yumruklarken yanlış duyup duymadığımı anlamaya çalışıyordum.

"Ne dedin?"

Birkaç adımla burnumun dibine kadar geldiğinde nefesi dudaklarıma vuruyordu.

"Ben seni geri alana kadar o dudakları bir daha öpmesine izin verme" O kadar tehditkâr ve öz güvenle söylemişti ki öfkeyle göğsüne vurup uzaklaştırmak istesem de bir milim bile oynamadı.
Nefesi hâlâ dudaklarıma vururken öpmüyor, sadece konuştukça dudakları benim dudaklarıma değiyordu.

"Dalga mı geçiyorsun şimdi?"

"Hayır, artık reşit bir adam olduğuna ve hâlâ beni sevdiğine göre ölsem de seni bırakmam güzelim. Artık sonsuza kadar benimsin" dedi gülümseyerek. Bedenini bütün gücümle itip gözlerine baktım. Aynı yoğun bakışları üzerimdeyken şimdi o bakışların anlamını çözmüştüm. Beni asla sevmeyeceğine o kadar inanmıştım ki, bu bakışları tanıyamadım. Hâlbuki abim ve Bahri'nin her gün yüzünde gördüğüm bir bakışti. Hatta Mert'in bana olan bakışları...
Mert'i düşündüğümde heyecandan çarpan kalbimin yerini acı dolu bir sıkışmaya bıraktı. Sonra yıllar önce izlediğim bir filmin sahnesi ampül gibi yandı zihnimde. O filmi her izlediğimde Türkan Şoray'a kızmış aşkının peşinden gitmediği için aptal demiştim. Hatta senariste bol bol sövmeyi de ihmal etmemiştim. "Al yazmalım"

Ne diyordu filmde?

Sevgi neydi? Sevgi emekti diyerek çocuğunun baba diye bildiği adama giderek aşkını arkasında bırakmıştı. Şimdi anlıyordum. İnsan yaşamadan bilemezmiş. Gerçek sevgi emekti geri kalan her şey geçici bir rüya..

"Sen sevgiden ne anlarsın? Git de sevgi nedir içerideki adam anlatsın sana. Bende inan yeni yeni öğreniyorum. Aşkından ölecekte olsam benim yolum bir daha çıkmaz sana. Gerekirse sana çıkan bütün yolları, köprüleri yakarım ama bir daha gelmem sana" diyerek sicim gibi dökülen yaşlarımı elimle silip çıkıp gittim. Arkamda bir enkaz bıraktığımdan emin olarak. Bir zamanlar onun beni bıraktığı gibi. ..




Sevgili Kül okuyucuları, bu kitabı ne çok sevdiğinizi biliyorum. Bu ilgi ve sevgi için teşekkür ederim. Yusuf ve Züleyha'nın hikâyesini bilen neler olacağını da bilir. Bilmeyenler de bir zahmet Google amcaya sorsun. Bana sorulunca ayar oluyorum.

Neyse, ara sıra Duvarımdan duyuru yapıyorum. Hangi kitaba yb gelsin diye. Duyuruları takip etmeyi unutmayın! Aksi takdirde kim ne isterse onu yazıyorum. Tutup canım şunu yazmak çekti deyip sürpriz yapan bir yazar değilim. Çünkü basılması muhtemel, kitaplarımı yazdığım hesabımda aktifim. Bu da yeterince zamanımı aldığı için isteğe göre bölüm yazıyorum bxb kitaplara.

Duvarımdaki duyurulara zamanında ulaşabilmek için de beni takibe alabilirsiniz.

Öpüldünüz ❤️

Kül - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin