1.

8.1K 244 44
                                    

1975 yazı

Leyla, rahmetli annesinden aldığı turuncu saçları örmeyi bitirdi. Küçük , kırık aynada çilli yüzüne şöyle bi göz gezdirdi. Sanırım en güzel ve hatta tek güzel yeri, yeşil iri gözleriydi. Bunları da annesinden almıştı elbette. Hane sayısı epey fazla olan bir köyde yaşıyordu. Annesi bu köye iş için gelmiş babasıyla sevdalanıp evlenmişlerdi. Annesi arnavut göçmeniydi, babası ise iç anadolunun bir köyünden. Tüm köy koyu renk tene ve koyu saçlara alışık olduğundan hem annesi hem leyla bir garip geliyordu bu insanlara . Kimisi beğenir hayran olur kimisi de lanetlenmişler gibi bakardı bu ana kıza.
Geçen sene bir yangında kaybettiği anasının acısı hala yüreğindeydi ama insan yaşadıkça gülüyor, yiyor içiyordu elbette.

Kızını arkasından izleyen baba yanaşıp saçlarına ıslak bi öpücük bıraktı. Karısının yadigarıydı Leylası. Ona ne zaman baksa karısını görüyordu.

Leyla ardından sarılan babasıyla derin bi iç çekti. Şu koca dünya da bir kendi bir babası bir de küçük buzağıları vardı.

Babasıyla birlikte ırgata giderlerdi. Tütün tarlalarında çalışır, ekinde çalışır evlerine aş sokarlardı. Hiç gocunmazdı genç kız, henüz 17 yaşındaydı fakat aklı bi hayli selimdi. Yaşıtlarındaki havailik yoktu onda.
Bu aralar Leylay'ı yaşıtlarına denkleyen tek şey gönül meselesiydi.

Geçen aylarda, yine bir gün tarlada çalışırken gördü onu. Demir.
Yapılı yağız delikanlıydı. Kara kaşlı kara gözlü, gözlerine bakabilmek için başını geriye yaslamalıydı bakanlar. Öyle iri uzun heybetli adamdı. Yaşı da 24-25 vardı heralde. Tarla sahibiydi, tütünlerle şehirde ki fabrikalar arası tüccarlığı yapıyordu. Zengindi, yakışıklıydı, lise de okumuştu. Eğitimliydi yani. Ne yapsındı Leyla'yı...

Zaten köyün tüm kızları aşıktı ona. Çilli bi kızıl kıza kalacak değildi ya.  Şimdiyeli görmemesinin de sebebi adamın şehirde okumasıydı.

Artık nerde bi Demir lafı duysa çaktırmadan kulak kabartır olmuştu. Duydukları da pek canını sıkar olmuştu bir kaç gündür. Tarlada çalışan kızlardan biri Demir Bey ,dul Nigarla sevdalık yaşıyormuş aileside karşıymış bu işe demişti. Aklı almamıştı Leylanın. Nigar 30 yaşında güzel bir kadındı ama duldu. Bir de küçük bebesi vardı. Nasıl olurdu.

Leyla, dul Nigarı deli gibi kıskanacağına ölse inanmazdı bir kaç gün öncesine kadar.

Gel zaman git zaman tarlaya daha çok uğrar olan Demir bey, Leyla'nın aklını hepten almıştı.

Leyla bu durumdan kurtulmak için umutsuz aşkını kalbine gömüp, tarlada herzamankinden daha çok çalışıyordu.

Leyla'nın bu hanımefendiliği ve çalışkanlığı köylüler tarafından takdir toplarken Leyla'yı gözüne kestiren bir kadın vardı elbette.

Demirin anası Huriye hanım.

Ezelden beridir oğluna ağa kızlarını yakıştıran huriye hanım, oğlunun dul kadın sevdası yüzünden ne yapacağını şaşırmıştı son günlerde. 

Tam her şey karmakarışık oldu derken, tarlada ki çilli kızılca bi kız çarptı kadının gözüne. Sorup soruşturdu. Allahın bir garibanıydı ama en azından genç ve bakireydi. Bu köy yerinde önemli bir meseleydi. Oğlu istemeyecekti ama oğluna soracak değillerdi bu saatten sonra.

Akşamına kocasına açtı durumu. Kocası da bir kaç gün Leyla'yı gözlemleyince tez elden haber saldılar.

Demir her şeyden habersizdi.

Leyla inanamıyordu. Ne sevap işlemişti de Allah içinden Geçirdiğini ona nasip etmişti.

Yarın akşama Leyla'yı Demire isteyeceklerdi. Demek aşkı pekde karşılıksız sayılmazdı. Demek ki Demirde onu görüyor gözetliyordu. Hay Allah hiçde göz göze gelmemişlerdi. Demir tarladayken Leyla istemsizce gözünü bir dakika ayıramazdı.

GERİ DÖNÜŞ (ARA VERİLDİ DEVAM EDECEK..)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin