Bölüm 23

46 3 0
                                    


Şimdi vakit
Yeniden başlamak gibidir hayata
Neresinden başlarsan orasından kâr.
Günaydın
Günün aydın olsun

Fatih Şahin Işık

"Günaydın gençler" diye seslendim merdivenin başından, kapının önünde dikilip konuşan Begüm ve Mert ikilisini gördüğümde.Polen sabah sabah canımı sıkmış olsa da,tüm gün buna takılıp moral bozukluğuyla kendimi mahvedecek değildim ya.

Günaydın... kaybetmekten korkmayıp,benim gibi moduna format atıp, sıfırdan başlayanlara be....Hey hey...

"Günaydın bal gözlüm benim."Yanlarına vardığımda yaklaşıp yanaklarımdan öptü Mert.
"Sabah sabah gözlerimi kamaştırıyorsun kız.Bu ne ışıltı,bu nasıl bir enerji böyle."

At kuyruğumu elimin tersiyle savurup,şımarık bir gülümseme yaptım.
"Uykumu çok iyi aldım dün gece,ondandır."

"Eee..., siz...." nasılsınız? diyemeden;

"Aaaa,ne güzel" dedi Begüm bir anda koluma girip,adımlamaya başlarken yanı sıra beni de çekiştirerek.
"Ben hiç alamadım ama,kahveye ihtiyacım var.Bu yüzden şimdi kantine iniyoruz."

Yürürken bir taraftan da arkasına dönüp, Mert'e "Kahve getiriyorum" diye seslenip ondan da onayı aldığında;hem peşimizden gelmesini engellemiş,hem de onu da çağırmadığı için gönlünü almış oluyordu.Bundan sonra kahvelerimizi alıp,yerimize oturana kadar bir şey konuşmadık.

En uçtaki masayı seçip oturduğumuzda da ;beni buraya neden getirdiğini bildiğim ve aslında konunun açılmasını da istemediğim için,yine hiç konuşmayıp,hareketlerini izledim bir süre.Sanırım söze nerden gireceğini o da bilemiyordu ki;bacaklarının yönünü sürekli değiştirip bir oraya bir buraya, kıvrandı sandalyesinde.Ben; 'istemiyorum yan cebime koy misali' hem konuya girmek istemeyip,hem de Begüm'ün bu ne yapacağını bilemez halleriyle içten içe eģkenirken, oturduğumuzdan beri elinde tuttuğu kahvesini masaya bırakıp gözlerime nabız yoklar gibi, çekinerek bakarak girizgâhı yaptı sonunda .Az önce, beni Mert'in yanından söküp koparırken ki girişken,yırtıcı halleri yoktu üzerinde şimdi.Yine bir yırtıcı türüne bürünmüştü ,ama daha küçük,bi sevimli olanına;süt dökmüş kedi misaline...

"Niye kızmıyorsun bana?" diyerek söze başladığında dudaklarını hafif büzüp,alttan alttan mahçup baktı yüzüme.
"Sen böyle sakin durunca,kendimi daha kötü hissediyorum ben. Bağır,çağır,dahası söv bana,bak gıkımı bile çıkarmayacağım söz.Bütün sinirini çıkar önce, ama sonra her şeyi unutalım,olmaz mı?Boşboğazlığım için çok özür dilerim Mehir. "

Gözlerini kocaman açıp,dudak büzmeye devam ederek gözlerimin içinde gezinmeye başladı.Boşuna kedi demiyordum ben Begüm'e...Şu hâle bak! Hem de en yavrusundandı...

Bu konuşma için dün akşamı seçse; sinirim yüz derecede kaynama noktasında olduğu için,muhtemelen az önce ki dediklerini yapakla kalmaz,onu bir kaşık suda bile boğabilirdim.Ama uyumuş,uyanmış,üstünden zaman geçirmiş,sakinleşmiştim.

Ayrıca,haliyle eğlensem de, onu daha fazla kıvrandırmak istemiyordum.
Özür dilemese bile, şu karşımdaki ezilip büzülen mahçup halleri,pişmanlığını zaten yeterince dile getiriyordu .

    Canım arkadaşım benim,hatasını anlayıp telafi yollarına girebiliyordu en azından. Başkaları (Polen) gibi daha da üste çıkıp,yeni maceralar yaratma peşine düşmüyordu...

"Sinirli değilim Begüm"dedim hâli komiğime gidip gülümseyerek.
"Dün,sıcaģı sıcaģına, içimde baya bi yükselmiştim sana,ama geçti gitti hepsi merak etme.Hem sen Arca'nın orda olduğunu bile bilmiyordun sonuçta.Bu yüzden suçlayamam seni."

BAL MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin