Ruhununun buzlarını, içtiği çayla eritiyordu Rahip Mihai. Ağzını yakıyordu, üflemenin bir anlamı yoktu. İlla ki yanacaktı ağzı, buzlar ancak böyle eriyebilirdi.
Güneş tepeden rahibin tenine vuruyordu. Kış mevsiminin sonu mu gelmişti ne? Yalınayaktı ama terlikleri ayağındaydı. Balkonunda oturmuş bir yandan çayını içiyor diğer yandan milleti kesiyordu. Kahvaltıda iki haşlanmış yumurta, yedi tane yeşil zeytin, iki dilim beyaz peynir ve bir domates yemişti. Yediklerini sindirmesi için zaman lazımdı.
Bir tangırtı, bir takırtı, bir kapıya tıklama -artık bu sese ne diyorlarsa insanlar- duydu. Çayını elinden masaya bırakıp kapıya yöneldi. Postacı mı gelmişti, yoksa bağış toplayan küçük çocuklardan biri daha mı?
Elini kapının anahtarına uzattı ve kilidi iki kez çevirdi ve nihayet açabildi kapıyı. Gelen O'ydu. Maria."Beni beklemiyordunuz sanırsam rahip, ne bu yüzünüzdeki şaşkınlık?"
Rahip gerçekten şaşkındı ve O'nu beklemiyordu. Ne demesi gerektiğini daha planlayamadan Maria içeri daldı.
"Ah evet beklemiyordum Maria Hanım, nedir sizi buraya getiren neden?"
Maria, koridorun sonundaki mutfağa sonra da balkona geçti. Peşinde rahip de onu takip ediyordu. Sadece bir sandalye vardı.
"Rahip bey size hiç misafir gelmiyor mu, neden sadece kendinize sandalye yerleştirdiniz?"
Rahip yalnız yaşıyordu, arada bir onu ziyarete gelen babası Joseph vardı, o kadar.
"Ben yalnız bir adamım, Maria Hanım. Kimse beni ziyarete gelmez. Açıkçası buraya gelmenize de şaşırdım doğrusu."
Maria balkondaki tek sandalyeye oturdu ve rahibin çayını içmeye başladı.
"Buraya gelmemin nedeni doktorla olan konuşmanız. Sizi de onu da haklı buluyorum açıkçası. Siz dinsel olarak yaklaşıyorsunuz duruma, oysa hümanist bir bakış açısıyla. İkiniz de kendinizce haklısınız. Ben hiçbir zaman dindar birisi olmamışımdır doğuyu söylemek gerekirse, alınmayın bu söylediğime. Sadece herkesin inandığı dine inanıyor ve pazarları kiliseye geliyorum, hepsi bu. Bu beni yeterince inançlı yapar mı siz karar verin artık."
Rahip kekelememek için nefesini düzenledi ve iki kez sahte bir öksürükle boğazını temizledi.
"Sizi inançlı yapan imanınızdır Maria Hanım, eğer inanıyorsanız ve Tanrı'ya tövbe ediyorsanız İsa'nın sofrasında size de yer olacaktır. Doktorla olan tartışmama gelirsek: adamın dediklerini safsatadan ibaret buluyorum. Bu hayatta hiç kimse eşit değildir. Herkesin eşit olduğu tek bir konu varsa o da yargılanmak için Tanrı'nın karşısına çıkmasıdır. Ve bizler Tanrı'nın karşısında vereceğiniz hesabın oldukça temiz olması için insanlara vaaz veririz. Aşağılık inançsızların defterlerinin kabarık olmasının yanı sıra tövbe etmeyecek kadar gururlular da, işe bakın! Doktorun hayat kurtarması Tanrı katında iyi bir şey, evet. Ama bazı hayatlar vardır ki kurtarılmaya değer değildir. Ölen çocuğun hayatı da kurtularılmaya değer değildi, ölmesi gerekiyordu ve öldü. Öldürenin kim olduğu önemli değil, kader bu neticesinde. Hepimizi ölüm bekliyor, bazılarımız günahkâr bazılarımızsa temiz can veriyor. Ben insanların temiz can vermesinden yanayım ve kendini kirlerinden arınmayanla işim dahi olamaz."
İnsanları bekleyen bir sey vardı: ölüm. Herkesin kapısını çalacaktı ölüm. Tıpkı Maria'nın davetsiz gelmesi gibi ölüm de habersiz gelecekti. Maria ölüm gibiydi rahip için, bir hayatın bitip yeni bir yaşamın başlamasıydı.
"Ben şahsen insanların değerinin inançları tarafından belirlenmeyeceğini düşünüyorum rahip bey. Bir insan ne kadar bilgece yaşarsa o kadar değerlidir benim için. Yahudi de olsa müslüman da olsa bir kişi bilgelikten yanaysa benim için değerlidir. Ve en önemlisi de insanları yargılamayan kişiler değerlidir."
Herkes birbirini yargılardı çünkü fikir kapışması her yerde vardı. Ya görünüşü ya sesi ya da fikirlerini yargılardı insanlar. Yargılamayan bir insan varsa o da yüce İsa dedikleri mesihti. O öylesine yüceydi ki insan özelliklerinden uzaktı adeta.
"Yalnız yüce İsa insanları yargılamadan kabul eder efendim. Bizler basit varlıklarız fikrimize ters düşeni yargılarız. Bundan daha doğal bir durum yoktur. Bilgeliğe gelirsek; Tanrı aynı zamanda bilgiyi ve o bilgiyi işlemeni sağlayan beyni yaratan varlıktır ve onun emirlerini yerine getirmek bilge insanın en önemli gayesi olmalıdır. Ne de olsa Tanrı her şeyi bilir ve hisseder, insanları da kendi katına çıkarmak için onları bilgisiyle yüceltmiştir."
Rahip ayakta dikiliyor Maria ise biten çayının fincanının kulpuna parmaklarını geçirmiş bekliyordu. Rahip fincanı onun elinden aldı ve ikisine de bir fincan daha çay getirmek için balkondan mutfağa geçti. O sırada Maria düşünüyordu: Tanrı bizi bilgeliğiyle yüceltiyorsa onun katına çıkabilir miydik?
Rahip elinde iki fincan çayla geri döndü. Maria'nın fincanını önüne koydu ve ağzından çıkacak bir başka sözün gelmesini beklemeye başladı.
"Demek Tanrı bizi bilgeliğiyle yüceltiyor. Bu fikir hoşuma gitti. Hepimiz bu hayatta bir rehbere ihtiyaç duyuyoruz ve Tanrı bizim en bilge rehberimiz olmalı, öyle değil mi rahip bey? Peki gerçek bilgi bilinebilir mi? Bir bilgi bugün öyle diğer gün şöyleyse o bilgiye gerçek bilgi diyebilir miyiz? Gerçeklik sabit kalan mıdır yoksa sürekli gelişen midir? Yıllar önce dünyanın düz olduğuna inanılıyordu, bu doğruydu onlara göre. Şimdiyse dünyanın yuvarlak olduğunu inanılıyor, bugün de bu doğru. Peki yarın üçgen olduğuna inanılmaya başlansa, o zaman da o mu doğru olacak? Tanrı kitabını indirirken neden bu bilgilerden söz etmiyor hiç düşündünüz mü?"
"Çünkü bizim bilgimizin nereye kadar gideceğini sınamak istiyor"
"Aynen öyle, bizi sınamak istiyor. Yarattığı beynin gerçeğe ne kadar yaklaşabileceğini test etmek istiyor. Ama bu insanlığın mutlak doğruya ulaşabileceğini gösterir mi? Bak işte onu bilmiyorum rahip bey. Ben gerçek bilginin değişebilir olduğuna inanıyorum, sabit bir fikre körü körüne bağlı kalanlar cahillerdir ancak. Din de sabit değil midir ki? "
"Din kendini sürekli yeniler Maria Hanım, bizler yeni anlamlar buluruz, ahitleri yeniden yorumlarız. Tanrı, cevaplarını biz sürekli farklı anlamlar bulalım diye ucu açık bıraktı. Ve hayır, bir fikre sabit kalmak cahillik değil tutarlılığı ve kararlılığı gösterir. Nasıl ki bugün iki artı iki dört yapıyorsa yarın da dört yapacaktır."
"Anlıyorum rahip bey ama katıldığımı söyleyemem. Bilgi sürekli yenilenen bir şeydir ve iki artı ikinin yarın beş yapmayacağını bilemeyiz, farklı kanıtlarla aynı sorunun onlarca farklı cevabı olabilir. Bilgiyi yöntemlerle ve deneyle ölçebiliriz ve Tanrı'nın size verdiği bilgileri deneyimleyemiyoruz, peki buna gerçek diyebilir miyiz?"
"İşte orada devreye inanç giriyor Maria Hanım. Tanrı'nın sözüne güvenmek ve bir gün dediklerini deneyimleyeceğimize inanmak. "
Maria bu sohbetten Rahip Mihai'yi hoş bulacak kadar memnundu. Ayağa kalktı ve rahibe doğru yöneldi. Elini tuttu ve avuçlarının içine aldı, dudağına götürüp öptü.
"Rahip bey bana gerçeği hissettirin."
Rahip, Maria'yı öpmeye başladı. İşte o an Tanrı, gördüklerinin karşısında dona kaldı. Güvendiği kulu Rahip Mihai ona ihanet etmişti. Tanrı tüm insanlığın sevgisini isteyecek kadar bencil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaratılış Sancısı
General FictionVaroluşumuzun bir işkence olduğu apaçık ortadadır, peki Tanrı'nın isteği acı çekmemizse? Rahip Mihai, hayatını insanlara adamıştır ve başına gelen bir olay sebebiyle insanlara yardım etmenin onları öldürmek olduğu kanısına varmıştır. Kendi zevkleri...