Rahip'in içi buz kesilmişti. Yaptıklarının sonuçlarıyla yüzleşmek ona tarif edilemez bir zevk veriyordu. Sonunda fark ediliyordu. İnsanları temizliyordu ve daha iyi bir gelecek için dünyanın önünü açıyordu. Bir sonraki kurbanının ölme sebebi ne olacaktı merak ediyordu. Onların cezalarını Tanrı değil, Rahip Mihai bizzat kesecekti. Tanrı'dan gelen vahiyler ona bu emirleri veriyordu. Öldür, öldür ki daha fazlası refah içinde yaşasın. Çoğunluğun mutluluğu için değersiz birkaç insanı harcamak rahibin gözünde hiçbir şeydi. Bu dünyada bir leke olarak kalmaktansa, ölüp gitmeleri daha anlamlı olurdu. Tanrı da zaten her gün can almıyor muydu? Yüzlerce hatta binlerce kişi can veriyordu şu anda. Tanrı alıyorsa bu canları elbet bir nedeni vardı. Rahip de nedensiz öldürmeyecekti. O, özgürlüğün tadına varmış, yoldan sapmış katillerden değildi. O, bir yargıçtı ve idam cezası veriyordu, hepsi bu. Her şey rahibin kanununa ve kurallarına uygundu. Kafasında kurduğu denklemler ve formüller, sorular ve cevaplar, artılar ve eksiler, hepsi birer kanıttı. Tanrı'nın onu bu dünyayı temizlemek için gönderdiğinin kanıtı.Öldürdüğü doktor, şu anda cehennemdeki iblislere daha fazla yanmamak için yalvarıyor olmalıydı. Tanrı'ysa, rahibin bıraktığı işi tamamlıyor ve doktorun diğer hayattaki cezasını kesiyordu. Tanrı ve Rahip Mihai iş ortağı gibiydiler artık. Rahip hak edenleri öldürüyor, diğer tarafa yolluyor, Tanrı'ysa bu hediyeyi kabul edip gerekli işlemleri uyguluyordu. Rahip Mihai, bir nevi yoldan çıkmış bir Azrail'e dönmüştü. Azrail'in emekli olma vakti gelmişti de çatmıştı, zaten işini iyi de yapamıyordu. Bunca suçlu, bunca aşağılık, insan demeye bile dilimizin varmadığı varlıklar bu dünyada fink atarken Azrail ne işler peşindeydi? Kundaktaki bebeklerin canını alıp, onlar kendilerini affettirmeye vakit bırakmadan ölüp gitmeleriyle mi meşgüldü?
Her bebek günahkar doğar, her insan bir yük altında ezilerek dünyaya gelir. Annemizden bağımız koparıldığı an, bizler artık Tanrı'nın emrindeyizdir. Hayatımızı kendimizi affettirmek için harcamalıyızdır. Boş amaçlarla dolu zihinleri olan, kendini geliştirmeyen, olduğu yerde sayan ve en önemlisi Tanrı'sına itaat etmeyenler, günahlarını telafi edemeyeceklerdir. Dolayısıyla onlara bir şans vermemize bile gerek olmadan, onları bu dünyadan ötekine şutlamakla görevliyizdir. Ve bu görevi rahip Mihai üstlenmişti.
Üstündeki ceket artık ona bol geliyordu. Gittikçe zayıflıyordu. Aklındaki fikirleri nasıl hayata geçireceğiyle meşgulken yemek yemek zordu. Ayrıca uzun süredir yalnızdı ve bu süre boyunca kendisine yemek hazırlamak da ona zor geliyordu. Karşılıklı oturup birer kırmızı şarap içecek bir kadın olmadıktan sonra akşam yemeğinin keyfi nasıl çıkardı ki zaten? Rahip birden düşünmeye başladı: Maria ne yapıyordu acaba şu anda? Yemeğini yemiş miydi, yediyse kimle yemişti, ne yemişti? Her bir detayını bilmek istiyordu, Rahip Mihai. Maria'nın hayatını, aklından geçenleri, vücudunun kıvrımlarını birer birer öğrenmek istiyordu. Öğrenmeye dudaklarından başlamıştı. Ona verdiği öpücüğü hala unutamıyordu. "Rahip bey, bana gerçeği hissettirin" ne müthiş bir istekti bu! Gerçek, dudaklarımızın kıvrımları altında yatan sözlerde gizliydi. Maria'nın dudaklarını tattığında gerçeği ona öğretmiş, açıklamış oldu. Bu öpücükten sonra Mihai, rahip kimliğini korumak istercesine Maria'yı kibarca evinden kovmuştu. Bu yalnızca bir naz yapmaydı. Maria'ya daha fazlasını da yapacaktı. Vücudunun, rahibin altında nasıl büküldüğünü görmek, sesinin nasıl titreştiğini duymak istiyordu. Bu arzu, öldürme arzusuyla eşdeğerdi. Artık Tanrı'nın ortağı olduğuna göre kendisine bir eş seçme hakkına da sahip olmuştu. Aklından geçenlerden ne pişmanlık duyuyor ne de suçluluk hissediyordu. Rahiplerin, insanlardan üstün olduğu ve seks gibi basit ve ilkel bir arzuyla kirlenmeyeceğini düşünürüz. Ama Rahip Mihai, çoktan bu arzunun yönetimi altına girmişti. Maria gibi saf, el değmemiş ve herkesçe arzulanan bir kadına sahip olmanın hayalini kuruyordu. Bu onu daha da yüceltecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaratılış Sancısı
General FictionVaroluşumuzun bir işkence olduğu apaçık ortadadır, peki Tanrı'nın isteği acı çekmemizse? Rahip Mihai, hayatını insanlara adamıştır ve başına gelen bir olay sebebiyle insanlara yardım etmenin onları öldürmek olduğu kanısına varmıştır. Kendi zevkleri...