2.

4.5K 217 45
                                    

Günler günleri kovalarken Leyla konağa,konakta Leyla'ya alışmaya başlamıştı.
Şu Köylülerin sesini Bir kapatabilirse, bir de babasının 'daha fazla  inat etme gel kızım' sözlerine kulak tıkayabilirse konak hiçte fena bir yer değildi. Ayrıca, ağa babası ona tütün tarlalarının genel işleyişini de anlatıyordu. Kayınbabasının hasta olduğu zamanlar, tüccarlarla işçilerle kendisi ilgileniyordu. Bir zamanlar marabalık yaptığı tarla artık onun komutasında ilerliyordu. İşleri hemen öğrenivermişti. Tüccarlar , Leyla ile iş yapmaktan keyif alıyordu. Evi de çekip çeviriyordu genç yaşına bakmadan. Kayınvalidesi ve kayınpederi oğullarının arkasından gönüllerine taş basmış Leylayı evlat saymışlardı. Leyla da onlara evlatlık yapıyordu ama. Ne kendi babasının evini ne bu koca konağı boşlamıyordu.

Leyla düşünmemek için unutmak için çaba sarfediyor. Kendini paralıyor, yorulup düşünme fırsatı bulamadan uyuyup kalıyordu.

Onun yatağında. Demirin.

Kokusu yoktu elbet bunca zaman sonra ama izleri hâlâ buram buram burdaydı.
Bazı geceler uyuyamadığı zamanlarda düşünürdü. Onu, Nigarı... Ne yapıyorlardı acaba ? Huzurla sarılıp uyumuşlar mıydı ? El ele dolaşmışlar mıydı ? Belki Nigar şimdiden gebeydi. Kim bilir.

Leyla'nın da adı tabi şimdiden dula çıkmıştı. Başlarda namusuna laf edilmişti ama koca evinden çıkmayınca milletin ağzına laf tıkılmıştı.

Bahar yaza, yaz kışa dönmüştü. Takvim yaprakları ilerlerken bir gün bir postacı çıkageldi. Mektup Demirdendi.

Ana babası göz yaşları içinde okudu mektubu. İlgisiz gibi görünmeye çalışsa bile içi içini yiyordu, kendi adını geçirdi mi diye?

Ana babasının bir boşluğunu yakalayıp mektubu alıp odasına geçti.

Defalarca kez okuduğu mektupta kendisinden bir kere bile bahsetmemişti, kocası.

Anasından babasından helallik istiyor, onları duyduğu özlemden bahsediyor ve sık sık ne kadar mutlu olduğunu yineliyordu.

Bir de not düşmüştü, 'ne kadar istesekte bebeğimiz olmuyor' diye. Zaten ona gerek yoktu ki, Nigarın bebesi ikisine de yeterdi. Unutmuş muydu acaba köyde bir karısının olduğunu? Muhtemelen unutmuştu. Ya da hiç hatırlamamıştı ki unutsun.

İki sene geçti.

Leyla serpildi büyüdü. 19 yaşındaydı artık. Köyde namı yürüyordu. Geçen sene babacığını da kaybedince hepten kendini işe güce vermişti. İyi ki Demir gidince baba evine dönmemişti. Şimdi babası gibi sevdiği bir adam ve anası yerine koyduğu bir kadın vardı hiç değilse.

Gözleri daha koyu, boyu daha uzun vücudu daha inceydi artık.

Çilleri yerli yerindeydi ama göze daha az çarpıyordu artık.
Saçlarının bukleleri daha canlı daha iriydi, saçları daha gürdü. Eşarp , yazma bağlamadığından güneş gören saçları pırıl pırıldı. Fakirliğinden dolayı ucube diyenler kapısında köpek olmuştu artık. Kadınlar ilgiyle erkekler beğeniyle bakıyordu artık Leylaya.

Derken bir gün kara bir haber daha geldi tarlada ki Leylanın kulağına.
Baba gördüğü adamı da almıştı kader ondan. Ağanın ölümü köyde büyük çalkantı yapmıştı. Bir yandan anasını telkin ediyor diğer yandan cenaze hazırlığı yapıyordu. Organize o kadar zordu ki yorgunluğu üzüntüsünü bastırdı.

Bir durum daha vardı. Demire haber gitmiş olacak ki. Anası , bekleyelim babasını son bi görsün oğlum demişti.

Geliyordu. İki yıl sonra. Yanında sevdiğiyle.

Cenaze yemekleri takdim edilirken, Leyla artık bayılacağını hissediyordu. Ardından tutulan omzuyla birlikte gözleri karardı, gözü görmese de kulağına gelen son sesleniş, ölesiye özlediği ve ölümüne nefret ettiğini sesti.

GERİ DÖNÜŞ (ARA VERİLDİ DEVAM EDECEK..)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin