12 - Özgürlük Arzusu

21 3 1
                                    

"Baba, buldum! O'nu buldum! Hayatın anlamını! Hayatımın anlamını! Sevmekmiş meğerse! İnanabiliyor musun, baba! Bunca zamandır hasretini çektiğim boşluk hissim bir kadınla dolacakmış. Tanrı'nın beni terk etmiş olması, beni başka birinin kollarına bırakacak olmasıymış. Beni emanet edeceği bir kadın buldum, baba! Kollarında ağlayabileceğim, koynunda inleyebileceğim, gözlerine baktığımda gökyüzünün görkemini görebileceğim bir kadın! Tanrı'm beni affet! Baba beni affet! İnançsızlığım, sevgiyle tanışana kadarmış. Bana yüceliğin varlığını anlatan yalnızca bir kadınmış. Basit bir kadının benim üzerimde bıraktığı etkiye inanabiliyor musunuz, babacığım?"

Rahip, Adam'ın söylediklerini duyunca bir ürperti hissetmişti. Adam, Tanrı'ya değil de, Tanrı'nın yarattığı basit bir kula ibadet etme çabasındaydı, tapacak başka bir tanrı bulmuştu adeta. Adam'ı bu yoldan geri çevirmesi lazımdı. Kimse Tanrı'nın alacağı sevgiden daha fazla sevgi almamalıydı.

"Adam, senin adına ne kadar sevindim bilemezsin. Ama şöyle bir şey var ki gerçek sevgi insanlarda değil, insanları yaratan Tanrı'da yatar. Sen bir kadını ne kadar seversen sev, o kadın seni Tanrı'nın seni sevdiği kadar sevemeyecek. Senin her bir parçanı, her bir hücreni, her bir atomunu ilmek ilmek işleyen o kadın değildi, Tanrı'ydı. Bunu unutmanı istemem. Kimi Tanrı'dan daha fazla seversen bil ki sevdiğin kişi hak ettiğinden fazla değer görüyordur. Seni anlayabilecek, seninle empati kurabilecek, senin sancılarına ortak olabilecek varlık yalnızca sensindir ve de seni yaratan yüce yaratıcın. Ona kulluk etmekten başka bir amacın varsa o da sevmektir, bu doğru. Dinimiz birbirimizi sevmemiz için emirler verir, İsa bizi sevdiği için canını vermiştir. En büyük günah nefret ve kindir. İsa'yı çarmıha geren de bu duygulardır. Ne yazık ki insan doğasını değiştiremiyor. Sevgi ve nefretin ölçüsünü belirleyemiyor. Nefret ederken öldüresiye nefret ediyor, severken ölesiye seviyor. Her şeyi uçlarda yaşıyor. Bu hayatta saf olabilecek tek insan varsa o da kendinden başka hiç kimseyi tanımamış, kimseyle muhatap olmamış, yalnız insanlardır. Onların düşünceleri başkaları tarafından zehirlenmemiş, hisleri başkasına yönelik değil yalnızca Tanrı'ya yöneliktir. Bizler sosyal varlıklarız, birbirimizin düşüncelerini ve hislerini etkiliyoruz. Bunu düzeltmek elimizden gelmiyor. Kendimizi bir odaya kapatıp yalnızca Tanrı'ya tapınarak hayatımızı geçiremeyiz. Tabii ki seveceksin, evladım. Tabii ki aşık olacaksın. Ama bil ki sevdiğin kadar sevilmeyeceksin. Sana en büyük değeri ilk olarak Tanrı, sonra da Tanrı'nın seni karnına koyduğu annendir. Kimse seni anlamayacak, kimse neden bu kadar gözyaşı döktüğünü kavramayacak, kimse neden kendini kestiğini bilemeyecek. Seni her an izleyen ve hissettiklerini bir bir okuyan Tanrı, seni anlayacak. Dertlerini gelip Tanrı'nın aracısı olan bana anlatsan da seni yalnızca Tanrı anlayabilir. Dualarını ve acılarını Tanrı'ya anlatmalısın, bir kadına değil. Çünkü seni anlamayacak, sana bir çözüm yolu sunmayacak, sadece sana ahlaksız vücudunu sunacak, sen de kabul edip üzerine yatacaksın. Günün sonunda acını dindirecek olan senin biricik Tanrı'n, bunu unutma evladım."

Adam, anlamıyordu. Hiçbir şeyi. Rahibin söyledikleri bir kulağından giriyor öbüründen çıkıyordu. Seviyordu bir kere, çok seviyordu. Luminita'yı, Tanrı'yı tanıdığından daha çok tanıyordu. Luminita'yla, Tanrı'yla olduğundan daha çok sohbet etmişti. Hayatı boyunca yanında olan Tanrı, tek bir kelime dahi etmemişti ona ama Luminita, Adam'ı uykusundan uyandırmış ve haftalarını geçirdiği bankta dertlerine ortak olmuştu. Tanrı, sadece bizi günahkar ilan edip hesap sormakla yükümlüydü. Tanrı gibi komplike ve yüce bir varlık nasıl olur da aciz ve sefil bir insanı anlayabilirdi? Bizi anlayan yine insanlardır. Bizim acımızı dindirecek olan insanlardır. Bizi görecek olan insanlardır. Bize sarılacak olan onlardır, insanlar. Tanrı, ne yapabilir de acımızı dindirebilir? Tanrı'nın yüceliği, bizim olduğumuz aşağılık seviyeye inip bizi anlayabilecek düzeyde midir? Tanrı kim ki bizi anlayacak? Tanrı, bizi yaratandır! Öyle mi? Peki acımızın sebebi kimdir? Bizi bu dünyaya koyan ve ardından acılarımızla bizi sınayan, sonra da bu acılarla her birimiz farklı şekilde başa çıktık diye bizi sınava sokan yine Tanrı'dır. Her hastalık Tanrı'dan geliyor diye ilaç aramak ne zamandan beri günah oldu? Adam'ın ilacı Luminita'ydı ve ona bu denli bir sevgi beslemesinde hiçbir suçluluk duymuyordu. Neden duysundu ki zaten? Tanrı, ilk insanı yaratırken ona bir de eş yaratmamış mıydı? Onu ilk günaha sürükleyen de eşiydi, bu doğru. Ama Adam, Luminita'dan gelen bir günaha dünden razıydı. Birine aşık oluyorsak, ondan gelecek iyiliğe de kötülüğe de kendimizi hazırlamalıydık. Böylece, aşkımız saflaşabilirdi, böylece kirlerimizden arınabilirdik.

Yaratılış Sancısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin