Annemin koluma dokunup "Kuzum kalk hadi" demesiyle gözlerimi açtım. Uyku mahmurluğuyla etrafa bakınırken annem tekrar konuşmaya başladı. "Güzelim baban geldi, bende sofrayı kurdum yemek vakti gel".Kafamı sallayarak "Sen git bende geliyorum şimdi" dedim. "Peki" diyerek annem çıktı odadan. Yatağımdan kalkıp hemen elime-yüzüme su vurup annemlerin yanına indim. Babam beni görüp ayağa kalktı ve "Ooo benim prensesim gelmiş, güzel kızım iyi ki doğdun meleğim" dedi. Gülümseyerek hiçbirşey demeden babama sarıldım. Herşeye rağmen babama sarıldığımda huzurlu oluyordum. Sanki herşey geçiyor gibi oluyordu, geçmiyordu evet ama "gibi"oluyordu. Annem bize "Hadi oturun yemekler soğumadan yiyelim sonra doğum günü pastasını getirip mum ufleyecegiz daha" dedi sofrayı göstererek. Bizde babamla sandalyeye oturduk. Sonrası sessiz, soğuk ve mesafeli bir akşam yemeği işte. Hiçbir zaman hatta doğum günümde bile inatlarını bırakıp aileymiş gibi davranamıyolardı. Yemek bittikten sonra annemle masayı topladık. Sonraysa beklenen an geldi. Annem doğum günü pastamı getirip mumları yaktı. Babam "Işığı kapa ışığı" diye seslendi anneme. Ben "Ya çocukmuyum ben ne ışık kapaması" diye söylenerek gülmeye başladım. Babam "Sen hep çocuksun bizim için prensesim" diyerek göz kırptı bana. Işıklar kapatılmıştı ve evi tek bir mum ışığı aydınlatıyordu. Bende o ışığı dilek tutarak söndürdüm.dileğimse Ardayı yine göre bilmekti. Artık mutlu bir aile dileyerek dilek hakkımı harcamak istemiyordum. Zaten 19 yıl diledim olmadı, artık bendede umut kalmamıştı. "Hadi ışığı açında pastayı yiyelim" diye seslendim anneme gülerek. Mutluydum, çünkü herşey yolunda gidiyordu. Annemin ayak seslerini duydum ama hala ev karanlıktı. Biraz ayın ışığı evi aydınlatıyordu ama oda gitmişti. "Hadi aç artık ışığı anne" dedim bir kez daha. İçimdeki mutluluk yerini korkuya bırakmıştı. Neydi içimdeki bu saçma korku. Ellerimin titrediğini hissettim bir an. Sonra bir el hissettim elimi tutan. "Kızım iyimisin sen?" annemin sesi, annemin elleriydi. "Anne?" diyebildim sadece. Korkum gittikçe artıyordu. Annem telaşla ellerini yüzüme koyup "Banu, Banu bana bak, bak bana" diye bağırmaya başladı. Beynimde kabullenmek istemediğim bir düşünce, olabilir miydi böyle birşey diyordum içimden. "Annem birşey söyle nolur" annemin sesi titriyordu, ağlıyor gibiydi. Babamdan çıt bile çıkmıyordu. Titreyen sesimle boğazımda düyümlenen sözleri zorda olsa açarak konuşmaya başladım. "Ben birşey görmüyorum, her yer karanlık". Artık herşey çok belliydi, ben kör olmuştum. Annemin hıçkırıklarını duymaya başladığımda kendime hakim olamayıp "Ben hiçbir şey görmüyorum, ben kör oldum ve hiçbir şey görmüyorum" diye bağırmaya başladım. Annem ağlayarak "Yok, hayır kuzum hayır kör olmadın" söyleyerek beni teselli etmeye çalışıyordu. Daha fazla ayakta kalamayıp yere çökerek oturdum. Ayaklarım resmen beni taşımıyordu. Sanki sadece kör olmamıştım konuşamıyordumda. Sonra babamın sesini duydum "Ben gidiyorum" diyerek kapıyı çekip çıktı. Bizi, beni böyle bırakıp gitti. Zaten babamda terk edip gitmeleriyle mehşurdu. Annemde ağlamaktan babama hiçbir şey diyemedi. O öfkeyle ayağa kalkıp tam adım atacaktım ki takılıp yere düştüm. Annem telaşla yanıma gelip "Biyerine birşey oldumu kuzum?" diyerek bana sarıldı. "Ben odama gidemeyecek kadar berbat bir haldemiyim yani?" dedim titrek sesle. Annem saçlarımı okşayarak hiçbir şey demeden kolumdan tutup ayağa kaldırdı beni. Yavaşça odama çıktık ve pijamalarımı giydirerek yatağıma yatırdı beni. Hala ağlıyordu. Tereddütle "Ağlama artık anne nolur" dedim anneme. Bana "Yarın doktora gideriz, herşeyi halledicez. Şimdi uyu sen birtanem bunları düşünme" diyerek saçlarımdan öptü ve odadan çıktı. Gözlerimi kapattım burasıda karanlıktı. Her yer, herşey hiçlik renkteydi. Belki de hayatın gerçek rengi, gerçek yüzü buydu "Hiçlik". Ve hepimiz o hiçliğe hapsolmuş yaşıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyalarda Buluşuruz
Chick-LitÜniversite okuyan Banu görme yetisini kaybediyor. Doktorlar bir daha göremeyecek deseler bile annesinin ısrarıyla ameliyat oluyor ve hayatı o ameliyattan sonra değişiyor.