Saat kaç, sabah mı yoksa daha gün doğmadı mı bilmiyordum. Uyanmış öylece yatakta oturuyordum ve acilen tuvalete gitmem gerekiyordu. Saatin kaç olduğunu bilmediğim için annemi uyandırmak istemiyordum. Kendi kendime "Tuvalete bile gidemeyeceksem neden yaşıyorum ki?" dedim. Ellerimle etrafa dokunup neyin nerede olduğunu anlamaya çalışarak ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Tam o an ayağımı boşluğa attım ve yere düştüm. Olayın şokunu daha atlatamamışken elimin ağrısıyla yerde kıvranmaya başladım. "Allah kahretsin" diye söylendim. Elim altımda kalmış ve galiba çıkmıştı. Ben yerde kıvranırken odamın kapısı açıldı ve annemin sesi duyuldu. "Kuzum noldu iyimisin?" diyerek yanıma geldi ve beni kaldırdı. Korkmasın diye "İyiyim merak etme" dedim. "Niye kalktın sen?" diye sordu bana. "Ben tuvalete gitmek için kalkmıştım" dedim. Annem oflayarak "Neden beni çağırmıyorsun kuzum, ya bir yerine birşey olsaydı?" dedi telaşla. Daha kolumdan haberi bile yoktu. Tereddütle anneme "Kolumu çıkardım galiba" dedim. Annem telaşla "Nasıl çıkardım galiba?" dedi. "Kör olmam yetmiyormuş gibi bide kolumu çıkardım işte" dedim iç çekerek. Annem "O nasıl laf öyle, bir daha öyle birşey söylersen ağzına acı biber sürerim" dedi. Gülerek "Çocuk muyum ben ne acı biberi" dedim anneme. Annemde gülerek "Çocuksun tabi" dedi ve konuşmaya devam etti. "Hadi kalk tuvalete götüreyim seni sonra hastaneye gidelim" "Kahvaltı yapmayacak mıyız?" diye sordum anneme. Bana "Kan tahlili falan gerekir şimdi aç gidelim" dedi. Kafamı sallayarak ayağa kalktım ve annem nereye götürdüyse gittim. Sonra üzerimi giydirip evden çıktık. Arabadayken annem bana "Dün Ali aradı beni" diye konuşmaya başladı. Ali'nin ismini duyunca korkmaya başladım çünkü ispiyoncunun tekiydi. "Bana senin üniversiteden atıldığını söyledi" Sinirle "Vay ispiyoncuya bak sen ya" dedim. Annem "İspiyoncu falan değil o söylemese haberimiz olmayacaktı zaten dün sordum bana Arda falan dedin aşk olsun" dedi. "Söyleyecektim ben sana korktum kızarsın diye" " Senden duyup kızmak başkasından duyup hayal kırıklığına uğramaktan iyidir" dedi annem bana. Haklıydı, bunu anneme benim söylemem gerekirdi. Sonra annem "Neyse olan olmuş artık bir daha olmasın" diyerek yola devam etti. Hastaneye vardığımızda ilk önce koluma röntgen çektirdik, doğru bilmiştim kolum çıkmıştı. Kolumu tedavi ettikten sonra göz doktoruna göründük. Bana bir takım kan tahlilleri falan yaptırdıktan sonra gözlerimi muayene etti. Bilmem kaç dakika sonra muayene bitti ve sonunda doktor konuşmaya başladı. Benim yedinci hissim kuvvetlidir ve ne yazık ki iyi şeyler hissetmiyordum. Ama belki de paranoya yapıyordum. Ellerim titremeye başlamıştı bile. "Bütün sonuçlara baktım, hatta bende böyle genç yaşta birine konduramadığım için ikinci kez gözden geçirdim herşeyi ama.." deyip durdu doktor. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Kötü birşey olduğunu hissetmiştim. Annem doktora "Ama da ne?" diye sordu tereddütle. Belli etmemeye çalışsa da sesi titriyordu. "Ama kızınız glokom denen halk içinde karasu adıyla bilinen göz tansiyonu hastalığı nedeniyle kalıcı olarak hasar almış" dedi doktor tek nefeste. Dondum, sanki nefesim kesiliyor gibiydi. "Ka-kalıcı ne demek? Yani ben şimdi kör mü oldum?" dedim titrek sesle. Alacağım cevap aslında belliydi ama insan inanmak istemiyor işte. "Maalesef evet, çok geç kalmışsınız. Keşke bir gariplik, bir belirti fark ettiğiniz an gelseymişsiniz" "Ne belirtisi?" diye sordu annem doktora. Ağlıyordu, sesinden net bir şekilde anlaşılıyordu. Doktor "Baş-göz ağrıları ve gittikçe artan çevreden merkeze doğru görme kaybı gibi belirtileri vardır". O an durdum. Hepsi vardı, doktorun dediği herşey ve ben ihmal edildiğim için kör olmuş ve öylede kalacaktım. Ama kimseyi suçlayamazdım. Kimseden birşey beklemeyip kendim gitmeliydim doktora. "Peki ameliyat olursa hiç mi umut yok?" diye sordu annem. "Üzüntünüzü anlıyorum ama bu geri dönüşü olmayan bir hastalık". "Nasıl geri dönüşü yok ben ameliyat talep ediyorum. Belki benim kızım iyileşecek, belki geri dönüşü olacak". Annem ısrarla bir çıkış yolu arıyordu, ama kabul etmesi gerekti öyle bir yol yoktu. Doktor derin bir nefes alarak "Peki ameliyat yapalım ama siz o kadarda ümitlenmeyin" dedi. Kafamı salladım, annemde birşey demedi. Sonra ödemeyi yapıp çıktık hastaneden. Hala konuşmuyorduk. Arabaya bindiğimizde bu sessizlik canımı sıkmaya başlamıştı. Alaycı bir sesle "Kör oldum sağır değil anne" dedim. Annem sadece "Şarkı açmamı istermisin?" diye sordu. "İyi olur" dedim. Çalan şarkı "Balmorhea-Remembrance". Bu şarkı bana Ardayı hatırlattı. Hoş zaten unutmamıştım ki. Kafamda canlanmaya başladı saçları, gözleri, burnu, dudakları. İlk bakışta aşka inanmayan ben için bunu söylemek garipti ama ondan hoşlanmıştım. 1 kere gördüm aslında ama önemli olan acaba yine görecekmiydim onu. Belki de hiç hatırlamıyordu beni, bense unutamıyordum. Bütün konuşmalarımız, mimikleri, kıyafetleri hatta parfümünün kokusunu bile hatırlıyorum. Çok güzeldi hissettiklerim belki saçmaydı ama güzeldi. Şarkılar eşliğinde eve varmıştık. Annem koluma girerek birlikte arabadan inip eve çıktık. Anneme beni odaya götürmesini istedim. Yorulmuştum... Duyduklarım, göremediklerim yormuştu beni. Uyuyunca geçmese de hiç birşey hissetmediğim için iyi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyalarda Buluşuruz
Chick-LitÜniversite okuyan Banu görme yetisini kaybediyor. Doktorlar bir daha göremeyecek deseler bile annesinin ısrarıyla ameliyat oluyor ve hayatı o ameliyattan sonra değişiyor.