I am Burning

498 47 55
                                    

Yatağıma yatmış şekilde olanları anlamdırmaya çalışıyordum. Bu sırada Loki başımda git gel yapıp düşünüyordu. Arada bana sitem ediyor arada da bunu nasıl yaptığımı bulmaya çalışıyordu.
- Nasıl böyle bir şey olabilir? Kimsin sen Rena, neden burdasın ve en önemlisi BENİ NEDEN ÇAĞIRDIN?
- Bağırma Loki başım çatlıyor zaten. Babam vardı rüyamda ve çok gerçekti. Sonra kavuşacağız dedi o yardım eder sana dedi. Bi-bilmiyorum.

    Son dediklerimle beraber gözümden yaşlar süzülmeye başladı sanki daha fazla akabileceklermiş gibi. Yan gözle Loki'ye baktığımda hala bana şüphe ile bakıyordu. Şuan yanımda Tony'nin olmasını o kadar çok isterdim ki. Destek alabileceğim kimse yoktu şuan ve çok ihtiyacım vardı. Onun yerine geldiğimden beri uyuz olduğum adam bana şüphe ile bakıyordu. Gerçekten muhteşem bir gün başlangıcı!
- Bir şey diyecek misin? Demeyeceksen çık odamdan da uyuyayım dedim sitemle.
- Saat 4'te laboratuvarda buluşalım.  O zamana kadar araştırmam gerekiyor durumu. Ayrıca şuan kahvaltı saati aşağı inmen gerekiyor.
-Kahvaltı etmem ben hele bu saatte asla. Bu halde aşağı inip Thor'a baştan sona hikayeyi anlatmak da istemiyorum ayrıca.
- Thor'a hiçbir şey demeyeceksin, duydun mu beni?

   Aniden hırsla kolumu tutmuştu Loki bu sözcükleri sarf ederken ve gücü gereği de fazlasıyla sert sıkıyordu. Zar zır kolumu bir hışımla çekip soğuk bir ses tonunda deva ettim:
- Odamdan derhal çık Loki!
-Dörtte  sakın unutma yoksa seni burdan göndermek için elimden gelen her kurnazlığı yaparım! diyerek sertçe kapıyı vurarak çıktı. Saat daha 10'a yeni geliyordu. Uykum kaçmıştı. Uyumaktan da korkuyordum ayrıca. Ya tekrar babamı görürsem? Bir daha görürsem bu sefer etkisinden kurtulamam. Şuan bile zar zor kurtulmaya çalışıyordum. Biraz hava almak için balkona çıktım. Kitaplarımı da yanıma almıştım. Belki taşla ilgili bir şeyler bakarsam kafam dağılır diye.

     Yaklaşık 2 saat çalıştıktan sonra sıkıldığımı ve zihnimin artık rüya ile meşgul olmadığı fark ettim. Balkondan çıkıp içeri geçerek gardırobun önüne geçtim. Neler giyebilirim diye bakınmaya başladım. Her şey çok abartıydı. İyiki Thor dünyadan benim için bir iki parça günlük şey getirmişti. Tayt tişört yapmaktan zarar gelmezdi bence. Giyinip saçlarımı örmek için banyoya gittim ve o sırada Marja telaşla içeri girerek konuşmaya başladı:
-Leydim siz kahvaltıya gelmeyince herkes çok merak etti. Sonra prens Loki uyuduğunuzu söyleyince Kral Odin yemeğinizi odanıza getirmemi istedi ama bir daha bunun tekrarlanmamasını da iletmemi istedi.
- Ahh Marja çok teşekkür ederim. Sana bir şey sormam gerekiyor. Sabah ağ- ay aman çok uyumaktan göz altlarım şişti de makyaj malzemeniz falan var mı, kapatıcı gibi bir şey?
- Krem sürebiliriz. Aynanın önündeki mor kremden sürebilirsiniz Leydim. Benden başka bir isteğiniz yoksa size afiyet olsun dilerim.

       Marja odadan çıktıktan sonra getirdiği tepsiye doğru ilerledim. Burda kahve yok muydu ya? Değişik meyve özütlerinden olan özütü içtim ve bir kaç yudum da getirdiklerinden yiyip hızla aynanın karşısına geçtim. Kremi göz altlarıma ve elmacık kemiklerime yedirdikten sonra hızla odadan çıkıp Solveig ile buluşmak üzere dün anlaştığımız yere gittim.

Bu sırada Loki, Rena'daki tuhaflıkları sezebiliyordu. Geldiği anda vermiş olduğu enerjiden tut anılarını görememesine ve en son da bu sabah olan zihnine mesajlar yollama olayı. Kahvaltıdan sonra annesinin bitkileri ve büyüleri ile ilgili çalıştığı odaya gitmeye karar verdi. Şuan babası veya abisi ile konuşup kızı riske atamazdı. Belki kızın bu durumu ilerde planları için ona yardım ederdi. Bu yüzden en çok güvendiği insana, annesine, gitmeye karar verdi. Annesinin odasının önüne geldiğinde kapının aralık olduğunu ve içerde annesi ile abisinin konuştuklarını fark etti. Biraz daha kapının aralık yerine ilerleyerek konuşulanları daha net duymaya çalıştı.
-Anne gerçekten Rena'da farklılık hissetmiyor musun? Taşı elinde acı çekmeden tutabiliyor sonra Mjolnir'i kaldırmaya çalışırken eli yanıyor ve onu buraya getirmem gerekiyor. Onu ilk gördüğünde Loki bile farklılığı sezmişken senin bir şey anlamaman... garip doğrusu.
-Ahh oğlum, tabiki kızın dnalarındaki değişikliği hissettim hatta çok güçlü bir enerji yayıyor, tıpkı taşlar gibi. Fakat o an ortalığı karıştırmaya gerek yoktu. İnan bana kız hiçbir sorun teşkil etmiyor.  Ama iyiki buraya getirdin kızı. Midgard'da iken fazla savunmasız kalıyor. Burda onu korumamız daha kolay. Heem belki güçleri de vardır. Bunları burda dışarı da çıkartabiliriz.
-Ne için onu korumamız gerekiyor ki?
-Kara elfler, buz devleri veya başka düşmanlar enerjisi için ona saldırmaya çalışabilir. Burda rahatça onu koruruz.
-Peki taşı incelemesi bitince ne olacak? Starklar kız uzun süre burda kalırsa sıkıntı çıkarır. Stark'dan önce babam karşı gelir bu fikre.
-Merak etme oğlum, Rena taş için araştırmalarını yaparken ben de dnasını analiz edeceğim ve gücü varsa onu bulup geliştirmesi için elimden geleni yapacağım bu kısa vakitte. Kızı görünce benim yanıma yollar mısın onu oğlum?

Loki duydukları üzerine bugünkü ikinci şokunu geçiriyordu. Thor'un kapıya doğru ilerlemesi ile kendine gelip kendini odasına ışınladı hemen. Annesine de söyleyemezdi bugün olanları. Sanki bu konuşmaları hiç duymamış gibi annesinden bigi almaya ve kızı incelerken yanında bulunmaya karar verdi.

        Loki hızla odasına ışınlandığında duymadığı bir cümle kalmıştı odada:
-Loki ve Rena çok yakın olmamalılar. Yaydıkları enerjiler çok benzer. Belli bir süre sonra güçleri birbirine karışabilir hatta onları zehileyebilir....

Buluşma yerine gittiğimde Solveig beni bekliyordu. Koşarak yanına gittim
  - Yaa kusura bakma, çok bekletmedim umarım
   -Yok yok ben de yeni geldim sayılır. Hadiii gidelim. Bir sürü gezdireceğim yer var sana. Ayyy çok heyecanlı diyerek beni kolumdan tutarak arkasından sürüklemeye başladı.

       Saraydan çıkıp 10 dakika çiçekli yollardan yürümüş ve Solveig tek tek tüm çiçeklerden bahsetmişti. En sonunda göl kenarına gelince durup gölün hemen dibindeki kocaman ağacın dibine oturmuştu. Manzara o kadar huzur vericiydi ki... Tüm gün burda sadece gölü izleyerek durabilirdim. Biraz hayranlıkla ayakta dikildikten sonra ben de Solveig'in yanına oturdum.
  - Eeee Midgard'da neler yapıyorsun? Okul denen bir yere gidiyordunuz sanırım. Nasıl yakışıklı erkekler var mı orda?
  -Offf maalesef bir okul gerçeğimiz var. Metalurji hakkında okuyorum hatta bu yüzden burdayım, taşın yapısını incelemek için. Erkeklere gelince dee ay yok ya. Ya da ben bulamıyorum bilmiyorum.
    - Belki de hayatının aşkı burda, Asggard'da çıkar karşına. Aslında şöyle bir bakınca Loki ile yakışırsınız diyeceğim ay ama yok gül gibi kızsın sen o soldurur seni. Vazgeçtim yakışmazsınız. Aaaa bak bakayım bana ay sen utandın mı yanakların kıpkırmızı olmuş.

    Solveig söyleyene kadar yanaklarımın acıdığını fark etmemiştim. Hemen göle koşarak kendi yansımama baktım ki yanaklarımı kızarık görünce ufak bir çığlık attım.
   - Tamam utanma yaa, herkes içten içe Loki'yi çekici buluyor.
   -Hayır efendim ben bulmuyorum uyuzun teki kendisi. Hem oksijen falan çarpmış olmalı ya da yediğim bir şey çünkü yanaklarım yanıyor utanma değil, ya Solveig gülmesene ooof! Kalk hadi gitmemiz gerek benim daha araştırma yapmam gerek  diyerek kızı zorla kaldırarak saraya doğru sürükledim.

     Odama gelince saatin dörte geldiğini görünce acele ile odamdan çıktım.  Bir de Loki'den geç kaldım diye laf yemeye niyetim yoktu. Şu işler hemen bitse de dünyaya geri dönsem ya. Bir daha gerçekten Avenger işlerine burnumu sokmak istemiyorum. Hatta Loki'yi bir daha görmek de istemiyorum.

     Düşüncelerden sıyrılıp laboratuvara girdim ve arkamdan kapıyın kapatmam ile Loki beni fark etti:
-Geç kaldın.

Duvardaki saate bakıp cevapladım:
  - Bir dakika kadar beklemeye sabredemiyor musun Tanrı bozuntusu?
   -Burda değerli zamanımdan ayırıp senin tuhaflıklarını çözmeye çalışıyorum ve sen bana ne cüretle Tanrı bozuntusu diyorsun?

    Oturduğu yerden sinirle kalkarak ve aynı sinirle yanıma geldi bunları söylerken. Sonra anlık durdu, yüzümü süzdü ve gülmeye başladı:
-Yaa sen beni görünce utandın da kızardın mı?
- Saçmalama ya dışarı çıktığımdan beri böyle. Artık nasıl pis bir havanız varsa bebek gibi cildime dokundu diyerek elimi yanaklarımın üzerinde gezdirdim. Kabarmıştı ve dokununca canım da yanmıştı. Refleks ile yüzümü buruşturdum.

    Bunu fark eden Loki de şüphe ile bana doğru adımladı. Aramızdaki mesafe kapanmıştı ve nefesini hissedebiliyordum.  Başımı hafif yukarı kaldırarak gözlerimi ona kitledim. Yavaşça elini kaldırarak yanağımın yanan yerine koyması ile acı ile elini çekmesi bir oldu.
  - Ya ağğğ. Elimi neden yakıyorsun!
   - Salak nasıl yakayım elini, dokunmasaydın!
   - Doğru ben neden başıma iş alıyorum ki?! Bir dakika sen bana salak mı dedin?
   -Dedim paşam bir sorun mu var, dedim bir adım daha yaklaşarak. Şuan vücutlarımız çok yakın duruyordu ve ikimiz de sinirli şekilde birbirimize bakıyorduk....

        Rena neden kızardı yaaa? Bu hafta ard arda iki bölüm geldi artık haftaya görüşürüz biraz kurguyu düşünmem gerekiyor... öpüldünüz

Falling in love with Loki?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin