para sevgi demek • Jisung

33 4 0
                                    

Para sevgi demek.
En azından babaannem öyle düşünüyor.

Eğer annemle babamın aşkına tanıklık etmemiş olsam inanabilirdim bu düşünceye.
Ama beni arkada bıraktıkları için onlara hem sinirliyim hemde kırgınım.

9 yaşındaydım.
Yaz tatili yeni başlamıştı.
Okulun son günü şoför beni okuldan eve bıraktı ama evimizdeki o rahat hava yoktu nedense.
"Anne?"
Cevap yok.

Çalışma odası, yatak odası, mutfak, salon,kendi odam, kiler her yere baktım, en sonunda banyoda buldum onu.
Yere oturmuş ağlıyor.
Makyajı da akmış, siyah ojelerinin olduğu güzel tırnaklarını kemirmiş gerginlikten.
"Anne sorun ne? Babam nerde?"
Ve hayatım o an değişti.

Kanser bir baba ve kocasının hastalıktan öleceğine emin, yıkılmış bir anne, aşktan doğan bu evin yıkılması ve enkazın altında kalan ben.
~

Babam hastanede kalırken ben yazımı evde, annemin yanında geçirdim.
Ne babam iyileşme kaydediyor ne de annemin kederi biraz olsun diniyordu. Havalar ısındı ve tekrar soğumaya başladı.
Evden dışarı çıktığımız tek yer hastaneydi.
Annemle babam saatlerce o beyaz odada sohbet eder, bende babamın yanına uzanıp kolunun altında onları dinlerdim. Belki de annemin ağlamadığı tek yerdi o hastane odası, orası dışında hep tek başıma kalırdım tüm gün.
Annem odasına çekilip şarap içer, bende babamın çalışma odasında resim çizerdim.
Artık sıradan olmuştu bu rutin benim için.
Evdeki bakıcı yemeğimizi hazırlar, evi temziler ve çalışma odasında boyumun ulaşamadığı kitapları kütüphaneden bana verirdi.

Eylülün başı, yine çalışma odasında oturup resim çiziyordum.
İçerden bir bağırış.
Korkuyla ayakalnıp annemin yanına gittim.
Annem ise göz yaşları içinde beni aldığı gibi hataneye götürdü.
Annemin ağlaması, hastaneye gitmek... normaldi bunlar benim için ama o an içimde yine kötü bir his vardı.
Aylarımın geçtiği hastane odasına çıktık. Kapı açık içeride doktorlar var.
Annem beni bırakıp doktorları itip babamın yatağının yanına oturuyor.

Annem yine ağlıyor, bu alıştığım bir şey. Kötü bir şeyler olduğunu anlamamın sebebi ise annemin hiç alışmadığım şekilde bağırarak, hıçkırıklarından nefes alamadan ağlaması.
İlk babamın hastalığını öğrendiğinde böyle ağlamıştı, ikinci sefer ise çok sevdiği kocasının cansın bedeni yanında. Günlerce odasından çıkmadı annem.
Ben ise babamın ölümüne ağlayamadım bile.
Cenazede annem babaannemle uzun uzun konuştu.
Belki de ilk defa bu kadar uzun konuştular.

Sonra okullar başladı, yorgun bir günden sonra çalışma odasındayım yine.
Evde bir sessizlik, artık alıştım.
Gün boyu o odada kaldıktan sonra içime kötü bir his doğdu.
Yeniden.
O histen nefret ediyorum.
Her zaman doğru çıkmasından da nefret ediyorum.

Evi dolandım.
Tıpkı yazın başında yaptığım gibi.
Yatak odası, mutfak, salon, kendi odam, kiler ve en sonunda banyoda buldum yine annemi.
İlk seferki gibiydi.
Ağlamış ve makyajı akmış, siyah ojesi soyulmuş ama annemin o tatlı parfümünü bastıran bir koku var havada.
Yerler kırmızı, annemin beyaz kollarında çizikler...
Tireyen elimi yanağına koydum, buz gibi soğuk.
Yanına oturdum.
Annemin siyah elbisesine,ağlamaktan akmış olan makyajına, siyah ojeli tırnaklarına, babamın hediye ettiği küpelerine baktım.
Aşkından ölen annemi izledim bir süre. Babaannemi aradım sonrasında.
Olanları anlattım.
"Demek gerçekten de yapmış ha?"
Uzun uzun konuştukları konuyu tahmin edebilmiştim o an.

Annemin cenazesini yaptık.
Babannemin tek kaldığı evde yaşamaya başladım ben de.
Hizmetçi benim istediğim yemekleri yapardı, babannem evden çıkmadan bana harçlığımı verirdi ama benle konuşmazdı pek.
Benimle beraber psikolog randevularıma gelir, doktorumla konuşurdu bazen.
Kitap okurdum onula.
Sanırım en yakın olduğumuz anlar akşam şömine başında sessizce kitap okduğumuz zaman olurdu.

Ortaokul böyle geçti gitti.
Ortaokul son sınıf en kötüsüydü.
Yıllarca yalnız kalmamın acısı çıkıyordu. Psikolog yardımcı olmuyordu.
Bana olan babamın hastalığını öğrendiğim an olmuştu ve annemi o şekilde gördüğüm zaman tedavi edilemez şekilde üstüme yapışmıştı bile. Babannemin umursamazlığı sınırımı aşmıştı, evden bütün paramı alıp çıktım. Sağdaki soldaki otellerde kalarak geçiyordu günlerim.
En azından yalnız hissetmiyordum, gerçekten yalnızdım.

Babaannem peşime polis takmamış bir süre. "çocuk aklı eve geri dönecektir" demiş, ama ben dönmeyince işler ciddiye bindi.
Saklanmak gibi bir amacım olmadığı için polis beni hızlıca buldu.

"Eğer yalnızlık istiyorsan zamanı gelince kendi evine çıkabilirsin. Sana maddi destek veririm. Ama bir daha paranla rezil olma çocuğum."

Liseye geçmeden önceki yaz annemi ve babamı özlediğimi fark ettim.
Yanlarında olmak istedim.
Annemin yöntemini denedim birkaç kez. Hepsinde hizmetliler beni yakaladı. Babannemin bundan hiç haberi olmadı. Yediğim önümde yemediğim arkamda yaşıyordum.
Babaannem beni çok seviyordu.
Ne de olsa para sevgi demekti.

 Ne de olsa para sevgi demekti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🐙🦭

reason is money • skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin