Adam, kiliseden çıktığı gibi artık evi hâline gelmiş bankına doğru yürümeye başladı. Yolda durup yere konmuş güvercinlere baktı ve düşündü: "Ben de uçmak istiyorum. Uçmak ve kaçıp gitmek. Gerektiğinde yere konup insanlardan yemek dilenmek, gerektiğinde acımadan kafalarına sıçmak. Uçmak istiyorum. Özgürlüğe doğru. Güneşe doğru. Ama güneş beni yakacak bundan eminim. Uçmam Tanrı tarafından yasaklanmış, ben kimim de kanatlarımın kontrolünü elime alıp uçayım? Kanatlarım Tanrı'nın ellerinde, bana bakıp taklacı güvercinleri izlediği gibi keyifle izliyor. Benimle eğleniyor olmalı. Ben onun için bir keyif kaynağıyım. Niye kaçıp güneşe -özgürlüğün yakıcı simgesi- uçmama izin versin? Beni kafeslerde tutacak, bana bir muhabbet kuşuymuşum gibi kelimeler öğretecek. Ben ne söylediğimin farkında olmadan Tanrı'nın dediklerini tekrarlayacağım. Bir bilincim olmayacak. Beni diğer canlılardan ayıran tek özelliğim olan kanatlarımı kullanmama izin vermeyecek. Ben şahin olmak isteyen bir tavuskuşuyum. Renklerimle insanları büyülüyorum ama kanatlarımı çırpamıyorum. İnsanlar bana bakıp eğleniyor, bense uçup gitmek, bir şahin gibi canlılara korku salmak istiyorum. Tabiatımda var uysallık. Bundan tapınacak bir puta ihtiyacım var. Bana ne yapacağımı, ne yiyeceğimi, neyin doğru olduğunu, neyin yanlış olduğunu anlatacak bir rehbere ihtiyacım var. Annem ağzıma kusarak beni doyuruyor, bense minnettar oluyorum. Uçmak istiyorum ama kanatlarım olduğu için birine tutunacak bir elimin olmayacağını biliyorum. Kırıntılarla yetinmem gerekeceğini biliyorum. Özgürlüğün bir bedeli olacağını biliyorum. Belki de sadece insan olmayan bir canlı olmak istiyorum. Doğada, insanın tek özelliği bilinci ve ben bunun tutsaklığında kaybolmak istemiyorum. Güvercinler adına mutluyum, onlar uçmaktan başka bir şey yapmıyor. Bazen yağmurun altında ıslanıyorlar ve kanatlarının kontrolünü kaybediyorlar, benimse baş edeceğim daha büyük sorunlarım var: düşüncelere sahip olmak. Ben bu düşünceler altında ezilmekten yoruldum. Vahşi hayatta insanları kurtaran özellik olan düşünme yeteneği, kurnazlıkla süslenince gayet işlevli bir özelliğe dönüşüyor. Ama artık modern dünyadayız ve hayvanlar yerine birbirimizle savaşıyoruz. İş hayatı, romantik ilişkiler, sahte arkadaşlıklar, bizi bu hayata getiren ve birbirimize yabancılaşmış olan ailelerimiz...Hepsi birer savaş bizler için. Sistematik düşünmek ve duygulardan uzaklaşmak bizleri vahşi birer hayvan kılıyor. Güvercinler hissedemiyor ama ben her şeyi hissediyorum, her şeyi düşünüyorum, her şeyle ilişki kuruyorum ve bundan bu kadar tutsağım."
Düşünceleri arasında kayboluyordu. Her gördüğü şey onu bir düşünce dizisine yönlendiriyordu. Her şeyi düşünüyordu, herkesten fazla düşünüyordu, belki de mutsuzluğu bu yüzdendi.
Bankına vardı ve bankta oturan kişiye baktı: Luminita. Heyecanını saklamaya çalıştı, soluklarını kontrol altına almaya çalıştı, yeşil beresini aldı ve cebine koydu. Ona doğru yürümeye başladı. Sanki Luminita onu saatlerdir bekliyor gibi bir hâli vardı. Adam mahçup olmuştu ona karşı. Banka yaklaştı ve yavaşça Luminita'nın yanına oturdu. İlk muhabbeti başlatan kişi Luminita olmuştu.
"Merhaba, ben de seni bekliyordum. Çok belli oluyor mu seni beklediğim? Her neyse, pastanedeki konuşmamızdan çok keyif aldım ve devamını getirmek istedim. Seni nerede bulacağımdan emin olamadığım için ilk karşılaştığımız yere geldim, doğru yere gelmişim anlaşılan. Nasılsın, iyisindir umarım?"
Adam uzun zamanın ardından gerçekten iyi hissediyordu. Bunda Luminita'nın da katkısı vardı tabii. Rahiple konuşması Luminita hakkındaki fikirlerini değiştirmemişti. Hâlâ onu seviyordu, hâlâ onu anlayan kişinin o olduğunu düşünüyordu. Söze nasıl başlayacağını bilemedi ama araya uzun bir sessizlik girmesini de istemiyordu.
"İnanır mısınız uzun zaman sonra ilk defa kendimi iyi hissediyorum. Sizinle tanıştığımdan beri sizi düşünüyorum ve bana iyi geldiğinizi hissediyorum. Sizinle konuşmalarımızı düşünüyorum ve sizin ne kadar düşünceli ve anlayışlı olduğunuzu düşünüyorum. Yıllardır kendimi gerçekten yakın hissettiğim birisi olmamıştı. Kimsenin beni anlamadığını düşünüyordum ve haklıydım da. Beni anlamıyorlar, ne hissettiğimi tahmin edemiyorlar, beni yargılıyorlar. İlk konuştuğumuz andan beri sizin öyle olmadığınızı hissettim. Siz nasılsınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaratılış Sancısı
Fiksi UmumVaroluşumuzun bir işkence olduğu apaçık ortadadır, peki Tanrı'nın isteği acı çekmemizse? Rahip Mihai, hayatını insanlara adamıştır ve başına gelen bir olay sebebiyle insanlara yardım etmenin onları öldürmek olduğu kanısına varmıştır. Kendi zevkleri...