Sıradan bir okul günü...

69 3 0
                                    

    Saat dört olduğunda öğleden sonraki üç dersimiz bitmiş Matasyun'un on ikilere mecbur tuttuğu etütten önceki bir saatlik aramıza girmiştik.

    Begüm,ikimize de birer karışık tost yaptırmak için kantine gittiğinde, ben de son saatin yorgunluğunu atmak ve açılmak için elimi yüzümü yıkamak üzere lavaboya girdim.Bolca suyu ardı ardına yüzüme boca ettikten sonra musluğu kapatıp aynaya  baktığımda, Naz bakışları üzerimde,tam yanımdaki lavabonun önünde duruyordu.Onu görmezden gelip,dispenserden iki kağıt havlu çekip yüzümü kurulamaya başladım.

    "Somer seni bulabildi mi?" eline sabun döküp musluğu açtığına göre kabinden çıkmış olmalıydı.

    Elimde buruşturduğum ıslak havluları çöpe attım."Somer beni mi arıyordu ki?" ve  dahası beni gerçekten Naz'a mı sormuştu.

    "Öğle arasından bahsediyorum."  

    "Zaten yanımdayken beni nasıl  arıyor olabilir?"dediğim anda jeton düştü.

    "Ben ne tarafa gittiğinizi söyleyince gelmiştir yanına."Yüzü bana dönük değildi ama bana bakıp alttan alttan sırıttığını görebiliyordum aynadan.

    "Arca'nın seni çekiştirip götürdüģü taraf..." dedi üstüne basarak,ben cevap vermeyince.Açıklama yapmadan da anlamıştım aslında neyi kastettiğini,fakat nereye varmaya çalıştığını bilmiyordum.Tek elimi lavaboya dayayıp bıkkın bir ifadeyle baktım yüzüne.

   "Ne söylemeye çalışıyorsun sen Naz? Sorunu parçalara bölmeden direkt sorsana.Ne anlatıyorsun sen?"

   "Bir şey anlatmıyorum ." musluğu kapatıp elinde kalan suları lavaboya silkeledi."Sadece bulabildi mi  diye merak ettim.Seninle de konuşulmuyor yani..."

    Son söylediği kendini bile aşıyordu gerçekten.
"O zaman özür dilerim Naz,ben fesatım  galiba beni düşüneceğini tahmin edemedim."

    Dalga geçer gibi güldüm ardından."Sen benimle konuşur muydun yaa? Laf sokmalarını,aşağılamalarını kast etmiyorum yalnız,normal sohbetten bahsediyorum."

     Gözlerini devirdi."Konuşuyorum ya işte şu an Mehir.Ama senin anlayışın biraz kıt galiba."

    Dudaklarımı bastırarak alkış yaptım."Hah şöyle... özüne dön Naz .Bana bunlarla gel.İğnelerle gel ki üstüme, afallamayayım sonra."

     Dispensere uzanıp  kağıt havlu çekti o da."Şu an iğneleyen sensin yalnız,ben tamamen iyi niyetle yaklaştım sana."

    "Aynen kanka suç bende.Ama bu boş muhabbeti daha fazla çekemeyeceğim."

    Cavabını beklemeden arkamı dönüp kapıyı açtım."Görüşürüz Mehir."diye seslendi arkamdan.Kötü bir söz ya da hakaret sarfetmedi.Ilginçti.Kapıyı kapatırken aynadan gördüğüm yüzünde,benimle konuşurken takındığı o tiksindirici ifade de yoktu.Ağzının içinde mırıldandığı şarkısıyla saçlarını düzeltmeye bile başlamıştı.

             ...............

  İdare etüt sınıflarını onar kişilik gruplara bölmüştü.Begüm ve ben eşit ağırlığın en iyi grubuna düşmüştük.Aslında ben listenin sonundaydım, en sondan girebilmiştim bu sınıfa .O da Polen'in beni her fırsatta matematik ve geometri çalıştırmasıyla, zorla olabilmişti.

   Polen'in şikayet ettiği genler,dersler söz konusu olduğunda beni zirveye taşımıyorlardı malesef.Babam ve Polen'deki sayısal zekânın onda biri bile  yoktu bende çünkü.Fen grubu derslerden hiç bahsetmiyorum bile.Daha çok ezbere dayanan biyolojiyle sorunum yoktu aslında,severdim bile kendilerini.Kimya da bir yere kadar tamamdı.Ama iş fiziğe gelince yollarım çıkmaz sokaklara giriyordu resmen .Asla beceremiyordum görüntümü güzelleştirdikleri söylenen ama adı ders olunca tökezlediğim şu bilim dalını.Bu yüzden onuncu sınıfta Polenin aksine mecburen eşit ağırlığı seçmiştim .

BAL MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin