Üniversitenin koridorunda sinirle yürüyordum.Son durak müdür odası.Koca harflerle "MÜDÜR" yazılı odanın kapısını iki kez tıklattım.İçeriden gelen "Gir" sesiyle içeri girip kapıyı kapattım."Hoşgeldin Banu Erden" dedi önümde oturmuş müdür.Sakinleşmek için büyük bir mücadele vererek "Hoşbuldum hocam" dedim."Ne mutlu bu gün 4-cü gelişin bakıyorum sevdin burayı" "Hocam açıklay-" konuşmaya başlamama bile izin vermeden sözümü kesti ve "Ben yoruldum Burcu hatta bıktım bi kere daha şikayet gelirse bu üniversitede seni barındırmam"dedi.O kadar gıcık kendinden emin bir halde konuşuyordu ki kendimi tutamadım."1 benim ismin Banu" deyip devam ettim."2 ben sizden ve saçma kurallarınızdan bıktım,bu saçma şımarık halinizi daha fazla çekemiyeceğim"Söylediklerim hiç hoşuna gitmemişti.Elini masasına vurarak ayağa kalkıp "Öylemi Burcu?" dedi."Burcu değil Banu" dedim sözünü düzelterek."Çık dışarı hemen kendine yeni üniversite ara hadi" dedi sesini yükselterek.Sırıtarak "Siz kovmuyorsunuz ben gidiyorum alın üniversitenizi tepe-tepe kullanın" dedim ve kapıyı sertçe çarpıp çıktım.Arkamdan "Terbiyesiz" diye bağırıyordu. İnadına arkama bakmadan "Oh bee dünya varmış" diye bağırdım.Herkes bana bakıyordu bense önüme.Merdivenlerden indim ve bahçeye çıktım."Banu,Banu kime diyorum baksana" arkadan gelen tanıdık sesle arkama döndüm."Ne var Ali?" "Ya nereye gidiyorsun Banu delirdin mi?" diye sordu. Şımarık babanın şımarık çocuğu işte düşündüm kendi kendime.Cevap vermeden arkamı dönüp yürümeye devam ediyordum ki kolumu tuttu.Sertçe kolumu çekip döndüm ve "Manyakmısın sen ne istiyorsun?" dedim."Cevap istiyorum" "Ne cevabı ya?" dedim sonra devam ettim."Ya yürü git Ali senle uğraşamayacağım". Konuşmayı bitirip yine kapıya doğru yürümeye başlamıştım ki bu sefer önüme geçti.Artık delirecektim.Sinirle "Ya Sabır Allahım ya ne istiyorsu Ali ne ne?" diye bağırdım."Ya Banu ne oldu? Nereye gidiyorsun sen?" "Git onu babana sor" dedim. Kaşlarını çatarak "Uzaklaştırdı mı seni yoksa?" diye sordu. "Yok komple uzaklaştırdı"dedim. "Anlamadım nasıl yani?" Sinir bozukluğuyla gülerek "Seni çocukken iki kere atıp bir keremi tuttular Alicim" dedim. "Lafı uzatmasan Banucum direkt söylesen olmaz mı?" dedi boş boş bakarak. "Olur söyleyeyim Ali, baban var ya bak o beni kovdu üniversiteden, hani var ya arkanda duruyor üniversite bak beni oradan attı git dedi anladın mı şimdi?" dedim mala anlatır gibi ki mala anlatıyordum zaten."Ya nasıl olur bu?" "Bal gibide olur Ali artık gidebilirmiyim, çekilirmisin?" dedim. Bu yerden kaçmak istiyordum. Ailemin zoruyla bu pislik yere gelmiştim. Aileme bi' açıklama yapmam gerekecekti ama yinede buradan kurtuldum diye mutluydum. "Çekilemem hayır ben ölürüm sensiz Banu gitme babamla konuşurum ben" dedi Ali resmen önümde bana yalvarıyordu. "Öl o zaman Ali en azından dünya bi' salaktan kurtulmuş olur" diyerek Alinin yanından geçip gittim. Arkadan bir şeyler söylüyordu bense duymuyordum. Sonunda Ali engelini atlatıp o kapıdan çıkmıştım. İnsan üzülür son kez bi' dönüp bakar dimi? Ben onuda yapmadım. Çünkü aksine mutluydum. O şerefsiz müdürden, salak oğlu Aliden ve o egosu bulutlara varmış öğretmenlerden kurtulmuştum. Birde bunlara kör olmuş aptal öğrenciler var. Onlardan bahsetmek bile karnıma ağrılar veriyor. İçimden "Keşke kör olsamda bunları görmesem" diye geçirdim. İnsanları sevmiyordum çünkü onlar seni kullanırlar, kendi çıkarları için satarlar, kalbini kırarlar, sana umut verirler sonra ise giderler, söz verirler tutmazlar, hep sorun çıkarır, kavga ederler, herşeyi senden bilirler, neredeyse yağmur yağsa senden bilecekler, "Seviyorum" der sevmezler, senin iyi niyetini, sevgini kullanırlar ve birde bi' sözleri vardır "Sensiz ölürüm" diye. Bak o külliyen yalan. Bal gibide, paşalar gibide, turp gibide yaşarlar. Geriye bir avuç gözyaşı kalır. Herkes kendine iyi, herkes kendini düşünüyor. Bende öyleyim.Hiç yalan söylemicem size bazı insanlar gibi."Ben meleğim,ben iyiyim" demeyeceğim. Herkesin hatta benimde içimde kötülük var. Ama "Ben böyleyim, beni böyle kabül edin"de demeyeceğim.En kötü savunmadır "Ben böyleyim" çünkü böyle kötüsün demekki birşeyleri değişmen lazım. Böyle iyiysen ona sözüm yok iyi kal ama ya böyle kötüysen. İşte bunu kendine ve etrafındaki insanlara yapma. O zaman kaktüs olursun ve sana yaklaşanın canını yakarsın. Kendinde yanlız kalırsın. Ama benim hayatımda kaktüs olan insanlar, hep canımı yaktılar. Beni bu hale getirenler az önce bahsettiğim insanlar. Bu düşüncelerle yürüdüm ve bir banka oturdum. Sonra o sevmediğim "İnsanları" izlemeye başladım. Herkes biryere yetişmeye çalışıyordu. Harbi neden bu telaş? Niye hep koşuşturuyoruz? Anlamıyorum. Şimdi sorarsanız "Sen ne seviyorsun?" Diye. Ben kitapları, hayvanları, çiçekleri, ağaçları seviyorum. Kitap dediğimde iyi oldu en iyisi yeni aldığım kitabı okuyayım. Çantamdan kitabı çıkarıp okumaya başladım. O sırada yanıma birisi yaklaşıp "Otura bilirmiyim?" Diye sordu. Kafamı kaldırıp baktığımda önümde duran uzun boylu esmer çocuk bana gülümsedi. Azıcık kenara çekilip "Oturun tabii" dedim. "Teşekkür ederim" deyip yanıma oturdu. Gülümseyip kitabımı okumaya devam ettim. Yanımda oturan çocuk çantasını kurcalamaya başladı. Merak edip gözucu baktığımda çantadan kitap çıkarıp okuduğunu gördüm. Kitaplara olan düşkünlüğümden merak edip "Ne okuyorsunuz?" diye sordum. Hiç bir şey demeden kitabı kapatıp bana çevirdi."Tutunamayanlar" dedim yavaşça. Kafasını salladığını gördüm. Sonra bana "Peki sen?" diye sordu."Şeker portakalı" dedim. Gülümseyerek "Güzel seçim" dedi. Hiçbir şey demedim, oda susdu. Aslında insanlarla konuşmam ama içimden gelen nedeni bilinmez yersiz konuşma hissiyle "İsmin ne?" diye sordum."Arda" dedi, sonra "sen?" diye sordu."Banu" dedim."Çok konuşup rahatsız etmedim umarım?" diye sordum. Öyle düşündüm çünkü konuşmuyordu. "Hayır, öyle düşünmene sebep olduysam kusura bakma" dedi anlayışla. "Peki o zaman konuşmaya devam ediyorum sonra ne çok konuştun deme ama" dedim gülerek. Kurduğum cümleye gülerek "Demem konuş" dedi. Utanarak saçımı kulağımın arkasına verdim. "Kadınlara yaş sorulmaz derler, sana sorsam ayıp olur mu?" diye sordu bana. Kafamı hayır der gibi sallayıp "Neden öyle diyorlar inan bende bilmiyorum" değip konuşmaya devam ettim. "Yaşım 20 oldu". "Nice güzel yaşlara. Peki ne zaman oldu?" "Bu gün" dedim. Evet bu gün benim doğum günüm ve alabileceğim en güzel hediyyeyi almıştım o lanet yerden atılarak. Arda da şaşırarak "Neden yanlızsın peki?" diye sordu. "Eve gidemem ondan." "Niye?" " Çünkü daha az önce okuduğum üniversiteden atıldım ve buraya geldim" dedim. "Kötü olmuş" dedi. Gülerek "yok iyi oldu kurtuldum oradan" dedim. Kafasını sallayıp güldü. "Peki sen kaç yaşındasın?" diye sordum. İlk kez biriyle konuşmak bu kadar eğlenceli geliyordu bana. "22" dedi. "Ne diyorlardı?" diye sordum birden. "Neye ne diyorlardı?". "Yaşını söyleyene, çok yaşamı?" diye sordum. Arda kahkaha atarak "Hapşurana çok yaşa derler yaşını söyleyene ise nice yaşlara derler. Galiba yani" dedi. "İyide çok yaşayla nice yaşlara arasında ne fark varki anlamadım?" "Bilmiyorum onu bilene sor" dedi. Sonra konuştuğumuz konuyu düşünüp gülmeye başladım. "Neye gülüyorsun?" diyerek Arda da gülmeye başladı. "Hiç öylesine" dedim sakinleşmeye çalışarak. Arda boğazını temizleyerek "saçma gelecek ama burcun ne?" diye sordu. "Koç, sen?" "Koç" dedi. "Söylesene sen de burcunu" dedim Ardaya. "Söyledim ya" diye cevap verdi. Şaşırarak "sende mi koç?" dedim. Kafasını salladı, gülümsedim. Sonra Ardanın telefonu çalmaya başladı. Ekrana baktıktan sonra kaşları çatıldı ve "Benim gitmem lazım kusura bakma, tanıtığımızada memnun oldum, Banu" diyerek elini uzattı. Üzülerekde olsa elimi uzatıp "Bende Arda" dedim. Sonra yanımdan ayrılıp otobüse binerek gitti.İçsesim "salak Banu" diye bağırıyordu. "Ne var içses" dedim içimden."Neden telefonunu falan almadın " " Nasıl alsaydım? Daha yeni tanıştık salak. Tabii buna tanıştık denirse" "Ben senim,ben salaksam sen salaksın demektir.Hem insan yeni tanıştığı birinin numarasını alır zaten". " Sus içses,sus". Evet kendimle kavga ediyordum ve kendi kendimin moralini yine bozdum.Ayağa kalkarak bi' taksi çevirdim. İyi günler,ben 'İstiklal caddesine' gidecektim , kaça götürürsünüz
?" diye sordum taksiciye. Bana "Götüremem hanımefendi " diyerek vitesi ileri verdi. Hemen bi' refleksle gitmesin diye arabanın kapısını tutdum ve "Nasıl götüremezsiniz ,sizin işiniz bu değil mi dedim?" " Değişim saati götüremem" dedi sesini yükselterek. "Ha öylemi?" "Öyle".Sinirlenerek polisi aradım ve taksiciyi şikayet etdim.Taksici arabadan inerek yanıma gelip " Ne yapıyorsun sen?" dedi."Polisi arıyorum" dedim. "Ne polisi?" dedi telaşla. "Gelince görürsün ne polisini" dedim. Yakınlarda olsalar kerek hemen geldiler bile. Polise şikayetimi yaparak yakınlardakı otobüs durağına yürümeğe başladım.Taksici arkadan "Seni bulduğum yerde öldüreceğim " diye bağırıyordu. Korkarak hızla yürümeye başladım ve otobüse binip eve gittim. Eve vardığımda annem neşeyle kapıyı açtı. Galiba daha atıldığımın haberini almamıştı, baya neşeliydi çünkü. "Hoşgeldin kuzum" dedi. "Hoşbuldum" diyerek panikle koşarak odama çıktım. Üstümü değiştirerek kendimi yatağıma attım. O an kapı açıldı ve annem içeri girdi. Korkuyla anneme bakarken annem bana "günün nasıl geçti?" diye sordu. "İyi" diye cevap verdim. Annem "Bana söylemek istediğin birşey var mı?" diye sordu. Titrek sesle "aslında var" dedim. "Söyle bakalım" diyerek yatağa oturdu annem. Ardayı anlatmaya başladım çünkü konuyu başka türlü değiştiremeyecektim. Atıldığımı söylemeye hazır değildim. Biraz konuştukdan sonra annem çıktı ve bende kendimi tatlı bir uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyalarda Buluşuruz
ChickLitÜniversite okuyan Banu görme yetisini kaybediyor. Doktorlar bir daha göremeyecek deseler bile annesinin ısrarıyla ameliyat oluyor ve hayatı o ameliyattan sonra değişiyor.